25 yaşındaki Hendri Mulyadi inerim sahaya alır topu giderim demiş ama finishing vasat görüldüğü üzere…
link: http://www.dailymotion.com/video/xbruje_hendri-mulyadi_sport
25 yaşındaki Hendri Mulyadi inerim sahaya alır topu giderim demiş ama finishing vasat görüldüğü üzere…
link: http://www.dailymotion.com/video/xbruje_hendri-mulyadi_sport
Kariyerine stoper olarak başlayan ancak kısa boyu nedeniyle zaman içinde Sir Alex Ferguson tarafından sağ beke monte edilen 34 yaşındaki Gary Neville’in sezon sonunda sözleşmesi bitiyor ve Manchester United’dan yeni bir teklif yok. Takımın diğer veteranları Scholes ve Giggs‘e yeni sözleşme öneren United, Neville’a önermeyerek sessiz şekilde sen artık bırak bu işi demiş.
18 yıllık Manchester kariyerinde 583 defa kırmızı şeytanların formasını giyen Neville, 7 Premier League, 3 FA Cup, 1 Şampiyonlar Ligi, 1 Kıtalararası kupa ve 1 İngiltere Kupası şampiyonlukları yaşadı.
Isınamadığım, bir türlü sevemediğim oyunculardan biridir Gary Neville. Kardeşi Phil Neville her zaman daha sempatik gelmiştir. Hatta Phil Gary’den daha iyi ve çok yönlü bir futbolcu olmasına rağmen Manchester’dan neden gönderilmiştir hiç bir zaman anlayamamışımdır. Ama Gary Neville’ın Manchester için bir efsane olduğunu kabul etmemek de ayıp olur. Son dönemlerde özellikle dizinden yaşadığı sakatlıklar olmasa 2-3 sene daha kadroda yer bulabilirdi.
Tahminim ilerki dönemde Sir Alex Ferguson’un teknik ekibinde yer bulabileceği. Sir pek sever Gary’i…
1. Real Madrid – 683 milyon euro 2. Valencia – 550 milyon euro 3. Atletico Madrid – 511 milyon euro 4. Barcelona – 489 milyon euro 5. Deportivo La Coruna – 292 milyon euro 6. Villarreal – 240 milyon euro 7. Espanyol – 165 milyon euro 8. Racing Santander – 137 milyon euro 9. Zaragoza – 112 milyon euro 10. Sevilla – 110 milyon euro
Neydi? Borç yiğidin kamçısı mıydı?
“Benim stilimde Türkiye’de futbolcu göremiyorum açık söyleyeyim. Benim tekniğim çok iyi değil. Ben topa giderim, birinci hamleyi yaparım, olmadı ikinci hamleyi yaparım.”
Sadece bu hareket değildi olayı, dün akşam Genoa’ya karşı yine döktürdü. Eski günlere gittik. Sen başkasın be Dinho…
link: http://www.dailymotion.com/video/xbrpfm_ronaldinho-flip-flap_sport
“Mancini ile görüştüm ancak Manchester City’e transfer olmam gibi bir durum söz konusu değil. Herşey para değil. Ailem herşeyden önce gelir. Burası benim evim, ailem ve ben burada mutlu ve huzurluyuz. “
Juan Sebastian “La Brujita” Veron
İtalyanlar ikinci devreyi hafta içi başlatarak bir ilginçlik yaptılar. Bugün İtalya’da bütün gün maç vardı. Öğlen saat 12.30’da Chievo-Inter maçıyla başlayan fikstür akşam 20:45’de oynanan Milan-Genoa maçıyla son buldu.
Zirvedeki 3 takım da ikinci yarının ilk haftasını kayıpsız atlattılar. Lider İnter Chievo deplasmanında Balotelli’nin golüyle 0-1 kazandı. Bu maçta Chivu’nun kafatası çatladı ve hemen hastaneye kaldırıldı. Daha sonra bir açıklama yapan Inter doktoru Sergio Turazzi, Chivu’nun hayati tehlikesinin bulunmadığını ancak uzun süre sahalardan uzak kalacağını söyledi. Inter’in takipçilerinden Juve, Parma deplasmanında 10 kişi kalmasına rağmen 1-2 galip geldi ki bana göre oldukça şaşırtıcı sonuç. Ancak bu maçları naklen izleyemediğimiz için fazla da yorum yapamıyorum.
