Milli Takımda sakatlanan Van Persie için 20 milyon euro

Arsene Wenger Milli takımda sakatlanan oyuncusu Van Persie için Hollanda futbol federasyonundan 20 milyon euro tazminat istiyor. Konuyla ilgili İngiliz basınına konuşan Wenger söyle demiş;

“Hem şampiyonluk mücadelemizi etkileyecek hem de oynayamayacak oyuncuya para ödeyeceğiz. Sezon içinde Milli takım hazırlık maçları oynanmamalı. Bu sistem çok saçma. Davannın sonuna kadar peşindeyiz.”

Wenger hem olamayacakları şampiyonluk için kılıf hazırlıyor hem de ocak ayında Van Persie yerine almak istediği forvet oyuncusunun parasını Hollanda’nın hesabından ödemek istiyor gibi geldi bana.

Dünya’nın en pahalı kramponları

Rio Ferdinand’ın kurucusu olduğu “live the dream” adlı hayır kurumu geçen çarşamba günü bir açık arttıma düzenlemiş. Bu açık arttırmada üzerinde toplam değeri 385.000 pound olan 7,444 mücevherle süslenmiş Terry, Rooney ve Ferdinand’a ait kramponları satılmış.

Üzerinde 2,374 adet mücevher olan Terry’nin Umbro kramponları 135.000 pounda, üzerinde 2,494 adet mücevher olan Ferdinand’ın Nike kramponları 125.000 pounda ve üzerinde 2,576 adet mücevher olan Rooney’nin Nike kramponları yine 125.000 pounda alıcı bulmuş.

Çöküş

Hafta içi Bayern’den 4 yiyerek Şampiyonlar Liginden elenen Juventus dün akşam da Bari deplasmanında 3 yedi. Maçın skoru 3-1. 67’de maç 2-1’ken Diego‘nun kaçırdığı penaltı kırılma noktasıydı.

Sezon başından beri bir öyle bir böyle derken geçen hafta Inter’e karşı alınan galibiyet resmen yalancı bahar oldu. Geçen hafta da söylemiştim; ben bu takıma güvenmiyorum, her an darmadağın olabilirler diye. Buyrun Bari’de dağıldılar. 1 maçı eksik Inter yarın galip gelirse puan farkı yine 8 olacak.

Juve geçen sezona kadar sezon ortasında kolay kolay teknik direktör değiştiren bir kulüp değildi. Geçen sezonun son haftalarında göreve gelen Ferrara’nın işi bu dakikadan sonra çok zor. Her an kendini kapının önünde bulabilir. Kredisi kalmadı. Takımın demirbaşı Del Piero ile de ters gidiyor zaten. İtalyan basını vuracak da vuracak…

Yerine kim gelir derseniz; Inter’in eskisi Mancini geçen hafta içi İtalyan basınına “doğuştan Juventus taraftarıyım” çekti bile…

Villa vs. Benzema

Akşam Valencia-Real Madrid maçı var. Kaka sakat ve Ronaldo cezalı olunca İspanyol basınında Real için öne çıkan isim Benzema olmuş ancak forvetteki partneri Higuain bence çok daha formda ve şu an için Real’in en önemli silahı. David Villa seçimi ise sapına kadar doğru. Valencia demek Villa demek.

Real’in Kaka olsa da Ronaldo’suz oynadığı maçlarda ne kadar zorlandığını hatırlıyoruz. Xabi Alonso’nun da bir sakatlığı var ve oynayıp oynamayacağı son dakikada belli olacak. Valencia’daki en büyük eksik ise David Silva.

Valencia son haftalarda aldığı galibiyetlerle 3. sıraya kadar çıktı ve bu maçı kazanırlarsa Real Madrid ile puanları eşitliyorlar. Ligde ve Avrupa’da 15 maçtır kaybetmeyen bir Valencia var. Ancak deplasmanda daha iyi oynadıkları da bir gerçek.

Mestalla‘da oynanan Valencia-Real Madrid maçları her zaman büyük keyif vermiştir. Bol gollü bir maç olması çok muhtemel. Real’deki eksikler ve Valencia’nın formunu düşününce benim inceden favorim Valencia. Saat 23.00’da Ntvspor’da naklen kaçırmayın derim.

2009’un en iyi Afrikalı futbolcusu

Afrika Futbol federasyonu 2009 yılının en iyisi için adaylarını belirlemiş;

Samuel Eto’o, Didier Drogba, Michael Essien, Seydou Keita ve Yaya Toure.

