Etiket: Euro2016
Hido & Del Piero
Futbolcu menajer?
Mehmet Demirkol‘un bugün Milliyet gazetesinde yayınlanan “Lionel Topuzinho” başlıklı yazısında iddia ettiği bir konu bana oldukça çok ters geldi. Demirkol beğenerek okuduğum bir yazardır, böyle birşeyi kaleme aldıysa ciddi anlamda duyumları da vardır. Demirkol’un yazısındaki kafamı karıştıran bölüm şöyle;
Menajerlik nedir?
1-Topuz, Fenerbahçe’yi arıyor. ‘Gelmek istiyorum, beni istiyor musunuz?’ diye soruyor. ‘Zaten kulübünle görüşüyoruz’ diyorlar. 2-Sonra Beşiktaş’ı arıyor. Beşiktaş müthiş bir süratle davranıp imzayı attırıyor. 3-Hakan Gündoğar harika bir gazetecilik başarısıyla Topuz’un imza attıktan sonra çekilen Beşiktaş formalı fotoğrafını yayınlıyor. 4-Beşiktaş, sonra Kayseri’ye başvuruyor ve “Biz Fenerbahçe’yle anlaştık” cevabını alıyor. 5-Son olarak da eski bir Galatasaray yöneticisi “Mehmet bana doğuştan Galatasaraylıyım demişti” diyor. Tüm bunlar 2 gün içinde oluyor. Topuz’un hangi takımı tuttuğunda değilim. O formayı giyip böyle bir açıklama yapıyorsa Beşiktaşlıdır, saygı duyulmalıdır. Ama Çarşı’da Alen’in yardımcısı olsa bile bir menajer bir profesyonelin bunu yapmasına izin verir mi? Alın bu olay vasıtasıyla tartışılması gereken bir diğer durum. Türkiye’de menajerlik. Oyuncu menajerler var. Misal Fenerbahçe’de oynuyor, Galatasaray’da futbolcusu var. İkisi de büyük yıldız hem de. Çok büyük hem de. Başa bir adam koyuyorlar patron gözüküyor. Fenerbahçeli yıldız Galatasaraylı yıldızın geleceğinde söz sahibi oluyor. Menajer var. Oyuncuya daha imza atılmadan forma giydiriyor. Peki tüm bunların menajerler dahil kime ne faydası oluyor? Menajerin Türkçesi, yürütücü demek. Ama birinci anlamıyla mecazıyla değil. Peki ya Türkiye’de? Not: Tabii ki hepsinden bahsetmiyorum. 1 ya da 2 menajer var bu işi doğru yapan. Yoksa onlar da mı bıraktı? Çünkü bu işe girip 3 ay sonra “Allah müstehakınızı versin diye bırakan o kadar çok adam gibi adam var ki. Bkz. Mustafa Doğan…
Fanatik gazetesinin yaptığı araştırmaya göre de Mehmet Demirkol’un yazısında bahsettiği Fenerbahçe’de oynayan ve Galatasaray’da futbolcusu olan futbolcu menajer Emre Belözoğlu’ymuş. Galatasaraylı futbolcusu ise Arda Turan. Menajerlik şirketinin başında Ahmet Bulut gözüküyormuş. Şirketin perde arkasındaki gerçek sahipleri ise Emre Belözoğlu ile Okan Buruk’muş. Ahmet Bulut’un adına kayıtlı gözüken menajerlik şirketinin futbolcuları arasında bulunan isimler ise hayli ilginç. Fenerbahçe’ye yeni transfer edilen Bekir İrtegün, Galatasaray’ın talip olduğu ve Fenerbahçe’nin de şimdi devreye girdiği Manisa kalecisi Ufuk Ceylan, Batuhan Karadeniz, İbrahim Toraman, Hakan Balta, Rüştü Reçber vs…
Yıllardır menajer olarak tanıdığımız Ahmet Bulut’un zamanında Okan ve Emre’yi Galatasaray’dan İnter’e götürdüğünü ve aralarının çok yakın olduğunu zaten biliyoruz. Futbolcuların futbolu bıraktıktan sonra menajerlik yapması ve futbolun içinde kalması gayet doğal ancak aktif olarak futbola devam ederken başka takımlardaki futbolcuları temsil etmeleri, onları pazarlamaları bana oldukça ters geliyor.
Sonuçta bir takımın formasını terletirken bu işi ne kadar profesyonelce yapabilirsiniz ki?
