Salatalık

Lisandro Lopez; severek izleriz Lyon’luyu ancak dün L’Equipe’de çıkan habere göre tarihin en gerizekalı sakatlıklarından birini yaşamış.

Hocası Puel, hafta içi Şampiyonlar Liginde oynanacak Real Madrid maçını düşünerek Lisandro Lopez’e “hafta sonu Nancy maçında seni dinlendireceğim yedek kulübesinde olacaksın” demiş. Lopez de asabiyet yapıp o anda antreman sahasındaki topa sert ve dengesiz vurarak arka baldırından sakatlanmış.

Salı akşamı Real maçında oynaması zor. Aferin kulübede değil tribünde otur şimdi.

Bu arada dün akşam Lisandro Lopez’siz Lyon Nancy’i  4’lemiş.

Sicilya

Abel Hernandez. Palermo’nun 20 yaşındaki Uruguay’lı forveti. Çarşamba günü saat 18:00 sularında takım antremanından çıkıp arabasına biniyor. Evine doğru yol alırken bir kırmızı ışıkta duruyor. Eli silahlı 20’li yaşlarda bir genç arabaya yaklaşıyor, silahı Hernandez’in ağzına sokup saatini ve küpelerini çalıyor…

Yetenekli de sezon sonu Sicilya’dan uzar bu.

Gattuso’nun sıkıntısı nedir?

T. Silva: Gennaro’nun nesi var? Piskopat gibi herkese bağırıp deli gibi hareket ediyordu? Ambrosini: Benim bir teorim var ama söylemek istemiyorum. Gattuso: Lanet olsun kaza geçirdim. Ambrosini: Biliyordum! Gattuso: Neyi biliyordun? Üzerime makarna sosu döküldü. Ambrosini: Oh… Tabii… Makarna sosu.

İngiliz yapımı Studs-up İtalyan’a dokundurur tabii…

İlk round Arsenal’in

Hem de Rocky Balboa gibi…

Maç boyunca dayak yediler ama sonunda inanılmaz bir kazanma arzusu sergileyerek geriden geldiler. Bu sene Arsene Wenger’in çocuklarını önceki senelerden farklı kılan da bu kazanma arzusu. Eskiden karşı takım Arsenal’i bunaltıp, üstüne geldiği zaman ne yapacaklarıın şaşırıyorlardı. Sonuç olarak genelde büyük maçlardan hep boyunları bükük ayrılıyorlardı.

Tabii bu akşam şansları da yağver gitti diyebiliriz. Özellikle Messi’nin kaçırdığı pozisyonlar, Barcelona’ya sonunda yol, su, boru olarak geri döndü. Bahsettiğim geri dönen boru Van Persie’nin borusu ama Victor Valdes’in ilk golde durduğu yeri ve şekli de tebrik ediyorum. İkinci golde de Nasri’nin vizyonu ve Arshavin’in klasına da şapka.

Barcelona’nın ikinci yarıda pas, pas, pas, uyutalım, 0-1 ile Nou Camp’a gidelim denemesi tutmadı. Guardiola’nın Villa’yı alalım, Keita ile yatalım hamlesine Arsene Wenger; Song dışarı, Arshavin sola, Nasri sağa, ordular ileri ile cevap verince; bir de buna Jack Wilshere’in gerçekten parmak ısırttıran oyunu ve Fabregas’ın kaptanlığı eklenince olay koptu. Londra’da mükemmel bir akşam oldu.

Jack Wilshere demişken, Barcelona orta sahasına karşı 46 pasın 43’ünü olumlu kullanarak %93.5’lik bir ortalama ile oynadı. Barcelona’ya koysan hakikaten sırıtmaz. Well done Jack! Pas yüzdesi demişken, Xavi üstad 114/120 ile %95’lik bir ortalama ile maçı pas lideri olarak tamamladı. Takım olarak ise Arsenal 313/369 ile %84, Barcelona 686/743 ile %92…

Peki bu iş Camp Nou’da ne olur? Arsenal orada yatmayı becerebilir mi, yoksa top oynama iç güdüleri ağır basıp, yine geçen yılda olduğu gibi farklı mağlup mu olurlar?

70’den 71’e

Raul dün akşam Valencia’ya attığı golle Avrupa Kupalarında en çok gol atanlar listesinde 70 golle zirveyi paylaştığı Inzaghi’yi geride bıraktı.

Raul’un Real Madrid formasıyla 144 Avrupa Kupası maçında 68, Schalke ile ise 7 Avrupa Kupası maçında 3 golü bulunuyor.

Şu ara dizinden sakat olan ve sezonun son 1-2 ayına yetişmeye çalışan 37’lik Inzaghi’nin ise Milan’la 75 Avrupa Kupası maçında 41, Juventus’la 30 maçta 27 ve Parma ile 6 maçta 2 golü bulunuyor.

İkisi de ayrı efsane. Biri efendi güzel insan diğeri hafif deli. Birinin goller daha klas diğeri ise tam fırsatçı. 70’de kilitlenmiştilerdi Raul bir adım öne geçti ki en az 2-3 adım daha atar.

3 numara mı? 66 gollü Gerd Müller.