Naklen izleyebildiğim tek maç Milan-Genoa maçıydı. Sakat Pato’nun yokluğunda L.A Galaxy’den kiralık olarak geri dönen David Beckham sahadaydı. İlk maçında ekstra bir şey yapmadı ama hatasız oynadı. Milan 0-1 yenik duruma düştüğü maçı Borriello(2), Thiago Silva, Ronaldinho ve Huntelaar’ın golleriyle 5-2 kazandı. Maçın yıldızı bir penaltı kaçırmasına rağmen tartışmasız Ronaldinho’ydu. Özellikle Borriello’nun golü öncesi araya attığı top ve 59. dakikadaki flip flap’i beni benden aldı. Kaptan Ambrossini’yi de es geçmeyelim. Durmak nedir bilmedi. Milan 2010 benim yılım olacak mesajı verdi bana bu maçta. Bir maçla belli olmaz bu işler tabii ama ben şimdiden söyleyeyim…
Bu arada günün diğer maçlarında ilgimi çeken iki sonuç daha var. Fiorentina Siena’yı deplasmanda 5’ledi. Roma ise Cagliari deplasmanında 0-2 öndeyken uzatma dakikalarında 2 gol birden yiyerek sahadan beraberlikle ayrıldı. Ranieri soyunma odasını futbolcuların başına yıkmıştır büyük ihtimal.
İngiltere bu hafta kara teslim. Dün ve bugün oynanması gereken toplam 3 maç olumsuz hava koşulları nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Özellikle kupada karşılaşacak olan City ve United taraftarları bu kar işine baya bozulmuşlardır. Günlerce derbiyi bekle kar yağsın ertelensin. Tam ayar olmalık…
The Guardian da “bu yağan da kar mı biz neler gördük” tadında bir fotoğraf galerisi oluşturmuş hemen. Galerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kamerun Milli Takımında bulunan Eto’o, Puma ve Birleşmiş Milletlerin ortaklaşa organize ettiği bir basın toplantısına katılmış. Kendisinin yokluğunda Inter’in Pandev’i transfer ettiği haberini almış da mı bu pozu vermiş acaba:)
Güzel ülkemizin kulüp yöneticilerinin hala bir türlü çözemediği, futbolcuların kontratlarının bitmesine 6 ay kala başka kulüplerle görüşmesine olanak sağlayan ve kontrat bitimiyle beraber bonservis bedelsiz olarak başka bir kulübe transfer olmasını sağlayan bosman kuralının ortaya çıkış hikayesini ntvmsnbc arşivinde tekrar okuyunca paylaşmak lazımdır yoksa ETİK olmaz dedim;
Futbol dünyasını altüst eden “Bosman Kuralları”nın ilk kıvılcımı, 26 yaşındaki Belçikalı futbolcu Jean Marc Bosman’ın 1990 yılında FC Liege Kulübü ile sözleşmesinin sona ermesiyle ortaya çıktı. Kulübünün yeni sözleşme için aylık 750 Euro teklif ettiği Bosman, bunu kabul etmedi ve Fransa’nın Dunkerque Kulübü ile anlaştı. Ancak FC Liege, Bosman için 400 bin euro bonservis bedeli istedi. Bu ücreti ödeyemeyeceğini bildiren Fransız Kulübü, Bosman’ı 1 yıl kiralamak için FC Liege ile prensip anlaşmasına vardı. Bosman 30 Temmuz tarihinde Fransızlara aylık 2 bin 250 euro karşılığında imza attı. Aynı gün Dunkerque Kulübü, sözleşmeyi Belçika kulübüne yolladı. Fakat FC Liege sözleşmeyi işleme koymadı ve Bosman’ı kulübü tarafından yapılan teklifi reddettiği için kadro dışı bıraktı. Böylece aylık 750 euro’luk ödemeden de kurtulmuş oldu. Hiçbir geliri olmayan Bosman, yönetmelikler gereği hiçbir kulüpte de oynayamıyordu. İçinde bulunduğu zor durumdan çıkmak için, hakkını hukuki yollardan aramakta bulan Bosman, bir Avrupa Topluluğu vatandaşı olduğu için serbest dolaşım hakkının bulunduğunu ve çalıştığı kurumla olan sözleşmesinin bittiğini gerekçe göstererek, Belçika 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde kulübü, Belçika Futbol Federasyonu ve UEFA’ya karşı dava açtı. Yerel mahkeme Bosman’ın lehine karar verirken, hakim davayı Avrupa Adalet Divanı’na havale etti. Belçikalı hakim ayrıca dava kapsamına liglerde uygulanan yabancı sınırlamasının Avrupa Topluluğu çalışma yasalarına aykırı olduğu yönündeki görüşünü de kattı. Avrupa Adalet Divanı, 5 yıl süren dava sonunda, 15 Aralık 1995’te futboldaki Bosman Kuralları’nın dayanağı olan kararını açıkladı. Kararda Avrupa Topluluğu vatandaşı futbolcuların, kontratlarının bitiminden sonra bonservis gibi kısıtlamalarla transferlerinin engellenmesinin hukuki olmadığı ve futbolcuların milliyetlerine dayalı herhangi bir kısıtlamanın milli takımlar dışında, yapılmasının da yasadışı olduğu belirtiliyordu.