Şubat ayında Galatasaray ve Fenerbahçe

Ligin zirvesinde ve Avrupa’da zor bir Şubat ayı bizleri bekliyor. Galatasaray 25 günde 7 maç, Fenerbahçe ise 24 günde 8 maç yapacak. Fenerbahçe’nin 1 maç daha fazla yapmasının sebebi Galatasaray’ın Şubat ayı fikstüründe Ankaraspor maçının bulunması. O maçın deplasmandaki Atletico Madrid maçından önce olması Galatasaray için bir avantaj. 18 gün içinde 3 kere Fenerbahçe – Bursaspor maçı izlemek de ilginç olacak.

3-4 Şubat; Antalyaspor – Galatasaray / Fenerbahçe – Bursaspor (Ziraat Kupası)

6-7 Şubat; Kayserispor – Galatasaray / Fenerbahçe – Diyarbakırspor (TSL)

10-11 Şubat; Galatasaray – Antalyaspor / Bursaspor – Fenerbahçe (Ziraat Kupası)

14 Şubat; Galatasaray – Ankaraspor / Manisaspor – Fenerbahçe (TSL)

18 Şubat; Atletico Madrid – Galatasaray / Lille – Fenerbahçe (Europa League)

21-22 Şubat; Beşiktaş – Galatasaray / Fenerbahçe – Bursaspor (TSL)

25 Şubat; Galatasaray – Atletico Madrid / Fenerbahçe – Lille (Europa League)

28 Şubat; Galatasaray – Kasımpaşa / İstanbul Belediye – Fenerbahçe (TSL)

Ne o Franco?

Kalede şu arkadaş olmasa Galatasaray maçlarını o kadar rahat maç izleyeceğim ki anlatamam. Sezon başından beri kaleye yaklaşan her topta beni strese sokuyor bu adam. Bir maçta bile kritik takımı kurtaran bir kurtarış yaptığını hatırlamıyorum. Yabancı hakkımızdan birini böylesine sıradan bir kaleci için kullanıyor olmamız çok acı. En çok da Aykut ve Ufuk’a üzülüyorum bu adamın arkasında bekledikleri için. Bugün yediği golde de halı sahada değişmeli kaleye geçen ve gelen toplarda pişecek diye korkan elemanları anımsattı bana. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama yediği gol yetmedi bir de kırmızı kart görüp bizi 3 puandan edecekti Franco. Vakit geçirmekten sarı kart gördüm yetmez bir de alkış tutayım ikinci sarı gelsin dedi. Şanslıymış ki hakemin gözünden kaçtı. Rijkaard bile kulübeden fırlayıp “Leo no!” diye bağırdı. O an kırmızıyı görse 3 değişiklik hakkı da kullanılmış yeni transferlerden birini koyardık artık kaleye…

Yeni transferler demişken Jo’yu izlerken keşke şu adam Avrupa’da oynayabilseydi diye bütün maç iç geçirdim. Kaç maçtır ağırlaşmış Nonda’yı izledikten sonra hareketli, çapraz koşulu, çalımlı Jo’yu izlemek keyif ve ümit verdi bana. Neill ise defanstan top çıkarırken çok hata yaptı ama onun dışındaki müdahaleleri yerindeydi. Gio hakkında ise birşey söylemek için şimdilik erken. Bulduğu az sürede yetenekliyim ben dedi ama onu biz zaten biliyoruz. Yeni transfer değil ama kadroda yeni yeni yer bulmaya başlayan Emre Çolak ise ilk 11’de başladığı maçta hiç mi hiç sırıtmadı. Tek problemi fiziksel. Yetenekli ve akıllı ancak henüz çok güçsüz. İkili mücadelelerde çok zayıf kalıyor. Biraz genişleyip yere sağlam bastı mı çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum.

Avrupa’nın üst düzey liglerinde mücadele eden takımlar arasında galibiyeti olmayan tek takım Denizlispor’dan 3 puan almamak çok büyük sürpriz olurdu. Aslına bakarsanız 2-1’lik galibiyet bile yeterli değildi benim için. Daha fazlasını bekliyordum. Sakatların da geri dünüşüyle daha gollü, gümbür gümbür gelen bir Galatasaray’ı önümüzdeki maçlarda görmek umuduyla…

Şampiyon Mısır

Afrika Uluslar Kupası şampiyonu finalde Gana’yı 1-0 yenen Mısır oldu. Maçın ilk yarısı Arsenal-Manchester United maçıyla ikinci yarısı ise Denizlispor-Galatasaray maçıyla çakışınca final benim için 3. planda kaldı. Ara ara kanal değiştirip bakmaya çalışsam da 90 dakika hakkında fazla yorum yapma şansım yok.

