Kewell ve Neill’ın yeni hocası Holger Osieck

Dünya Kupası sonrası görevi bırakan Avustralya teknik direktörü Pim Verbeek’in yerine Fenerbahçe ve Kocaelispor’dan tanıdığımız Alman Holger Osieck getirildi.

Ülkemiz dışında Bochum, Urawa Red Diamonds ve Kanada Milli takımını da çalıştıran Osieck, son olarak FIFA teknik komitesinde görev aldı. Osieck’in en büyük başarısı 2000 yılında Kanada Milli takımıyla Gold Cup’u kazanması.

Türkiye’de bir iz bıraktı mı diye düşünüyorum. Fener’in başındayken pek bir cacık olmadı ama Kocaeli’ye Türkiye Kupası kazandırmıştı. Hea bir de bi Adidas montu vardı kış aylarında üzerinden çıkarmadığı bordo renkli…

Van der Sar amca

Yeni transfer Meksikalı Javier Hernandez doğduğu sene 18 yaşına basan Van der Sar Ajax’ta profesyonel kariyerine başlamış. Rafael Da Silva o zamanlar daha annesinin karnında bile değilmiş. Günümüze geliyoruz; 40’lık bomba Van der Sar United’ın kalecisi… 20’lik Rafael’i sağına almış, 22’lik Hernandez’i ileri göndermiş hala aslanlar gibi oynuyor. Daha da yolu var. Zaten kalecinin de tecrübelisi makbuldür.

Robben kavgası

Robben’in yine sakat olması Bayern Münich’in canına tak etti. Kulüp doktoru Wolfahrt Hollanda Milli takım doktoru Dick van Toorn’u suçluyor.

Robben’in kasığındaki 5 cm.’lik yırtığa rağmen oynatmışlar şimdi sıkıntısı daha da büyük diyor. Dick van Toorn ise Robben’i başta tedavi etmek istemediğini ama Robben’in Dünya Kupasında oynamak için çok ısrarcı olduğunu, bunun üzerine tedavi ettiğini ve tedavinin olumlu sonuç verdiğini söylüyor.

O böyle diyor bu böyle diyor hepsi hikaye. Tek gerçek Robben yine sakat ve 2 ay sahalardan uzak. Bayern başkanı Karl-Heinz Rummenigge de Hollanda Futbol Federasyonun kapısında. Tazminat istiyor. Alır mı? Bence zor…

Jose ile ilk kez

Real Madrid dün Mourinho yönetiminde sahaya çıktığı ilk maçta CF America’yı 3-2 ile geçti. Maçı izleme fırsatı bulamadık ancak yeni transferler Canales, Di Maria ve Pedro Leon İspanyol basınından oldukça olumlu not almışlar.

Real’in golleri Canales, Higuain ve Ronaldo’dan. 2-2 giden maçı 82’de Ronaldo’nun frikikten attığı gol çözmüş. İlk 11’de başlayan Benzema’nın geçen sezondan pek farkı yokmuş ve yerine giren Higuain yine golünü atmış.

Real’in yeni transferlerinden Di Maria’ya ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bana göre bu sezonun David Villa ile beraber en iyi transferi. Çok önemli işler yapacak ve tek başına kurtacağı maçların sayısı hiç de az olmayacak. Maça sol kanatta başlasa bile zaman zaman Ronaldo ile yer değiştirip ters ayakla sağ kanada da sıkıntı verecek. Çok önemli adam aldı Jose çok…

Bu arada bir alttaki yazıda bahsettiğimiz Kaka’nın sakatlık durumu pek iç açıcı değil. Yarın ameliyat masasına yatıyor. Yaklaşık 2 ay sahalardan uzak kalacak…

Edit: Kaka’ya 2 ay dedik ama bugün resmi açıklama geldi ve 3-4 ay sahalardan uzak kalacağı bildirildi. Jose’nin konuya yorumu; “problem yok hallederiz.”

link: http://www.dailymotion.com/video/xeax5h_america-vs-real-madrid-cristiano-ro_sport

FIFA’dan Hollanda ve İspanya’ya ceza

FIFA, Güney Afrika’da final oynayan İspanya ve Hollanda’ya disiplinsizliklerinden ötürü ceza kesmiş.

