Hatalar oyunu futbol

Skor 3-0 ancak oyuna baktığımız zaman hiç de bu net skoru hak edecek bir performans yoktu sahada. Ankaragücü bütün maç bal yapmayan arı misali topla oynadı durdu. İlk yarıda 2 tane hata yaptılar 2 tane yediler. Son gol ise 90+3’de artık ne olacaksa olsun modundayken geldi.

Erken gelen gol Galatasaray’ı biraz tembelliğe itti. Uzun zamandır bu kadar top yapamadığımız bir maç izlememiştim. Devamlı uzun top. Arda’nın yokluğu tabii ki bunda en önemli etken. Aklı başında topu taşıyan, oyuna ağırlığı koyan bir ismin eksikliğini çektik.

Keita’nın bu aralar sadece top oynamayı düşünmesi güzel. Jo’nun Baros girdikten sonra solda da etkili olabildiğini görmek güzel. Baros’un golle dönüp moral kazanması güzel. Neil zaten geldiği günden beri en güzel.

Bir kez daha söylüyorum; 3-0 güzel ama oyun yeterli değil. Dikkatleri çekmek lazım. Kendi sahanda rakibe bu kadar topla oynama fırsatı verilmez. Bir gün biri gelir Ankaragücü gibi bal yapmayan arı olmaz iğnesini batırır gider. Ligin şu son haftalarında da çok can acıtır.

Ne şiş yansın ne Fener

Fener, Lugano – Bilica ikilisi bozulunca zırt pırt gol yiyordu. Şimdi iki deli yanyana geldi; gol yemiyor ama atamıyor da. Antalya maçında iki şut, Gençlerbirliği maçında neredeyse o bile yok. Hayatta en nefret ettiğim şey uyuz 0-0 maçlardır, bu akşam ikinci yarıda televizyonun sesini dahi açmadım. Yaşama sevincimi emdi vallahi Fenerbahçe bu akşam…

Başka birşey yazmayacağım. Ne yazayım ki?

Yüzeysel başkan adayı

Galatasaray başkanlığı için adaylığını açıklayan Adnan Öztürk’ün ilk günden beri bazı açıklamalarına denk geldim. Konuşmalarında her muhalefet kanadının yapması gerektiği gibi Adnan Polat ve yönetimini eleştiriyor. Tabii ki eleştirecek ancak bu eleştirdiği konularla ilgili çözümünün ne olacağını derinlemesine bir türlü anlatmıyor.

Mesela Galatasaray adasına takmış orası üyelerimizindir, para karşılığı bir işletmeye verilmesi yanlıştır diyerek yaranmaya çalışıyor. Galatasaray adası yıllarca sadece üyelere açıktı da ne oldu diye sormak lazım. Giden para harcamıyor, ada bakımsızlıktan ilgisizlikten dökülüyordu. Özel bir işletmeye verildi pırıl pırıl oldu. Ekstra gelir elde edildi. Adı sanı daha çok duyulmaya başlandı.

Bir de devamlı Galatasaray’ın hiçbir taşınmazını satmadan borçlarımızdan kurtulacağız diyor. Peki nasıl? Onu hiç anlatmıyor. Galatasaray’ın son 2 senedir yönetilmediğini idare edildiğini iddia ediyor. Sportif konulara ve transferlere filan girmeden; Seyrantepe sonunda sonuca varmış inşaatı sürüyor, Riva’nın izinleri alınmış, daha önceki senelerin çok daha üzerinde sponsorluk geliri yaratılmış, GS Mobile kurulmuş, banka kartları çıkarılmış, Gs Store’lar ürün yelpazesini genişletmiş satış rekorları kırmış vs… Eğer idare etmek dediği buysa benim pek hoşuma gitti böyle idare edilmek.

Son olarak da katıldığı bir televizyon programında söylediği şu lafa çok takıldım;

“Tekerlekli basketbol takımımız var. Onlar zaten basket maçından daha çok davetlerde gezdiler, bir şov unsuru olarak kullanıldılar.”

Galatasaray Tekerlekli Basketbol takımının hem yurtiçinde hem de yurtdışında üst üste kazandığı başarılardan bahsetmeme gerek yok(!) heralde. İnsanlarımızın gurur duyup bu sporcuları bir yerlere davet etmesi, alkışlaması ve ödüllendirmesi kendisini neden bu kadar rahatsız etti acaba?

Daha önce Sayın Adnan Öztürk’ün söylediklerinin arkasının hep boş olduğunu düşünüyordum, artık içlerinin de boş olduğuna karar verdim…

Afrika’nın en iyisi Drogba

Chelsea’nin Fildişi Sahilli forveti Didier Drogba 2009 yılının en iyi Afrikalı futbolcusu seçildi. Geçen yıl ödülün sahibi Samuel Eto’o olmuştu.

20 yaşaltı kategorisinde ise yılın futbolcusu Milan’ın yeni transferi Dominic Adiyiah seçildi. Adiyiah özellikle Gana 20 Yaş Altı Milli Takımıyla 17 maçta 16 gol atarak dikkatleri üzerine çekmişti. Yılın Afrikalı teknik adamı ise Gana 20 Yaş Altı Milli Takım hocası Sellas Tetteh oldu.

Yılın Milli Takımı Cezayir seçilirken en iyi taraftar ödülü de Güney Afrika’ya gitti.

