Ladri, Ladri, Ladri

Dün gece maç sonrası Fiorentina tribünleri böyle inlemiş. Ladri’nin türkçe karşılığı hırsızlar. Tepki muhtemelen ilk maçta atılan bariz ofsayt gole ve o maçın hakemi Tom Ovrebo’ya. Bayrağı kaldırmayan yan hakem denilebilir belki ama o kadar açık bir ofsayttı ki orta hakem bile verebilirdi.

Yazık oldu Fio’ya. Çeyrek’te Bayern’e Barca çıksın da geçen seneki gibi konulu bir Alman pornosuyla hak yerini bulsun.

Ekstra yardımcı hakem kararı

Bu sezon UEFA Avrupa liginde denenmeye başlanan kale çizgilerinde görev yapan ekstra yardımcı hakem uygulamasının sonucu 17-18 mayısta yapılacak olan toplantıda karara bağlanacak.

Bugüne kadar 144 maçta denenen sistemde ceza sahası içinde yaşanan pozisyonları kaçırmamak en önemli noktaydı. Ancak izlediğim hiçbir maçta bu hakemlerin bir etkisini görmedim. Etkisiz eleman gibi ellerinde titreşimli çubuklarla maçları izlediler.  Son olarak Galatasaray-Atletico Madrid maçında yaşanan olay ise bu uygulamanın adam akıllı başlamadan iflas etmesi için yeterli bir sebeptir.

Bu arada topun kale çizgisini geçip geçmediği için video teknolojisinin kullanılmayacağı kesin olarak açıklandı.

Maç bahane forma şahane

Dün akşamki Milli maçı taktik ve teknik yönden değerlendirmenin heralde hiçbir anlamı yok. Yine de maç bitince aklımda kalan bir iki noktadan kısaca bahsedeyim.

Emre ve Arda iyilerdendi. Özellikle Emre… Hamit’in gol harikaydı. Aurelio hiç sakatlık geçirmemiş gibiydi. Mevlüt bu takımın 1 numaralı forveti olmalıdır ve ısrar edilmelidir. Stoperde Servet’in yeri zaten garanti. Zan yerine de Emre Güngör’ü her şekil tercih ederim. Kelepçe Kazım Kazım’ı azıcık da olsa sahada görmeyi özlemişim. Disiplinsiz filan ama top ayağına yakışıyor.

Başta da dediğim gibi bu maçı ciddi anlamda değerlendirmek bana pek mantıklı gelmiyor. Sonuçta Hiddink Güney Afrika sonrası Türkiye’ye ayak basınca bir takım yeniliklere gidecektir.

Şu Honduras’ın bile Dünya Kupasına gidiyor olması ve bizim gidemiyor olmamız da canımı ayrı sıkıyor zaten. Yaz ayları yaklaştıkça bunun acısını iyice hissedeceğiz sanki… Hele şu güzel beyaz üstüne kırmızı bantlı klasik Milli formamızla Dünya Kupasında olmak ne kadar da güzel olurdu. Uzun yıllar sonra ilk defa gidip Milli forma satın alacağım. Çok şık olmuş gerçekten… Sol omuzda numaralar filan harika.

Vahid gitti Guus gelir mi?

Fildişi Sahili teknik direktörü Vahid Halilhodzic’in görevine beklenildiği üzere dün son verildi. Konuyla ilgili açıklamayı yapan federasyon başkanı Jacques Anoma, 10 gün içinde yeni hocalarını açıklayacaklarını söyledi.

Fildişi Sahili için ismi geçen adaylar arasında bizi en çok alakadar eden hiç kuşkusuz 1 Ağustos günü Türkiye Milli Takımda iş başı yapacak olan Guus Hiddink. Rusya ile olan sözleşmesi Haziran’da bitmesine rağmen Temmuz ayında değil de Ağustos ayında göreve başlayacak olması Dünya Kupasında yer almak istediğinin en büyük göstergesi bana göre.

Hiddink’i Dünya Kupasında Fildişi Sahili başında en çok görmek isimlerden biri ise Drogba. Chelsea’de kısa bir dönem beraber çalıştığı hocasını arayıp ricada bulunduğu bile söyleniyor. Hiddink Türkiye’ye Güney Afrika üzerinden gelmeye karar verir mi? Verirse bizler ne deriz? Rahatsız eder mi? Fikirlerinizi merak ediyorum.