İngiliz hakem Howard Webb’in yönettiği finalde 8 sarı 1 kırmızı kart gören Hollanda 9.000 euro ceza almış. 5 sarı kart gören İspanya’nın cezası ise 6.000 euro. FIFA’nın disiplin kurallarına göre bir maçta bir takımın 5 ya da daha fazla oyuncusu kart görürse direk para cezası uygulanıyor.

Bu arada final maçı turnuva boyunca en çok kart çıkarılan karşılaşma olmuş. Finali 9 sarı 1 kırmızı kartla Şili-İsviçre grup maçı takip etmiş.

Fulham’da Mark Hughes dönemi

Geçen sezonu Roy Hodgson yönetiminde özellikle UEFA Avrupa Liginde uçarak geçiren Fulham’ın yeni hocası Mark Hughes oldu.

Hodgson’ın Liverpool’a gitmesiyle Ajax’tan Martin Jol’a kafayı takan ve bir süre cevap bekleyen Fulham’ın sahibi Mohamed Al Fayed, Jol’dan olumsuz haber alınca Sven-Goran Eriksson’a yönelmişti. Eriksson ile de anlaşılamayınca belki de bu iki isimden de doğru olan Mark Hughes’ı takımın başına getirdi.

Geçen sezon Manchester City’den kovulan Hughes’a Premier League’in diğer hocalarından destek gelmişti. Mark Hughes’un Araplar tarafından haksız yere kovulduğu konuşulmuştu.

Mohamed Al Fayed’in Hughes’a iyi bir maaşın yanı sıra oldukça cömert bir transfer bütçesi vereceği söyleniyor. Gerçi Hughes’un son çalıştırdığı takım Manchester City’di. Onu bu saatten sonra hiç bir transfer bütçesi kolay kolay kesmez.

Raul’un yerine adaylar

Marca yarın bir basın toplantısıyla Real Madrid kariyerini bitirecek olan Raul’un yerine adayları belirlemiş. Mario Gomez, Hugo Almeida ve Amauri.

3 aday da hedef santrafor tipinde. Kafa toplarında etkili ve güçlü ancak 3’ü de geçen sezonu pek de iyi geçirmedi. Aslında bu isimleri kapakta görünce şaşırmadım da değil. Real Madrid için yeterince yıldız ve pahalı isimler değiller. Mourinho Real’deki manteliteyi değiştirecek heralde.

Bu isimler dışında geçen hafta İspanyol basınında ilginç bir dedikodu daha vardı. Kaka-Ibrahimovic takası. Olacak iş değil ama gerçekleşse iki takıma da “cuk” oturacak isimler. Ibra Real’in ihtiyacı olduğu hedef santrafor. Kaka da Messi ile oynaması gereken yegane futbolcu…

Sen misin yabancı hakem isteyen?

Ülkemizde bu hep konuşulur. Yabancı hakem istiyoruz. Özellikle derbilerden önce…

Dün gördük Galatasaray-Fenerbahce maçını yabancı bir hakem Thorsten Kinhofer yönetti. İki meşale yandı soyunma odasına gitti. Aslında adam haklı. Böyle şeylere alışık değiller ki bu bizim için hiç bir şey değil.

Maç Kadıköy’de ya da Sami Yen’de olsa sahaya atılmayan kalmıyor ama maç her türlü devam. Kornerde kafada yumurta dahil patlamayan kalmıyor. Taraftarı provoke etme kullan korneri… Sular atılır, sis bombası kaleciyi arkadan vurur, teknik adamın kafa yarılır… Bekleme yapma devam et!

Yani yabancı bir hakem gelip bu iki staddan birinde derbi maçı yönetmeye kalksa o maç yüzde bir milyon bitmez. Olması gerektiği gibi…

Gerçi bu Thorsten Kinhofer de bir enteresandı. Erken çıkarttığı kartlar ve anlamsız faul düdükleriyle ortamı gerdi. Selçuk’un hakeme çelmesini bunların dışında tutuyorum. Futbolcular da zaten aranıyorlar. Saldıracak yer arıyorlar. Dostluk derbisiymiş. Kimi yiyoruz ki? Alex’in de dediği gibi; “bu iki takım arasında dostluk mu var?”

Maçı hiç uzatma eklemeden bitiren Thorsten Kinhofer’in maç sonrası Barış Özbek’e söylediği laf da çok iyi;

“Deli miyim ben bu maçı daha fazla oynatayım?”