Ankaraspor nefis transfer yapmış
Ankaraspor Beşiktaş’tan Aydın Karabulut’la 3 yıllık anlaşmaya varmış. Zamanında Herta Berlin’den transfer edilen Aydın Ankaraspor’dan Erhan Güven‘le takas edilmiş.
Aydın önümüzdeki sezon defansif yönlerini de biraz geliştirip takım savunmasını ihmal etmediği takdirde ligin parlayan ismi olabilir. Ayrıca topla hızlı oynayabilmesi ve sahayı sürekli dikine kat edebilmesi bakımından sadece sol açıkta değil ön libero, forvet arkası gibi çeşitli bölgelerde de görev yapabilir diye düşünüyorum.
Keşke Galatasaray kapsaydı şu çocuğu, Beşiktaş ileride kafasını duvarlara vuracak.
Bayern Münich’in transferleri
Dünya Real Madrid’in yaptığı ve yapacağı transferleri konuşadursun, Bayern Münich saman altından su yürütür misali akılcı transferlerine devam ediyor. Almanlar dün 6. transferlerini resmen açıkladılar. Bayern Münich’in son transferi bu sezon Twente’de parlayan 26 yaşındaki sol bek Edson Braafheid oldu. Tottenham, Schalke, PSV ve Ajax kulüplerinin de peşinde olduğu futbolcu için Twente’ye sadece 2 milyon euro bonservis bedeli ödendi.
Bayern Münich daha önce Mario Gomez, Anatoliy Tymoschuk, Danijel Pranjic, Alexander Baumjohann ve Ivica Olic transferlerini açıklamıştı.
Yazının başında akılcı transferler dedik ama tek itirazım Mario Gomez’e. Stuttgart’a ödenen 30 milyon euro oldukça fazla. Toni ve Klose gibi iki pivot santrafor varken Gomez’i nerelerine sokacaklar merak ediyorum. Bonservis bedelsiz alınan Olic’e, Heerenveen’den alınan Hırvat Pranjic’e ve genç Baumjohann’a itirazım yok. Hele Zenit’ten bedavaya alınan ön libero Anatoliy Tymoschuk ise muhteşem bir transfer.
Muhtemelen Ribery‘i de Real Madrid’e satacaklar, oradan gelen paralarla Van Gaal yine akılcı hamleler ve nokta transferler yaparak iyi bir takım kurar. Ribery tabii ki iyi futbolcu ancak önümüzdeki sezon Van Gaal’in oynatacağı sistemde Ribery’i arayacaklarını sanmıyorum.
Frank Rijkaard
Geçen hafta Galatasaray’ın yeni teknik direktötü kim olacak diye tartışırken önce Ramos daha sonra da Schuster‘in Galatasaray’a yakın olduğunu konuşmuştuk. Hatta başkan Adnan Polat‘ın teknik direktör işini bir an önce bitirmek istediğini ve kafasındaki favori isim Schuster’le son bir kez görüşeceğini yazmıştım. Ancak başkan çok sürpriz bir hamleyle Avrupa’nın en elit bir kaç teknik adamından biri olan ve adı Milan’la anılan Frank Rijkaard’ı takımın başına getirerek hem Türkiye’de hem de Avrupa’da büyük ses getirdi. Başkan böyle bir hamleye de mecburdu aslında. Çünkü kendisi de başarısız bir sezonun daha sevilen Adnan Polat ismini camia içinde oldukça güçsüz bir durumda bırakabileceğinin farkında.
Bu arada başkana bir sitemim var. Bütün hafta bu konuyu konuştuk, tam tatile gideceğiz dedik, o arada teknik direktör işini bitirdi. Ben de tatil yolundayken resmi açıklama yapılmadan 10 dakika evvel aldım haberi. Ah dedim 10 dakika da olsa önceden yazmak vardı şu haberi.
Rijkaard’ın futbolculuk kariyerini anlatmaya ve tartışmaya gerek yok. Bugüne kadar futbolcu olarak içinde bulunduğu Milan ve Ajax ekollerini ve ardından Barcelona’ya oynattığı total futbol anlayışını Galatasaray’a yansıtabilecek mi? Bizim için önemli olan o.