Benim için turnuvanın favorileri Fildişi Sahili ve Kamerun’du. Beklenmedik kadar kötü oynayıp elendiler. Mısır turnuva başından beri en iyi oynayan ve kupayı en çok arzulayan ekip görünümündeydi. Gana’nın özellikle Essien’i kaybettikten sonra buralara geleceğini hiç tahmin etmiyordum. Final oynamaları bile alkışa değer. Mısır 2006 ve 2008’den sonra 2010’u da kazanarak üst üste 3. Afrika şampiyonluğunu ilan etti ancak 6 ay sonra kendi kıtalarında düzenlenecek olan Dünya Kupasında yoklar…

Crespo hikayenin başına geri döndü

River’da başladığı kariyerine 1996 yılında Parma’ya transfer olarak devam ettiren Crespo, 4 yıl sarı lacivertli formayla parladıktan sonra 2000 yılında transfer rekoru kırarak 35.5 milyon pound karşılığında bir diğer Italyan Lazio’ya transfer olmuştu. Lazio’nun altın yıllarını geçirdiği dönemde de gollerine devam eden Arjantinli, Kasım 2002′de 40 milyon pounda Inter’e geçti. Daha sonra 2003 yılında Chelsea’ye transfer olan Crespo, kadroda yer bulamayınca Milan’a kiralık gönderildi. Kiralık olarak gittiği Milan’da Şampiyonlar Ligi finali oynayan ve son olarak geçen sezon sonu Genoa’ya transfer olan Crespo, şimdi yine Avrupa hikayesinin başladığı Parma’ya geri dönüyor.

Çok severim Crespo’yu çok. Yaş oldu 34 ama hala neyi var neyi yok sahada verir, attığı her gole ilk golüymüş gibi sevinir. Sezon başı Genoa’ya Milito’nun yerine geldiğinde Palacio ile beraber çok iş yaparlar gibi gelmişti ama olmadı. Crespo’yu Parma’ya yollayan Genoa da boşluğu Atalanta’dan Acquafresca‘yla doldurdu.

Eidur Gudjohnsen Tottenham’da

Yıl 1996 İzlanda-Estonya maçında ilk yarının son dakikaları oyundan çıkan 34 yaşındaki Arnor Gudjohnsen yerine giren 17 yaşındaki oğlu Eidur Gudjohnsen.

Yıllar önce bir Chelsea maçında duyduğum bu hikaye nedeniyle Gudjohnsen ismi hep sempatik gelmiştir bana. Özellikle Chelsea’de oynadığı dönem form seviyesi de oldukça üst düzeydi. Stamford Bridge’de çok kritik goller atmışlığı vardır. Daha sonra Barcelona transferi pek yaramadı kendisine. Sahada olduğundan daha çok yedek kulübesinde gördük kendisini. Bundan yaklaşık 6 ay önce de kontratı bitince Monaco’nun yolunu tuttu. Monaco’da nasıl oynadı kaç maç oynadı pek bi’ fikrim yok ancak Tottenham teknik direktörü Harry Redknapp kendisini yakından takip etmiş ve beğenmiş olsa gerek dün BBC radyoya yaptığı açıklamada İzlandalı forveti sezon sonuna kadar kiraladıklarını açıklamış. Kadrosunda bulunan 4 forvet Crouch, Defoe, Keane veya Pavlyuchenko‘dan birisini ya yollayacak ya da Gudjohnsen’i orta sahada kullanacak.

Bu arada 42 milyon euroluk Robinho da çıkış noktası olan Santos’a kiralık olarak geri dönüyor. City transferi resmen açıkladı.

Tombaladan Nonda çıktı

Anlaşılan Kewell’ın Avustralya’dan gelen sağlık raporu beklenenden iyi çıktı ve Nisan’dan önce sahalara dönecek ki bugün Nonda’nın Galatasaray kariyerine son verildi. Eğer Kewell’ın Nisan’a kadar oynaması imkansız ise ve buna rağmen Nonda’nın sözleşmesi fesh edildiyse o zaman da taraftarın dediği olmuş demektir.

Son haftalarda form seviyesi yerlerde olsa da ilk geldiği sezon şampiyonluğa yaptığı katkı büyüktür. Nonda’nın tek golüyle kazandığımız 1-0’lık galibiyetler az değildir. Volkan ve Edu’nun hatasını affetmeyip Fener’e attığı golle de taraftarın Anakonda’sıdır.

Bacağı kırılmadan önce Monaco formasıyla Sami Yen’e gelip bizi ne zor durumlara düşürdüğü hatırlarım. Keşke böylesine güçlü ve bitirici bir forvetimiz olsa derdim. Yıllar sonra geldi topunu oynadı. Yeri geldi yedek kaldı hiç sorun yaratmadı, yeri geldi çok eleştirildi hiç sesini çıkarmadı  ve bugün yine sorunsuz, sessiz sedasız olarak gidiyor. Yolun açık olsun efendi adam Shabani Nonda…