Soyunma odasındaki hiyerarşi

Barcelona altyapısında yetişip 2004 yılında daha 17 yaşındayken Manchester United’a transfer olan ve daha sonra 2008’de Barcelona’ya geri dönen Pique, UEFA‘ya verdiği röportajında iki takımın soyunma odasındaki farklılıklardan bahsetmiş;

“Barca’da farklı gruplaşmalar olsa da herkes birbiriyle çok yakındır. Katalanlar, takımın kaptanları onlar kulübün kendi kanıdır. Onlar dışında Henry ve Abidal gibi tecrübesini yansıtan isimler de var. Ben daha çok gencim ve öğrenmem gereken çok şey var ama buna rağmen fikirlerimi söylediğim zaman dinlenirim ve saygı duyulurum. Manchester’da ise soyunma odasında biraz daha hiyerarşi vardı. Neville, Giggs ve Scholes gibi tecrübeli isimlere büyük saygı duyulurdu. İlk söz onlarındı ve soyunma odası onlardan sorulurdu.”

Bayern Münich vs. Manchester United

Bu iki takımın ismi yan yana geldi mi akıllar hemen 1999 yılındaki Şampiyonlar Ligi finaline gidiyor. Bayern Münich 90. dakikaya 1-0 önde girdiği maçta Sheringham ve Solskjaer‘in gollerine engel olamayarak kupayı elinden kaçırmıştı. Gerçi 2001’de kupayı da kaldırdılar ancak o maçın acısı hala içlerindedir…

Bugünkü maça geldiğimiz zaman; iki takımda da kilit isimlerin sakatlıkları var. Bayern’de Robben kesin yok ki bu çok büyük dezavataj. Bu sezon tek başına aldığı maçların sayısı hiç de az değil. United’da ise Rooney ve Ferdinand hafta sonu Bolton maçında oynayamadılar. Bu maç için Almanya’ya götürülen ikiliden Rooney’nin kesin oynaması bekleniyor. Ferdinand’ın durumu ise maç saatinden belli olacak.

İki takımda bir önceki turda İtalyan rakiplerini eleyerek çeyrek finale çıktılar. Bayern Fiorentina’yı elerken Manchester United ise Milan’ı eledi.

Bayern’de Robben oynasaydı Allianz Arena‘da 1 adım öndeler derdim ama deplasmanda da gol atabilen Manchester’ı ve formda Rooney’i düşününce 1-1’lik beraberlik geçiyor aklımdan.

21.45 @ Futbol Smart

Lyon vs. Bordeaux

Bu kura Fransız futbolu adına şanssızlık oldu. Son 8’de 2 Fransız gitti birbirini buldu. Lyon’nun bir önceki turda Real Madrid’e yaptığı muamele hala akıllarda. Bordeaux ise favori olduğu Olympiakos karşısında zor da olsa turu geçerek adını çeyrek finale yazdırmıştı.

Bordeaux bir önceki turda biraz zorlandı dedik ama bu sezon Şampiyonlar Liginde oynadıkları 8 maçı da kaybetmediklerini hatta 5 maçta gol bile yemediklerini belirtelim. Ligue 1’de de şampiyonluk için mücadele eden iki takım arasında 2 puan var. Aralık ayında Stade de Gerland’da oynadıkları lig maçını 0-1 Bordeaux kazanmıştı.

Maç öncesi iki takımda da çok da kritik sakatlık yok. Lyon’da Clerc, Boumsong ve Anderson, Bordeaux’da ise Planus, Traore ve Sertic sakatlığı sebebiyle forma giyemeyecek isimler. Bordeaux’da Alou Diarra da kırmızı kart cezalısı.

İki Fransızın da oyun disiplininden kopmadan temkinli oynayacağını tahmin ediyorum. Riske girmeden boşluk arayacaklar. Golsüz berabere biterse şaşırmam. Biri kazanırsa o da 1-0 ile Lyon olur ama yine de tur için inceden favorim Bordeaux.

21.45 @ Euro Futbol

Eriksson’suz Dünya Kupası olur mu hiç?

Fildişi Sahili sonunda hocasını buldu. 2002 ve 2006 Dünya Kupalarında İngiltere’yi çalıştıran Sven Goran Eriksson 2010 için de bileti aldı ve Fildişi Sahili’nin yeni hocası oldu. Fildişi Eriksson’dan önce yeni hocamız Hiddink‘i Dünya Kupası dönemi için istemiş ancak mali konularda anlaşma sağlanamamıştı.