Rijkaard teknik adamlık kariyerine 1998 yılında Hiddink‘in yardımcısı olarak başladı ve daha sonra Hollanda Milli takımının başına getirildi. Tecrübesiz denmesine rağmen Hollanda Milli takımını Euro 2000’de yarı finale kadar taşıyan Rijkaard, penaltı atışlarıyla İtalya’ya elenmişti. O turnuvada müthiş futbol oynayan Hollanda’nın yarı final maçında 90 dakika içinde 2 penaltı kaçırdığını ve finali haketmesine rağmen elendiğini hatırlayanlarınız vardır. İtalya’da sakat Buffon‘un yerine kaleyi koruyan Toldo‘da büyük oynamıştı o maçta. Turnuva sonrası görevinden hemen istifa eden Rijkaard 2001-2002 sezonunda Sparta Rotterdam’da oldukça başarısız bir dönem geçirdi ve takımın küme düşmesiyle birlikte görevine son verildi.
Joan Laporta‘nın başkanlığa seçilmesiyle birlikte 2003 yılında Barcelona’nın başına getirilen Rijkaard ilk başlarda kötü günler yaşasa da 5 sene içinde 2 defa La Liga, 1 defa Şampiyonlar ligi ve 2 defa da İspanya Süper kupasını Barcelona’ya kazandırdı. Real Madrid’i Bernabeu‘da 2 defa üst üste yenen tek Barcelona teknik direktörü olarak da Barcelona tarihine geçti. Barcelona’ın bugün oynadığı sistemin yaratıcısı olan Rijkaard, Messi‘yi 16.5 yaşında A takıma çıkarıp ilk 11’de şans vermeye başladı. Oyun felsefesi devamlı hücum ve göze hoş gelen futbol olan Rijkaard, 4-1-2-2-1 sistemini tercih eden ancak maçın gidişatına göre hücum silahlarını hiç korkmadan sahaya süren bir teknik adam.
Kötü geçirilen bir sezonla ilgili olarak bundan önce yazdığım yazılarda hep yönetimin atacağı ilk adım, takımın başına getireceği teknik adam çok önemli demiştim ama açıkcasını söylemek gerekirse bu kadar da isabetli ve iyi bir karar alınabileceğini tahmin etmemiştim. Bana göre Rijkaard’ı takımın başına getirmek çok doğru bir karar ve büyük başarı olmuştur. Rijkaard imza töreninde basına verdiği cevaplarla Galatasaray’a yep yeni bir bakış açısı getireceğini ve bir çok şeyin değişeceğinin sinyallerini vermiştir. Hele bir basın mensubunun ilk dakikadan kendisine çakalca sorduğu; “Siz gelmeden yönetimin kafasına göre yaptığı transferlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği kapak cevapla da beni oldukça keyiflendirmiştir; “Ben dün burada değildim. Kulüp her zaman geleceğini düşünmek zorundadır. Yapılan transferler için kendilerine teşekkür ediyorum. Bundan sonraki transferleri de beraber yapacağız…”
Transfer demişken, Rijkaard’ın ismiyle birlikte bir çok önemli oyuncunun Galatasaray’ı tercih etmesi kolaylaşabilir. Bu arada Rijkaard’ın menajer olan kardeşinin en azından 2 portakalı Galatasaray’a getirebileceğini düşünüyorum. Rijkaard gitti denilen Lincoln konusunda da yeni bir sayfa açabilir. Saha içinde yıldız oyunculara serbestlik sağlayan Hollandalı, Lincoln için bir şans olabilir. Tabii bu kadar tepkinin üzerine 20 bavulla ülkesine giden Lincoln geri döner mi bilemem.
Takımdaki yetenekli gençler için Rijkaard büyük şans. Özellikle Arda ve Mehmet Topal, Rijkaard gibi efsane bir futbolcudan çok şey öğrenebilir ve kendi gelişimlerini oldukça üst seviyeye çıkarabilirler. Rijkaard’ın Barcelona’da olduğu gibi Galatasaray’da da alt yapıdan genç isimlere cesurca yer verebileceğine inanıyorum. Mesela bir Cem Sultan, bu sezon patlayabilir. Hele çok büyük bir transfer bütçesine sahip değilken illa ki altyapıya yönelmesi de gerekecek.
Rijkaard’ın yardımcısı Neeskens‘e de bayılırım. Büyük futbolcuydu ve şimdi de büyük bir futbol adamı. Buna rağmen bugüne kadar hep 2. adam olarak görev yapması da oldukça ilginç. Rijkaard’ın yanında Neeskens’in de geliyor olması büyük bir avantaj ancak bu isimlerin yanına Türkiye ligini tanıyan ve camianın içinden gelen bir ismi de koymak lazım. Aklıma gelen ilk isim ise; Ergün Penbe.