3 gün önce 3 gün sonra

3 gün önce Galatasaray maçında üstte gördüğünüz pozisyon sonrası penaltı kırmızı karttan kurtulup turu geçen Atletico Madrid, bu akşam Valencia ile oynadığı maçta altta gördüğünüz pozisyon sonrası penaltı kazandı. Elle topa dokunan Marchena 30. dakikada ikinci sarıdan kırmızı kartla oyun dışında kaldı.

Pozisyonu görmeyen ve devam diyen orta hakem Perez Burrull‘u da 4. hakem uyardı. Anlayana! Tabii 4. hakem uyarana kadar Atleticolu futbolcuların itirazları ve feryatları tavan yapmış durumda!

Havlu

Hiç bıdı bıdı yapmadan açık ve seçik olarak söyleyeyim: Guiza’nın son adam pozisyonunda sarı kartı seçen hakem Alex’in pozisyonunda kırmızı kart çıkartıyorsa bu en kibar tabirle ayıptır.

Guiza’ya “You don’t have the ball” diye açıklama yapıyorsan, ben de sana Alex’e kırmızı çektiğin pozisyonu açıklayayım. İki futbolcu da topa bakarak tabanla topa giriyor, sen dönüp sanki bacağını kırmış gibi kırmızıyı çekiyorsun. Hem de çektiğin adam bu ligin en kibar futbolcularından biri. Pes!

Tabii bütün bunları Cristian’ı sert ötesi hareketinden dolayı atamadığın, sonra da kendi kafana göre adalet ayarına kalkıştığın için yapıyorsun. Bunun adı hakemlik değil.

“Ama abi Fener de…” diye yorumlara girişmeden önce de belirtmek isterim ki, Fener’in kötü oynamış olması, maçı kazanmak için birşey yapmamış olmasının da bu konuyla hiç alakası yoktur.

Gelgelelim, uzuuun süredir seyrettiğim en bayık futbola. Ama Deniz Barış’ı sağ açığa koyup maça başlıyorsan zaten havluyu atmışsın. 150. kez deja vu pozisyonda Selçuk’un kaybettiği toptan gol yiyorsun. Kıpırdayacak halin yoktu maç boyunca, artık kafanı da kolay kolay kaldıramazsın. Şubat ayı da, Fener’in şampiyonluk umutları da bitti. Bu saatten sonra Hasret Kupası’nı alırlarsa başarıdır.

Maçta hakkını vereceğimiz iki şey var: Birincisi Ali Güzeldal’ın Xavi pasının hakkını verelim. İkincisi Alex’in akrobatik plase volesinin.

Şimdi yönetim hedef şaşırtmak için hakem taarruzuna geçecektir ama dönüp bir kendi arka bahçelerine baksınlar.

Raul son dakikada “227” dedi

Dün Real Madrid’in Tenerife’yi 5-1 yendiği maçta 79. dakikada oyuna giren ve 90. dakikada Van Der Vaart’ın pasıyla ağları havalandıran Raul, Real Madrid formasıyla ligde 227. golünü atarak bir diğer Real Madrid efsanesi Di Stefano’nun gol sayısına ulaştı. Raul bu golle Di Stefano ile beraber kulüp tarihinin ligde en çok gol atan futbolcusu sıralamasında 3. sıraya yerleşti. İlk iki sırada ise  251 golle Telmo Zarra ve 234 gole Hugo Sanchez yer alıyor.

Bu sezon ilk 11’de eskisi kadar şans bulamayan Raul son golünü 21 Ekim’de Milan’a 3-2 yenildikleri maçta atmıştı. Sezon başında olsak Raul’un Real’den hiçbir zaman ayrılmayacağını söyleyerek en azından Hugo Sancehhez’in rekorunu da kıracağını söylerdim ama sezon sonunda Amerika’ya transfer olacağı ciddi anlamda konuşuluyor. Pellegrini ile kimya bir türlü tutmadı. Higuain’in muhteşem çıkışı ve astronomik bir bonsevisle tranfer edilen Benzema’nın ikinci tercih olması Madrid’in demirbaşı Raul’u iyice gözden düşürdü.