Afrika kıtasından 53 ülkenin oylarıyla belirlenecek ilk 3’e ödülleri 25 Şubat’ta verilecek. Çok sevmem ama benim oyum bu ödülü daha önce 2003, 2004 ve 2005 yıllarında kazanan Eto’o’ya. Geçen sezon Barcelona formasıyla büyük esti…

Kabustan uyanış: Antalyaspor 2 – 3 Galatasaray

Kabus gibi başlayan 90 dakika güzel bitti. 2-0’dan maçı çevirmenin yanı sıra Elano’yu ve Keita’yı kazanmak takım için ciddi bir bonustur. Elano üst üste gelen kötü sonuçlarla beraber sertçe eleştirilmesine rağmen her hafta performansının üstüne koyuyordu ve takıma adapte olma yolunda ilerliyordu. Bunu daha önce de belirtmiştim. Keita’nın ise Fenerbahçe maçından sonra kendini tekrar ispatlaması gerektiğini Rijkaard da söylemişti. Bugünkü Keita gösterdi ki sakat ya da cezalı değilse bu adam bu takımın banko oyuncusudur.

Maçın başında gelen 2 Antalya golüne dönelim. Goller gerçekten amatör küme takımının bile yemeyeceği tarzdan. Duran topta öyle ofsayt taktiğimi olurmuş. Hadi bi’ tane yedin, hiç mi akıllanmadın ikinciyi de yiyiyorsun. İlk yarı 2-1’i bulmamıza rağmen büyük hayal kırıklığıydı. Servet’in attığı anlamsız uzun toplar ve Barış’ın tekte vermesi gereken toplarla fazla oynama sevdası beni en çok delirten şeylerdi.

Galatasaray’a hiç yakışmayan bu başlangıç ve ilk yarının ardından ikinci yarıda oynanan pozitif futbol ise göz ardı edilmemeli. Uzun haftalardır bunu göremiyorduk. Daha önce Baros yoksa ne olursa olsun Nonda bu takımda oynamalı lafımı da geri almak istiyorum izninizle. İleri uçta oynayan Kewell hem geriye çıkıp yaptığı toplarla çok faydalı oldu hem de Nonda oyuna girdikten sonra takım adına artı yönde hiçbir şey yapamadı. Baros sakatlanınca Nonda formayı garanti görüp çalışmayı bıraktı galiba. Bir diğer hoşuma giden isim sol bekte görev yapan Caner’di. Belki defansif anlamda hatalar yaptı ancak ileri baskı adına iyi işler yaptı. Bir kaç tane attığı ters topla da beni şaşırttı açıkcası.

Rijkaard’ın da geçen hafta yenilen son dakika golünden ders aldığı çok belli olmuyor muydu? 2-0’dan 2-3 yapmış takım bir ara Topal, Arda, Elano, Keita, Kewell ve Nonda ile sahadaydı. Psikolojik olarak takıma geri çekilmeyeceğiz mesajı verildikten sonra Arda-Ayhan ve Keita-Aydın değişiklikleri geldi. Keita büyük ihtimal sakatlık nedeniyle çıktı ancak neden Aydın? Ben anlamıyorum ve anlayamayacağım bu Aydın işini.

Başta da söylediğim gibi Antalya gibi ligin kalburüstü takımlarından bile olmayan bir takımdan yenilen goller ciddi uyarıdır. Ofansif anlamda iyiyiz, güzeliz. Keita sağdan, Arda soldan esiyor, Kewell bulduğu zaman köşeye koyuyor ancak oyunu hala tek yönlü oynuyoruz. Defansif anlamda çok çalışmamız lazım çok…

Bitirmeden içimden geçen son bir şeyi daha ekleyeyim. Yenilen gollerde belki Neo Leo Franco’nun bir hatası yoktu ancak bir tane gol olacak topu da çıkar be arkadaş… Sezon başından beri kaleye gelen gol olması gereken bütün toplar gol oldu…

26 yaşında futbolu bırakmak…

Şüphesiz sakatlık bir futbolcunun en korkulu rüyası. Bu korkulu rüya yüzünden sahalardan uzun süre uzak kalan futbolcuların geri dönüşleri gerçekten de zor oluyor. Ancak bazen o kadar talihsiz durumlar oluyor ki işte o zaman taraflı tarafsız herkesin içi sızlıyor.

Bu seferki iç sızlatan gelişme İngiltere’den. West Ham’in 26 yaşındaki forveti Dean Ashton bugün futbol hayatına son noktayı koyduğunu açıklayacak. Ashton için sakatlık belası 2006 yılında seçildiği İngiltere Milli takım kampında Shaun Wright-Phillips‘in müdalesiyle başladı. Antremanda ayak bileği kırıldı. Ertesi sezon sahalara geri dönen hatta tekrar İngiltere Milli takımına seçilen Ashton, aynı yerden tekrar sakatlanıp ameliyat masasına yattı. Yatış o yatış… Ashton o günden beri sakat bileğiyle uğraşıyor ancak iyileşmeyi bir türlü sağlayamıyordu.

Sonunda pes etmiş. 26 yaşında futbolu bırakıyor. 2006 Ocak ayında 7.25 milyon pounda Norwich City’den West Ham’e transfer olmuştu. Milli takıma kadar yükselmiş ve Manchester United’a transferi konuşuluyordu. Kim bilir kariyeriyle ilgili daha ne hayalleri vardı ancak gerçekleşmedi. Yaşadığı hayal kırıklığını tahmin etmek çok da zor değil. Hiç acıması yok bu futbolun…