Ateş etmeyin!

Dünya Kupasına az bir süre kala Güney Afrika için sosyal mesajlar verilmeye başlandı. Afrika Uluslar Kupasında Togo Milli takımının yaşadıkları tabii ki hala unutulmadı.

Tevez, Santa Cruz ve Barry “Ateş etmeyin” diyor. Bu t-shirtleri bir çok futbolcu Dünya Kupası sırasında da giyecekmiş. Ayrıca taraftarlar için de satışa sunulacakmış.

Portekiz’de moral kampına ret

Aston Villa teknik direktörü Martin O’neill geçen hafta Chelsea’den 7 yiyen takımına moral olsun diye hafta içini Portekiz’de kafayı dağıtarak geçirmeyi planlamış ancak futbolcuların istememesi üzerine bu plandan vazgeçmek zorunda kalmış.

Futbolcular kaptan Petrov‘u sözcü seçerek Portekiz’e gitmek yerine evlerinde aileleriyle olmayı tercih ettiklerini bildirmişler. Bir diğer bahaneleri de 3-4 gün için o kadar uzun yolculuğun yorucu olacağıymış.

İşin aslı futbolcular zaten hergün birbirimizi görüyoruz, bir de gideceğiz Portekiz’de kafa dağıtmak ayağına devamlı antreman yapacağız diye düşünmüşler bana göre. O’neill’ın da ısrarcı olmaması ilginç. Bakalım bu hafta Bolton deplasmanında çıkamazlarsa nereye gidecekler? Portekiz’i çok aramasınlar sonra…

Güzel teşhis

Barcelona karşısında Arsenal’in ilk golünü atan Theo Walcott’un maç sonrası Arsenal resmi internet sitesine yaptığı açıklamadan bir kısım;

“Sanki birisi Play Station’ın kumandasını almış ve Barcelona’yı kontrol ediyor gibiydi. Onları izlemek fantastikti.”

Maçı izlerken ben de aynısını düşünmedim değil be Theo…

Nazar

Dün gece Londra bize o harika dakikaları izleten takımlardan biri olan Arsenal’e sakatlanan futbolculardan gelen haberler hiç de iyi değil.

Maçta ilk olarak sakatlanan Rus bücür Arshavin 3 hafta yok. Sakatlıktan yeni dönen ve Arshavin’den sonra sakatlanan Gallas sezonu kapattı. Ve belki de en önemlisi; sakatlığına rağmen Barcelona karşısında takımını yanlız bırakmayan kaptan Fabregas büyük ihtimalle sezonu kapattı. Dünya Kupası şüpheli.

Bu 3 önemli ismin aynı maçta sakatlanmasına nazardan başka bir açıklama getiremiyorum. Tek teselli 2 hafta önce antremanlara başlayan Van Persie’nin geri dönüyor olması.

Futbol orgazmı…

Futbol oynamak isteyen iki takım Londra’da karşılaşınca işte başlıkta görmüş olduğunuz durum ortaya çıktı. Uzun zamandır izlediğim en ama en zevkli futbol maçıydı. Tabii buna sadece futbol demek yeterliyse…

İlk yarısı mucizevi şekilde 0-0 biten Arsenal-Barcelona maçının ikinci 45 dakikasında 4 gol vardı. Barcelona’nın hükmettiği, şans yanında olsa en az 3-0 önde kapayabileceği ve Almunia’nın devleştiği ilk yarının ardından ikinci yarı İbra’nın golüyle başladı. İlk yarının yıldızı Almunia’nın golde hatası büyük. Kabak gibi terk etti çizgiyi. Ardından pas pas pas ve yine Barcelona ve yine İbrahimovic’den füze tadında 2. gol…

Bu dakikadan sonra Barcelona rölantiya bağlar diye beklerken Arsene Wenger’in çocukları “bu iş daha bitmedi izleyenler biraz daha orgazm yaşasın” dercesine önce Walcott’la farkı 1’e indirdiler ardından da Fabregas’ın penaltısıyla skoru 2-2’ye getirdiler. Penaltı pozisyonu çok tartışmalı. Penaltı diyenler de var demeyenler de. Benim oyum penaltı değilden yana. Pozisyonda kırmızıyı gören Puyol rövanşta yok. Aynı zamanda sarı kart cezalıları Pique ve Fabregas da Camp Nou’da olmayacaklar.

Barcelona özellikle ilk yarıda bambaşka bir siklette olduğunu kanıtladığı maçı farklı kazanabilirdi. 2-2’de tabii ki ciddi bir avantaj. Arsenal’in özellikle Fabregas’sız Camp Nou’dan galibiyet çıkarabilme olasılığı oldukça az. Ama futbolda herşey mümkün.

