Ha gayret Aykut

FB : 196 Bjk: 354

Pas futbolu oynatmak istiyorsun. Rakamlar ortada.

Ofansif futbol oynatmak istiyorsun. Sezon başından beri korner sayıları, gol sayıları, şut sayıları ve hatta galibiyet sayıları ortada.

Alex ile olan tantananız ortada. Gol atmak zorunda olduğun CL maçının devre arasında; kalburüstü Anadolu deplasmanında berabere bir ilk yarının sonunda ve evinde 1-0 önde götürdüğün, defansif orta saha oyuncusunu oyundan çıkarıp risk alan derbi rakibinin karşısında; yani her şekil oyundan çıkardığın Alex…

Aykut Kocaman geçmişinde Anadolu takımlarında pas yapan ama üretemeyen, beraberlik kralı takımlar yarattı. Şu an Fenerbahçe’nin başında. Beraberlikler değil, derbiler kralı. Ama bu kafayla Zeman dönemine dönüyoruz.

Stoch kenarda dururken; Dia artık her fırsatta ellerini dizine koyup dinlenirken Özer, Christian ve Gökhan Ünal seçimleri yapıyorsun.

Bobo oyuna girmişken, karşı takımda Guti oynarken defansına çık çık yapıyorsun. Ama bunu yaparken topa sahip olmayı da düşünmüyorsun.

Sezona kondisyon çalışmadan, toplu antremanlar yaparak başlıyorsun. Haftalar geçiyor, takım hala organizasyon yapamıyor.

Her maçın hikayesini anlattığın basın toplantısında ise gayret ekseninde laflar ediyorsun. Gayret ettik, edeceğiz, ediyoruz, edemedik, cart curt… Gayreti, koşmayı, çabalamayı boşversek de biraz top oynamaya baksak artık?

Fenerbahçe’nin 25-45. dakikalar arasında bulduğu maçı farka götürebilecek fırsatlar bakidir. Ama bu yazdıklarımı ne yazık ki değiştirmiyor.

Maç sonrası söylediğin şu cümleyi hatırlatsam?

“Bazı şeyleri zaman gösterecek. Nereye doğru gittiğimizi, neleri değiştirebileceğimizi veya dönüştüreceğimizi zaman gösterecek’’

Zırt pırt hoca gitmesin istiyoruz; doğru. Ama Zico döneminden buralara gelinmişken…seni değiştirsek? Yol yakınken? Bilica’yı da al yanına, noolur…

Beşiktaş’a gelirsek… Guti’ye şapka. Futbolu bu kadar güzel bilip, bu kadar rahat oynamak her babayiğidin harcı değil. Beşiktaş’ta Bobo dururken nasıl Nobre başlıyor, onu da anlamak mümkün değil. Nihat’ı ise bilen anlayan bana anlatsın.

Akıllar Kadıköy’de?

Beşiktaş dün gece 90’da üstün Alman teknolojisi Fabian Enrst’in golüyle CSKA Sofia’dan 3 puanı kaptı ancak derbi öncesi pek de iyi sinyaller vermedi.

Aslına bakarsanız böyle olması biraz normal. Hafta sonu oynanacak olan derbi vardı akıllarda. İlk yarı tamamen boşa geçti, ikinci devre ise biraz kıpırdanan ama yaratamayan bir Beşiktaş vardı sahada. Guti biraz saklandı. Hilbert hala alışma sürecinde. Tabata iyi niyetli ama bir yere kadar. Deli İbo hakkaten deli. Bu yaştan sonra hergün üzerine koymak kolay iş değil. Nobre çalışkan ama ceza sahası içinde olması gerektiği zaman yok ya da geç geliyor.

İşleri yoluna sokmak için son 20 dakikada oyuna dahil olan Quaresma ise sakatlıktan çıkmasına rağmen yine büyük keyifti ama belli ki o da Fener maçını düşünerek fazla asılmadı.

Gol 90’da bir duran top organizasyonundan geldi. İyi oynamadan da kazanmak ve en son dakikaya kadar bunu kovalamak çok önemli. CSKA da hakketen baya zayıf takımmış. Beşiktaş’ın savunmada bıraktığı boşluklar ve yaptığı hatalar hiç de az değildi. Bir gün birileri çıkar ve bunları affetmez.

Aklı Fener’de olan Beşiktaş’ın Kadıköy’de işinin hiç de kolay olmadığını söyleyelim. Krizde ve kazanmaya çok ihtiyacı olan bir Fenerbahçe ile kendi taraftarı önünde karşılaşacaklar. Sezon başladığından beri oynadıkları hücum futboluyla başlarlarsa ve bu savunma hatalarına devam ederlerse bir anda beklenmedik bir skorla karşılaşabilirler.

Fener çok iştahlı olacak. Hem sahada hem de tribünde…

Madridistas

Mourinho’nun Real’i dün ilk defa yeni tranferleriyle Bernabeu’da Penarol’un karşısına çıktı. Maçın skoru 2-0. Goller Di Maria ve penaltıdan Van der Vaart’tan. İspanyol basınında yeni transferlerden en çok beğenilen isim Di Maria. Zaten attığı solo gol de muhteşem. Daha önce de söylediğim gibi bu sezonun en iyi transferi.

Bu arada Mourinho dün geceki performanstan yeterince memnun değil. Golün çok geciktiğini düşünüyor ama bahanesi yok çünkü biz Real Madrid’iz diyor. Tabii hakemlere de şimdiden lafını eksik etmiyor; “Ronaldo gibi yıldız isimler yeterince korunmuyor…”

link: http://www.dailymotion.com/video/xek7zh_real-madrid-penarol-1-0-di-maria_sport

Londra’lı

2001-2006 Chelsea 2006-2010 Arsenal 2010- Tottenham

Gallas Arsenal ile sözleşmesi bitince İngiltere’den ayrılmak üzereydi. Hatta komşuya gelip Panathinaikos’a imza atması gündemdeydi. O dönem kendi kendime Galatasaray’a da Fener’e de stoper lazım neden bonservisi elinde olan Gallas’ı düşünmezler diyordum. Düşünmediler neyse geçelim. Gallas da uzun uzun dolandı yine gitti bir Londra kulübüne imza attı. Yeni adresi Tottenham. Sözleşmesi 1 senelik. Yaşı 33 olmasına rağmen tecrübesiyle katkı yapacağı kesin. 3 Londra takımında da forma giyen ilk oyuncu oldu bu arada Gallas. Onu da atlamayalım.