Bu arada unutmadan Galatasaray’ın olduğu kadar Rijkaard’ın da başarıya ihtiyacı var ve kendini Avrupa’ya hatırlatmak için elinden geleni yapacak.
Rijkaard tercihinin ardından hiç beklenmedik isimlerin de Galatasaray forması giymesi hiç sürpriz olmaz. Stopere, sağ beke ve forvete çok önemli tecrübeli isimler ve yetenekli genç Hollandalılar gelebilir. Umarım iyi başlayan gelecek sezon planlamaları aynen böyle devam eder. Hayalim Rijkaard gibi elit bir isimle uzun yıllar çalışılması, yeni bir Galatasaray sistemin oluşturulması ve seneler içinde bu sistemin üzerinde yapılan iyileştirmelerle büyük hedeflere ulaşılması…
Arma hırsızlığının böylesi
Daha önce Özbek Bunyodkor armasının Barcelona armasına, Rumen Gloria Buz armasının Crystal Palace armasına ve Espanyol armasının Bayern Münich armasına benzediği fark etmiştim. Ama böylesini ilk defa görüyorum. Irak kulübü Al Sinaa resmen İskoç Motherwell’in armasını çalmış. Bir tek renkler ve etrafındaki yazılar Arapça o kadar.
Bunun bir yaptırımı var mıdır? Bilen var mı?
Her zaman büyüksün Bülent Korkmaz
4 Mayıs tarihinde bir yazı yazmış ve Büyük Kaptan’ın Galatasaray teknik direktörlüğüne getirildiğinde her Galatasaraylı gibi beni de nasıl heyecanlandırdığından ve daha sonra nasıl hayal kırıklığına uğrattığından bahsetmiştim. Galatasaray teknik direktörü olmadan önce takımla ilgili yaptığı açıklamalar teknik direktörlük döneminde yaşanabilecek problemlerin habercisiydi ancak sevincimiz ve inancımız yüzünden hiç birimiz bunları görmek istemedik.
“4 Mayıs” başlıklı yazımda Bülent’in gerçek bir Galatasaraylı olarak ne yapması gerektiği hakkında fikirlerimi de söylemiştim. Yazının Bülent’le ilgili kısmı şöyleydi.
Büyük kaptan ben de dahil olmak üzere bir çok Galatasaraylı’yı hayal kırıklığına uğratmıştır. Kendisini hala Kayseri Erciyes teknik direktörü sanarcasına 1-0 olsun benim olsun mantığıyla oynattığı negatif futbolla sadece bir kaç hafta içerisinde Galatasaray için daha yetersiz olduğunu gözler önüne sermiştir. Benim düşüncem Bülent Korkmaz bugün çıkmalı ve gerçek bir Galatasaraylı olduğunu kanıtlayarak aynen şunları söylemelidir. “Ligin bitimine kadar 4 maç daha takımın başındayım ancak sezon sonunda ayrılıyorum. Çok sevdiğim Galatasaray için daha yetersizim, umarım önümüzdeki dönemlerde daha fazla tecrübe edinip bu göreve tekrar gelme şansı yakalarım…”
Kaptan Sivas maçından sonra yaptığı açıklamada; “Ben zaten istifa mektubumu haftalar öncesinde verdim, karar yönetimindir” diyerek gerçek bir Galatasaraylı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yönetim de bugün yapılan toplantı sonrasında Bülent’in istifasının kabul edildiğini açıkladı. Bu karar kimse için sürpriz olmadı tabii ki. Ancak işin enteresan kısmı böylesine önemli bir karar alınan toplantıda yurtdışında bizzat görüşmelerde bulunan başkan Adnan Polat’ın olmayışıydı. Heralde yurtdışında hoca konusunda sonuçlanan gelişmeler var yoksa Adnan Polat Bülent konusunda kendisinin olmadığı bir toplantı sonrası açıklama yaptırmazdı. Bülent’e önümüzdeki sezon şans verme konusunu ciddi anlamda düşünüyordu başkan.