Şu maçın ilk yarısını izleyip ardından gelen 2 Barcelona golünü gören kimse der miydi bu maç berabere biter diye?

Paris’ten Londra’ya

2006’da Paris’te Şampiyonlar Ligi finalinde karşı karşıya gelen ve Rijkaard yönetimindeki Barcelona’nın zaferiyle sonuçlanan maçın ardından Arsenal ve Barcelona bugün çeyrek finalde Londra’da karşı karşıya.

4 sene önceki finalde forma giyen Valdes, Puyol, Iniesta ve Marquez bugün hala Barcelona kadrosunda. Oleguer, Gio van Bronckhorst, Edmílson, Deco, Van Bommel, Giuly, Ronaldinho ve Eto’o gibi isimlerle yollar ayrıldı. Bugün Barcelona için kilit isimler olan Xavi ve Messi ise sakatlıkları sebebiyle 2006 finalinde yer alamamışlardı.

Arsenal’de ise 2006 finalinde forma giymiş 4 oyuncu hala kadroda. Lehmann’ın kırmızı kartı sonrası oyuna giren Almunia, Eboué, Sol Campbell ve o dönemin genç yeteneği şimdinin kaptanı Fabregas. Şu anda kadroda olan Van Persie, Walcott, Djourou, Clichy ve Bendtner ise 4 sene önceki finalde forma giymemişlerdi.

Tabii bir de altı çizilmesi gereken Henry var. O gün Arsenal’in kupayı alması için mücadele etmişti. Bugün ise Londra’da Barcelona galibiyeti için ter dökecek. Karmaşık duygular mı dediniz?

Sevginin de fazlası bazen zarar…

Arda Turan…

Genç yaşta Galatasaray’ın büyük kaptanı, taraftarın sevgilisi ve herşeyden öte sarı kırmızı parçalının aşığı…

Sezon başından beri oynadığı maçlarda farkı yaratan, takıma itici güç sağlayan ve Galatasaraylılık ruhunu sahaya en net biçimde yansıtan Arda’nın dünkü Fenerbahçe derbisinde sakatlığı sebebiyle acı çekmesine rağmen oynamak istemesi her yerde konuşuluyor. Rijkaard bile maç sonrası “Arda’yı çok istediği için oyuna aldık ama yanlış oldu” itirafında bulundu. Peki bu yanlışta en büyük pay kimde?

Oynayabilir diyen doktorlarda mı? Doktorlardan oynayabilir yanıtını alıp bütün hafta sadece bir antremanda yer alan Arda’yı sahaya süren Rijkaard’da mı? Yoksa “acılarıma rağmen oynamak istiyorum çünkü bu Fenerbahçe maçı” diyen Arda’da mı?

Benim cevabım ne yazik ki son yazdığımdan yana. Arda tam hazır olmamasına ve acılarına rağmen sahaya çıkmak isteyerek yerine oynayabilecek ve belki de takıma daha yararlı olabilecek sağlam ve antremanlı bir arkadaşının kenarda kalmasına sebep olmuştur. Tabii ki Arda’nın bunu tamamen Galatasaray aşkından ve takımı için hep daha da fazlasını vermek istediği için yaptığının farkındayım.

Ancak ne yazık ki bu şartlarda oyuna giren Arda hem beklentilerin çok altında kalmış hem de kendini riske atmıştır. Zaten gerçekten sağlam olarak 18’de yer alan bir Arda ilk 11’deki yerini almaz mıydı?

Profesyonel dünyada duygusallığa yer yok ve ne yazık ki bu gibi durumlarda sevginin de fazlası zararlı olabiliyor.

Hadi toparlan artık bu hafta kaptan. Takımının sana çok ihtiyacı var…

Frankie says; “Relax”

Chelsea’nin dün ligin iyi takımlarından dediğimiz Aston Villa’yı 7-1 yendiği maçta 4 gol atan Frank Lampard, Chelsea tarihinin en golcü 3. futbolcusu oldu. Chelsea formasıyla 151. golüne ulaşan Lampard’ın önünde 193 golle Kerry Dixon ve 202 golle Bobby Tambling bulunuyor. Bu iki ismin forvet olduğunu Lampard’ın ise orta saha olduğuna dikkat çekelim.

Ligin 7.’sine 7’lik tarife de biraz ayıp olmuş. Şampiyonlar Liginde Inter’e elenerek başlayan sarsıntıyı önce Portsmouth’a 5 şimdi de Aston Villa’ya 7 atarak durdurdular. Chelsea’nin diğer golleri Malouda(2) ve Kalou’dan. Aston Villa’nın şeref golü ise Carew’den. Gerçi ne şerefi ya 7’den sonra şeref mi kalır(!)