Etiket: huntelaar
Villa & Ribery & Messi
Hızlı mı? Hızlı. Teknik mi? Acayip. Şut mu? Her yerden. Pas mı? Kralı var. Barcelona’nın önümüzdeki sezon için ileri uçta hayal ettiği 3’lü. Eto’o ile sözleşme yenilenmediğini, Valencia’nın yaşadığı kriz nedeniyle Villa’yı kesin satacak olmasını, Ribery’nin oynadığı takımı para için her an satabilecek yapıda olmasını ve Henry‘nin de ilerleyen yaşını da düşünüsek, bu hayalin olabiliritesi oldukça yüksek…
UEFAntastic bir gece olsun
Galatasaray Kewell‘ı transfer ettiği gün, size biri gelip “sezonun en önemli maçlarından birinde Kewell, Balta ile beraber stoperde oynayacak” dese, muhtemelen “hadi len ordan hiç mi anlamıyorsun futboldan” derdiniz. Ama bunu gördük, hatta muhtemelen bu akşam bir daha göreceğiz.
Hayatı boyunca goller atıp, asistler yapan Kewell, eğer bu akşam stoper olarak görev alırsa takımı gol yemesin diye mücadele verecek. Eyvallah Hamburg’daki maçta son yarım saat gerçekten iyi mücadele etti ama bu maç için çok yanlış bir seçim bence. Gözlerimi kapatıp, Oliç ile teke tek kaldığını filan düşünüyorum, aman tanrım yani… Galatasaray kadrosunda yıllardır nasıl olduğunu çözemediğim Mehmet Güven bile bu bölge için daha mantıklı bir çözüm gibi geliyor bana. Bülent Korkmaz dün yaptığı basın toplantısında Semih‘i kesin düşünmediğini söyledi zaten. Hele Arda da oynamıyorsa Kewell’ın sol kanatta görev alması şart. Zaten her maç gol atan bir takıma karşı oynayacağız, biz de neredeyse her maçta gol yiyoruz ki bu maçta bu savunma ile kesin yiyeceğiz. En azından gol yollarında etkili olmalıyız. Bu turu geçebilmemizin tek yolu gol atmak, her ne kadar 0-0 bize yarayan bir skor olsa da…
Skor avantajı her ne kadar bizde olsa da bu sezonki Uefa serüveninin en zor maçına çıkıyoruz. Çeyrek final demek Boğaz köprüsünü dev bir adımla geçmek demek. Kadıköy’ü hepimiz istiyoruz, bize bir mutluluk daha yaşat Galatasaray, çıldırt bizi Galatasaray!!
FC Bikkembergs Fossombrone
Belçikalı ünlü moda tasarımcısı Dirk Bikkembergs‘in 2006 yılında satın aldığı amatör futbol takımı, Dünya’nın en tarz ve en şık futbol takımı olma yolunda ilerliyor. FC Bikkembergs Fossombrone olarak bilinen takım, İtalyan amatör kümede mücadelesini sürdürüyor.
Aslında Belçikalı tasarımcı ile İtalyan takımın yolları 2000 yılında kesişti. Fossombrone takımının kaptanı ile iyi ilişkileri olan Bikkembergs, futbolculara yeni tasarladığı kıyafetleri tanıtmaları için modellik teklifinde bulundu. Çalışmalardan memnun kalan Bikkembergs kulübü satın alıp, takım için hem yeni formalar tasarladı hem de saha dışında futbolculara Bikkembergs markalarını giydirdi. Ayrıca sportif vücutlu oyuncularını iç çamaşırı tanıtımlarında kullandı.
Belçikalı’nın kulübü satın alması hem markasını hem de Fossombrone takımını maddi anlamda çok iyi noktalara getirdi. Geçen sezon Coppa Italia bölgesel finallerinde Serie D’ye yükselmeyi kıl payı kaçırdılar.(Finallerde yukarıdaki formayı giydiler ise rakipleri hipnotize ederek yenmiş olabilirler) İtalya’daki popüleritesini futbol takımı satın alarak arttıran Bikkembergs, Milano’nun göbeğine de kocaman dükkanı çaktı.
Hırsız var
Heerenveen’de 39 maçta attığı 45 gol ile sükse yapan ve 2008 Ocak ayında 12 milyon pounda Middlesbrough‘ya transfer olan Afonso Alves, Premier lige geldiğinden beri bekleneni veremedi. Oynadığı 36 maçta sadece 10 gol atabildi.
Formsuz bir dönem geçiren Alves, bu haftaki Portsmouth maçı sırasında bir başka şanssızlık daha yaşadı. Brezilyalı forvetin evi soyuldu. 50.000 pound değerinde eşyası çalınan Afonso Alves, İngiltere’de evi soyulan 15. futbolcu oldu. Daha önce Lucas, Gerrard, Reina, Crouch, Heskey, Dudek, Kuyt, Pennant ve Agger gibi isimlerin de evlerine hırsız girmişti.