Yılın 11’i ise şöyle; Kaleci – Muteba Kidiaba (T.P Mazembe – Kongo) Defans – John Pantsil (Fulham – Gana), Nadir Belhadj (Portsmouth – Cezayir), Wael Gomaa (Al-Ahly – Mısır) Orta saha – Alexander Song (Arsenal – Kamerun), Michael Essien (Chelsea – Gana), Seydou Keita (Barcelona – Mali), Yaya Toure (Barcelona – Fildişi) Forvet – Tresor Mputu (T.P. Mazembe – Kongo), Samuel Eto’o (Inter Milan – Kamerun), Didier Drogba (Chelsea – Fildişi)

Raul Madrid

2005-2007 yılları arasında Real Madrid forması giyen ardından Roma’ya transfer olan ancak geçirdiği sakatlıklar sebebiyle orada da tutunamayıp bu sezon başı kiralık olarak Sao Paulo’ya geri dönen Brezilyalı sağ bek Cicinho, ülkesinde verdiği bir röportajda Real Madrid günlerinden pek de iyi bahsetmemiş. Özellikle de Raul’a fena sallamış;

“Madrid’den Roma’ya transfer olduğumda özgürlüğümü yeniden kazandım. Madrid’de esir hayatı yaşıyordum. Sorun taraftarla değil soyunma odasındaydı. Raul’un takım içinde öncelikleri vardı. Soyunma odasında konuştuklarımızı basınla paylaşırdı. Ronaldo’nun şişman olduğu için oynayamadığını bile basına söylemişti. O dönem Real Madrid, Raul Madrid’di…”

Ayar oluyorum böyle yıllar sonra çıkıp sallayan modellere. Avrupa kıtasındayken aklı nerdeydi?

Gelenek bozulmadı; Eskişehirspor:2 Galatasaray:1

Geçen sezon 2 defa yenildiğimiz bu sezonun ilk maçında da 1-1 berabere kaldığımız Eskişehir’den yine çelmeyi yedik. Galatasaraylı futbolcular resmen Pazartesi günü maç mı olur isyankarlığı içinde oynamak yerine sahada figüranlık yapmayı tercih ettiler. Bu durumda ben de Galatasaray’ın oynamadığı futbola yorum yapmaktansa sahadaki diğer şeylerden bahsetmek istiyorum.

Hakem Bülent Yıldırım ve yardımcılarıyla başlayalım. Kendileri bugün “Eyyamcılık nasıl yapılır buyrun izleyin” dediler. İlk yarıda elleri görmedik devre arasında uyarıldık, hatayı hatayla düzelterek kendimizce adalet sağlarız dediler. Ama olmadı çok belli oldu! 44’de elle kontrol edilerek atılan golün karşılığı Gio’ya verilen penaltı, Adem Sarı’ya kalkan ofsayt bayrağı ve Jo’ya çıkarılamayan kırmızı kart oldu. Bu kadar göstere göstere yapılmaz ayıptır.

Bir diğer konu ise Es Es taraftarının takımını 90 dakika hiç susmadan desteklemesi. Gerçekten yine müthiştiler. Bandoları ise en bayıldığım yanları. Ancak ufak bir tavsiye yeni bir beste daha yapsalar hiç fena olmaz. Saçma sapan arabesk şarkılar söyleyen taraftarlar yerine böyle 90 dakika eğlenen ve takımına itici güç sağlayan taraftarlar her zaman tercihimdir. Yanlız maç sonrası Galatasaray otobüsünün taşlandığını duydum. Ne kadar doğru bilemiyorum ama kazanılan bir maç sonrası takımı bu kadar güzel destekleyip herkesin beğenisini kazanmışken bu işlere neden girilir, eğlenmek yerine neden taş atılır anlayabilmiş değilim.

Son olarak ve en çok takıldığım nokta ise yukarıdaki fotoğrafta Haldun Üstünel’in önünde oturan şişman bonfile görünümlü beyefendi. Beyefendi diyorum çünkü onun yaptığını yapıp buranın seviyesini düşürmeyeceğim. Ne mi yaptı? 90+2’de genç Emre Çolak’ın uzaktan vurduğu ve üstten auta giden top sonrası Emre’ye öyle böyle sövmedi. Halbuki kimsenin yapmadığını yapıp kaleye şut atan, en azından tehlike yaratan Emre’ye cesaretinden ötürü alkış gerekirdi. Kameralar affetmedi yakaladı. Sonradan da teyit ettim ki yönetime oldukça yakın birisi. Hemen arkasındaki Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin’den de bir “hop bilader” demelerini beklerdim.

Bu arada daha önce kendi ismimi duymaktan hiç bu kadar nefret etmemiştim heralde. Maçın adamı 2 gol 2 el Koray.

Korkunç

Brezilya’da oynanan futsal dostluk maçında Robson Rocha Costa isimli bir sporcu korkunç şekilde hayatını kaybetmiş. Olaya tanık olanların ifadesi göre parke zemin üzerinde kayan Robson’ı karnına yerden sökülen parke saplanmış. Olay sonrası hastaneye kaldırılan Brezilyalı sporcu hemen ameliyata alınmış ancak ne yazık ki hayatını kaybetmiş…

link: http://www.dailymotion.com/video/xchydi_robson-costa_sport