Fildişi Sahili Güney Afrika’ya Brezilya, Portekiz ve Kuzey Kore grubuyla başlıyor. İşleri çok oldukça zor. Brezilya liderlik için banko. Kuzey Kore’yi yenip Portekiz’i alt etmenin peşinde olacaklar. Kadroda Drogba, Kalou, Toure ve Eboue gibi isimler varken olmaması için hiç bir sebep yok ancak tek sıkıntı takımın 22 mayısa kadar bir araya gelemeyecek olması. O tarihten 3 hafta sonra da maçlar başlıyor.

Eriksson’un elini çabuk tutması ve Afrika Uluslar Kupasında hayal kırıklığı yaratan takımı toparlaması lazım. Sihirli değnek kafası yani…

Hafta İçi Tv’de Futbol

30 Mart Salı

21.45 Lyon – Bordeaux (EURO FUTBOL) 21.45 Bayern Münich – Manchester United (FUTBOL SMART)

31 Mart Çarşamba

21.45 Arsenal – Barcelona (STAR TV) 21.45 Inter – CSKA Moscow (FUTBOL SMART)

1 Nisan Perşembe

22.05 Benfica – Liverpool (CNN TÜRK) 22.05 Valencia – Atletico Madrid (EURO FUTBOL) 22.05 Hamburg – Standard Liege (FUTBOL SMART)

Iniesta, Fabregas ve Robben

Salı ve Çarşamba günü oynanacak Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçları öncesi bu 3 ismin de ortak sıkıntısı sakatlık.

Mallorca deplasmanında sağ arka baldırında yırtık oluşan İniesta hem Londra’da hem de rövanşında Camp Nou’da Arsenal’e karşı oynayamayacak. Hedef Bernabeu’daki Real Madrid maçına yetiştirmek.

Birmingham deplasmanında son dakikada gol yiyerek 1-1 berabere kalan Arsenal’de kaptan Fabregas’ın da sakatlanması canları çok sıktı. Sağ dizinden sakatlanan Fabregas’ın ilk maçta oynaması şüpheli. Camp Nou’a ise yetişir.

Bayern’in bu sezonki en formda ismi Robben ise Stuttgart’a 2-1 yenildikleri maçta baldırından sakatlanarak oyundan çıktı. Robben’in sık sık sakatlanmasına alışığız ama Manchester United maçı öncesi büyük şanssızlık. Doktorlar maça yetiştirebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk futbolcusunun da kara gün dostu Hans-Wilhelm Müller Wohlfahrt yetiştirir ya!

Sevginin de fazlası bazen zarar…

Arda Turan…

Genç yaşta Galatasaray’ın büyük kaptanı, taraftarın sevgilisi ve herşeyden öte sarı kırmızı parçalının aşığı…

Sezon başından beri oynadığı maçlarda farkı yaratan, takıma itici güç sağlayan ve Galatasaraylılık ruhunu sahaya en net biçimde yansıtan Arda’nın dünkü Fenerbahçe derbisinde sakatlığı sebebiyle acı çekmesine rağmen oynamak istemesi her yerde konuşuluyor. Rijkaard bile maç sonrası “Arda’yı çok istediği için oyuna aldık ama yanlış oldu” itirafında bulundu. Peki bu yanlışta en büyük pay kimde?

Oynayabilir diyen doktorlarda mı? Doktorlardan oynayabilir yanıtını alıp bütün hafta sadece bir antremanda yer alan Arda’yı sahaya süren Rijkaard’da mı? Yoksa “acılarıma rağmen oynamak istiyorum çünkü bu Fenerbahçe maçı” diyen Arda’da mı?

Benim cevabım ne yazik ki son yazdığımdan yana. Arda tam hazır olmamasına ve acılarına rağmen sahaya çıkmak isteyerek yerine oynayabilecek ve belki de takıma daha yararlı olabilecek sağlam ve antremanlı bir arkadaşının kenarda kalmasına sebep olmuştur. Tabii ki Arda’nın bunu tamamen Galatasaray aşkından ve takımı için hep daha da fazlasını vermek istediği için yaptığının farkındayım.

Ancak ne yazık ki bu şartlarda oyuna giren Arda hem beklentilerin çok altında kalmış hem de kendini riske atmıştır. Zaten gerçekten sağlam olarak 18’de yer alan bir Arda ilk 11’deki yerini almaz mıydı?

Profesyonel dünyada duygusallığa yer yok ve ne yazık ki bu gibi durumlarda sevginin de fazlası zararlı olabiliyor.

Hadi toparlan artık bu hafta kaptan. Takımının sana çok ihtiyacı var…