Bu kadar büyük paralar kazanıp, malikanelerde oturuyorlar. Kapıya bir güvenlik görevlisi ya da alarm koyamıyorlar mı? Nedir?
Ne müjdesi ya?
2 gündür spor haberlerinde ve gazetelerde haberler çıkıyor ”Galatasaray’a müjde Petric oynamayacak” diye. Eeeee daha kötü. Onun yerine ilk maçta sadece son 20 dakikada görev yapan Oliç kesin oynayacak. Tartışmasız Hamburg’un en iyi futbolcusu, zaten sezon sonunda da Bayern Münich’e gidiyor. Dün gece verilen bir diğer ”müjde” de sağ ve sol kanadı çok iyi kullanan Piotr Trochowski’nin büyük ihtimal Perşembe gününe yetişmeyeceğiydi. Bizim basın bir şeyi anlamadı galiba. Rakipte kimin olup olmadığı önemli değil. Galatasaray’ın stoperi yok! İleri dönük orta saha oyuncusu hatta 2. forvet Kewell’ın stoper oynayacağı konuşuluyor. Adamlar hücum hattını paf takım oyuncularından kursalar bizim defansımıza sıkıntı verecekler…
Bu arada Bülent’in Kewell’ı stoper oynatması büyük skandal olur. Oradaki maçın sıcaklığı ile Kewell iyi mücadele etti bilmem ne de, buradaki maçta büyük dağılırız. Galatasaray formasını 17 yaşında Monaco maçında giyen Bülent Korkmaz’ın, her ne kadar tecrübesiz olsa da asıl görev bölgesi stoper olan Semih Kaya‘ya güvenmesi ve inanması lazım.
Alanzinho Verenzinho
Açıkçası dünkü maçtan önce bana sorsalar; ”Trabzon’da 1 puana razı mısın?” diye, hiç düşünmeden ever der geçerdim. Perşembe günü Hamburg’daki 10 kişilik mücadeleden sonra bugünkü maçta fiziksel olarak yorgun bir Galatasaray bekliyordum ancak beklediğim aksine bir takım vardı sahada.
Maç öncesi kadroları görünce Lincoln’ün yedek olmasını birazcık olsun anlayabildim. Bir disiplin gösteresi ve de maçın başlaması ile saldıracak olan Trabzon’u orta sahada tutabilmek için 3 defansif ortasaha. Ama bu orta sahalardan biri Mehmet Güven olunca çok da kafam almıyor bu seçimi. Trabzon‘da ise Yattara’nın eksikliğinin yanı sıra devre arasında alınan Alanzinho ilk defa ilk 11’deydi. Kendini ispatlaması ve taraftara kendini sevdirmesi için müthiş bir fırsattı. Brezilyalı da bunu iyi değerlendirdi ve maçın 7. dakikasında nefis bir gol atarak maça başladı. Golden önce ayağının altından seken topu izleyen Sabri’yi de pas geçmeyelim!
Golün gazıyla Trabzon’un 2. ve 3. gol için geleceğini düşünürken, Galatasaray’ın imdadına Avni Aker‘in ışıkları yetişti ve Trabzon’un hızını kesti. Yeniden başlayan oyunda Galatasaray 19.dakikada golü buldu. Golden önce tartışmasız faul vardı ama Baros yine de müthiş bitirdi. Hamburg’daki maçta çok daha kolayını atamayan Nonda umarım bu golü izlemiştir. İkinci yarının ilk 10 dakikasında Galatasaray iyiydi. Daha sonra Trabzon yine baskıyı kurdu, tam sağlı sollu kornerler ile gelirken, bu sefer de 61. dakika şovu denen saçma sapan balonlar hızlarını kesti. Hemen ardından kaleci defans anlaşmazlığını Arda affetmedi ve 2. golü yediler.
Sarı kartı olmasına rağmen sağa sola laf yetiştiren Baros kırmızıyı görmesin diye yerine oyuna alınan Yaser’in gereksiz hareketi ile kırmızı kart görmesi sayesinde Galatasaray 82. dakikada 10 kişi kaldı. Gerçi Baros’un yerine Lincoln’ü alıp top tutmasını sağlamak ve yüklenen Trabzon savunmasının arkasına top atmak varken Yaser denilen dünkü çocuğu oyuna alan Bülent hoca neyin peşindeydi merak ediyorum. Madem disiplin gösterisi yapacaksın o zaman kulübede bile oturtma Lincoln’ü. Bir anlayamadığım ancak olumlu yönden bakmaya çalıştığım konu da, hazır olmadığı fazla kilolarından belli olan Hasan Şaş’ı oyuna almasıydı. Bununla ilgili bakmak istediğim olumlu taraf ise Ergün ve Arif gibi isimlerin futbolu bırakmış olması, kulübede olsalar onları da oyuna alabilirdi heralde. Herneyse, 10 kişi kalan Galatasaray’ın üstüne oyunu yıkan Trabzon 85. dakikada Colman’ın nefis golü ile beraberliği yakaladı ve 2 takım puanları paylaştı.