Büyük Kaptan 3 ay içinde Galatasaray’ın başında 15 maça çıktı. 7 galibiyet, 4 mağlubiyet ve 4 beraberlik aldı. Bu maçlarda toplam 19 gol atıldı, 17 gol yendi. Bu saatten Bülent başarılıdır, başarısızdırı tartışmanın anlamı yok ama takımı kendi kurmadı ve sezon öncesi kendi çalıştırmadı düşüncelerine de katılmıyorum. Sezon ortasında göreve gelen bir teknik adam takıma ayrı bir motivasyon katar ve sahaya kazanma arzusu yansıtır. Kaptan geldikten sonra sahada kazanma arzusu olan bir Galatasaray’ı kaç kere gördük?
Sonuç olarak Bülent Korkmaz “her iyi futbolcudan iyi teknik direktör olmaz” fikrinin ne kadar doğru olduğunun en iyi örneklerindendir bana göre. Bugüne kadar çalıştırdığı bütün takımlarda oynattığı futbolla tat vermemiş ve başarısız olmuştur. Ancak teknik direktörlük kariyeri yerlerde olsa da hiç bir zaman değişmeyecek bir gerçek vardır; Bülent Korkmaz her zaman Galatasaray’ın Büyük Kaptan’ı olarak kalacaktır.
3 ay 10 gün önce zor günler geçiren Galatasaray için elini taşın altına koyan Kaptan’a binlerce teşekkür ve bundan sonraki kariyerinde başarılar…
Manchester City şaşırttı
Arap sermayesinin eline geçtikten sonra şaçma sapan rakamlara kalburüstü adamları transfer eden Manchester City, dün sonuçlandırdığı ve resmi sitede de açıkladığı Gareth Barry transferiyle beni oldukça şaşırttı.
Geçen sezon Liverpool’un peşinden çok koştuğu, transferin son gününe kadar kadrosuna katmak için herşeyi yaptığı Barry, 12 milyon pound karşılığında Manchester kulübünün oldu. Barry’in alacağı haftalık 100.000 poundluk maaş ise birçok kulüpte alamayacağı kadar yüksek. Eee tabii burada da Arap sermayesi devreye giriyor ve “neyse parası veririz” diyor. Barry iyi oyuncu ama 12 milyon pound bonservis ve haftalık 100.000 pound maaş değerinde mi tartışılır. Kulübümün parayla ilgili bir problemi yoksa ben de Barry’i kadromda görmek isterim açıkçası.
28 yaşındaki Barry, Aston Villa formasıyla 12 sene içinde yaklaşık 400 maç yaptı. Bugüne kadar 29 defa milli olan başarılı orta saha, İngiltere’nin bu hafta Kazakistan’a karşı oynayacağı hazırlık maçı için Capello tarafından İngiltere milli takım aday kadrosuna çağrıldı.
Manchester City’nin bu yaz transferinin en hareketli kulüplerinden biri olacağını biliyoruz. Açıkcası düne kadar saçma sapan adamları alırlar diyordum ama Barry transferi kafamı karıştırdı. Değerinden fazla verecekler belki ama yine de iyi futbolcular alacaklar sanki. Bakalım göreceğiz belki de Barry transferi sadece bir tesadüftü. Sıradaki isimler Eto’o ve Tevez gibi gözüküyor bu arada.
2008-2009 Golden Boot Winner
7 milyon pounda transfer olduğu Manchester United’da büyük hayal kırıklığı yaratmıştı Diego Forlan. Van Nistelrooy‘un gölgesinde 2 sezon geçirmiş ve 63 maçta sadece 10 gol atabilmişti. Premier League’de aradığını bulamayınca La Liga’nın yolunu tuttu Uruguaylı. İlk durak Villarreal oldu ve ilk sezonunda 25 golle “Pichichi” yani İspanya ligi gol kralı oldu. 3 sezon oynadığı Villarreal’de 103 maçta toplam 54 gol attı ve bu performansıyla 21 milyon euroya Atletico Madrid’e transfer oldu.
2007’den beri formasını giydiği Atletico Madrid’de 69 maçta 48 gol attı. Bu sezon ise oynadığı 33 maçta 32 gol atarak hem “Pichichi” oldu hem de Avrupa altın ayakkabı ödülünü almaya hak kazandı.
Forlan’ın büyük olasılıkla Eto’o ile sözleşme yenilemeyen Barcelona’ya gideceği söyleniyor. Konuşulan rakam 25 milyon euro. Bu sezon Vicente Calderon‘da Barcelona’yı 4-3 yendikleri maçta attığı harika gol hala akıllarda. O muhteşem Barcelona kadrosunun ileri ucunda yeni rekorlara imza atabilir geç açılan 30 yaşındaki Forlan.