İlk goldeki hakem hatası yüzünden bir çok Trabzonlu tepkili ancak 20. dakikadan sarı kartı bulunan Hüseyin’in arkadan Ümit’e ve Barış’a yaptığı iki faule ve bir elle top kontrolüne rağmen ikinci sarıdan kırmızıyı görmemesinin bir açıklaması var mı? Bir de Egemen efendi var. İlk yarının son dakikasında taç çizgisinin üzerinde Arda’ya salladığı bir tekme var, oturtamadı ama olacak iş değil! Son dakikalarda kanlar içinde kalmasına rağmen çıkana kadar sekerek bile koşmayan çalışan Arda’yı övmek için yeterli bir kelime var mıdır bilmiyorum.
Bu beraberliğin rakiplere yaradığını düşünenlere lafım; bu köprünün altından daha çok sular akar. Haftaya Sivas – Beşiktaş var. Son hafta bile tepedeki 4 takım birbiriyle oynuyor. Daha konuşmak için çok erken. Ama Trabzon’dan alınan bu 1 puan bile çok değerli.
Stopersiz Kadiköy’e…
Dün akşam maç başladı, Galatasaray daha önceki UEFA maçlarında olduğu gibi ayağa pas yaparak oyuna ağırlığını koydu. Bu arada Hamburg bir kaç etkisiz kornerle gol aradı, bir de uzaktan etkili bir şutları vardı. 32. dakikada Ayhan kaptan çıktı kontradan nefis bir gol attı ve ilk yarıyı 1-0 önde kapadık. İkinci yarı başladı, Sabri’nin kanadından gelen ortada Volkan’ın ofsaytı bozmasıyla saçma sapan bir gol yedik.
Ve oyunun kopma anı; Nonda yüzde bir milyonluk golü kaçırdı, top döndü dolaştı ve takımın son stoperi Emre Aşık kırmızı kart gördü. İşte bu dakikada sahadaki ve televizyon başındaki tüm Galatasaraylılar ” Ahaa! Şimdi bittik işte” dedi. Pozisyon sarı mı kırmızı mıydı tartışılır ama artık çok geç, geçmiş olsun olan oldu bir kere.
Kırmızı kart pozisyonundaki serbest vuruşun hemen ardından bir baktık ki Balta’nın yanında Kewell var. Herkes genç Semih hazırlanırken Kewell geçici olarak orada oynuyor sandı. Ancak öyle olmadı, bugüne kadar bu forma için goller atan, asistler yapan Kewell maçın sonuna kadar stoperde hatasız oynayıp bir profesyonellik dersi daha verdi. 10 kişi kaldıktan sonra gol yemememizin gerçekten büyük şans olduğunu ve futbol tanrılarının bizimle birlikte olduğunu kabul ediyorum ancak yapılan mücadeleyi ayakta alkışlamak ve şapka çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Bu arada bir parantez Hamburg teknik direktörü Martin Jol için, Oliç gibi bir silahı ilk 11’de oynatmadığın için teşekkürler…
Son yarım saatte Çanakkale geçilmez style futbolu ile Galatasaray İstanbul’a 1-1’lik avantajlı bir skor ile geri döndü. Ancak bu avantajlı skora rağmen Ali Sami Yen‘deki maç daha da zor geçecek. Bugüne kadar UEFA kupasında deplasmanda oynadığı bütün maçlarını kazanmış bir Hamburg ile karşılaşacağız. Savunmamızın durumu zaten ortada. Benim tahminim Büyük Kaptan bir hafta boyunca genç Semih’i bu maça özel olarak hazırlayacak.
Bugünden itibaren bu maçı unutup Pazar akşamı oynanacak olan Trabzon maçına odaklanmak lazım. Avni Aker‘den alınacak bir 3 puan lig şampiyonluğu için dev bir adım demektir…
Road to Kadıköy
Galatasaraylı yöneticilerimiz son dakika golüyle elediğimiz Bordeaux maçından sonra Boğaz köprüsünü geçtik, Kadıköy‘e doğru ilerliyoruz demişlerdi. Galatasaray’ın bu sezon UEFA kupasında sonuna kadar gideceğine en çok inananlardan biri olarak, bu demecin erken verildiğini düşünüyorum. Önümüzde çok zor bir Hamburg maçı var, hani onu geçtik diyelim ardından çeyrek ve yarı final. Bana kalırsa Galatasarayımız daha gişelerde bekliyor.
Gelelim Hamburg maçına; bakmayın Hamburg’un son lig maçında Moenchengladbach gibi zayıf bir ekipten 4 gol yemesine. Her takımın şanssız ve kötü günleri olur. Galatasaray değil miydi, bundan 2 hafta önce Kocaelispor’dan Sami Yen’de 5 yiyen? Hamburg adına bu sezon benim aklımda kalan, lig maçında Bayern’i sürklase ederek yenmeleriydi. Hamburg’un en zayıf noktası defansın göbeği. Çok ağır bir defans yapısına sahipler. Guy Demel gibi önemli bir isim sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Defanslarının zayıf olduğu kadar, forvetleri de bir o kadar güçlü Almanların. Petric ve Olic gibi iki mükemmel sol ayağa sahipler. Özellikle Olic çok beğendiğim bir oyuncu, zaten önümüzdeki sezondan itibaren Bayern’de forma giyecek, imzayı attı bile. Çok hızlı ve çok ters. Tam Galatasaray defansının sevmediği cinsten. Youla bile bu defansı ne hale getirmişti hatırlıyorsunuzdur heralde… Orta sahalarındaki en önemli iki isim Piotr Trochowski ve David Jarolím. İkisinin de bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri var. Kanatta oynayan Trochowski sağdan ve soldan yaptığı hızlı bindirmeler ile çok etkili.
Bu maç öncesi Galatasaray’da ise en büyük problem; Servet, Emre Güngör ve Mehmet Topal’ın sakatlığının ardından Meira’nın da Zenit’e satılması. Bu durumda savunmanın göbeğinden yanlız kalan emektar savaşçı Emre Aşık’ın yanında büyük olasılıkla Hakan Balta oynayacak. Balta’nın boşalttığı sol beke ise Volkan Yaman geçecek. Bülent Korkmaz’ın Semih gibi bir genci Hamburg deplasmanında ilk kez sahaya sürme riskine gireceğini hiç sanmıyorum. Benim asıl korkum stoperde oynayacak olan Hakan Balta değil, sol bekte oynayacak olan Volkan Yaman. Orada çok ağır kalıyor. İleri çıktı mı geri gelemiyor, ters kademelere girmekte zorlanıyor. Hamburg gibi defansın arkasına derinlemesine oynayan bir takım karşısında ters kademeler çok önemli. Bu maçta arayacağımız bir diğer önemli isim ise sarı kart cezalısı Milan Baros. Hamburg gibi ağır defansı olan bir takıma karşı çok iş yapabilirdi. Ama olsun Arda, Kewell, Lincoln etkili gibi ayaklarımız var. Bu isimlerin bundan önceki UEFA maçlarında, özellikle de deplasmanlarda nasıl performans sergilediklerini hatırlıyoruz.
Açıkçasını söylemek gerekirse bu maçta gol yiyeceğimiz bir gerçek. İlk defa yan yana oynayacak bir dörtlü ile sahada olacağız. Ama gol yememiz kadar atmamız da bir o kadar olası. İlk maçta alacağımız gollü bir beraberlik ya da 2-1’lik, 3-2’lik bir yenilgi bile Sami Yen‘de bize turu getirir. Hamburg elenmeyecek bir takım değil, hadi geçelim şu boğaz köprüsünü artık!
Tutmayan maya
Galatasaray’a transferi kesinleştiği günlerde Meira için ”kötü transfer dedim” diyen biri varsa kesin yalan söylüyordur. Portekiz Milli takımında ve Avrupa’da formasını giydiği takımlarda kendisini kanıtlamıştı Meira. Ama olmadı, Galatasaray’da bekleneni veremedi, yani kısacası maya tutmadı ve 6 milyon euro transfer bedeli ile Zenit’e transfer oldu. Bu ekonomik krizde 6 milyon euroluk teklif gerçekten ilaç gibi ancak takımda bu kadar eksik varken ve hedef UEFA finaliyken bu karar ne kadar doğru bilemedim. Gerçi resmi siteden yapılan açıklamada Meira’nın profesyonel hayatta reddedemeyeceği cazip bir teklifle karşılaştığı ve ayrılmak istediği belirtilmiş.
Bu saatten sonra bunları tartışmanın bir anlamı yok. Yarın Galatasaray’ın Hamburg ile çok önemli bir maçı var. Meira’nın yerine kim oynayacaksa elinden gelenin en iyisini yapacak ve üzerindeki formanın hakkını verecektir. Bu isim genç Semih de olabilir, Volkan Yaman da… Bunun kararını en iyi teknik ekip verecek, bekleyelim ve görelim.