http://www.youtube.com/watch?v=6pHzNQgCqqc
Baros’un İspanya karşısındaki Milli takım performansı… Çok yüklenmemek lazım İspanya karşında ender topla buluşuyor insan.
http://www.youtube.com/watch?v=6pHzNQgCqqc
Baros’un İspanya karşısındaki Milli takım performansı… Çok yüklenmemek lazım İspanya karşında ender topla buluşuyor insan.
Dün Çek Cumhuriyeti karşısında 0-1’den 2-1 kazanan İspanya’da golleri atan David Villa tarihe geçti. Maç öncesi Milli formayla 71 maçta 44 golü bulunan Villa, 102 maçta 44 golü olan Raul ile ilk sırayı paylaşıyordu ancak dün 4 dakikada attığı 2 golle sayıyı 46 yaptı ve zirvede tek başına kaldı. David Villa bugüne kadar oynadığı milli maçlarda 2 kere hat trick yaparken dün de dahil olmak üzere toplam 8 kere duble yapmış.
İspanyol Milli takımının tarihe geçmiş golcüleri ise şöyle;
Villa – 72 maçta 46 gol Raúl – 102 maçta 44 gol Iron – 89 maçta 29 gol Morientes – 47 maçta 27 gol Torres – 83 maçta 26 gol Butragueño – 69 maçta 26 gol Di Stefano – 31 maçta 23 gol Julio Salinas – 56 maçta 22 gol Michel – 66 maçta 21 gol Zarra – 20 maçta 20 gol
Bu arada hazır konu İspanyol golcülerden açılmışken; Fernando Torres de Hakan Şükür’den beter gol orucuna girdi. Chelsea’ye gittiğinden beri golü yok. Dün de Del Bosque yedek bıraktı. Yerine Jesus Navas’la başladı. Sıkıntılı. Liverpool’luların ahı tuttu sanki…
Yıl 2007, Manchester United 17 milyon euro bonservis bedeliyle Bayern Münich’ten mükemmel bir futbolcu transfer ediyor. Owen Hargreaves. İlk geldiği sezon 39 maçta Sir nerede görev verirse kusursuz yerine getiriyor. Ancak o sezonun ardından iki dizinden birden ameliyat oluyor ve 2008 Eylül’den bugüne sadece 6 dakika Manchester United forması giyebiliyor. Uzun bir toparlanma sürecinden sonra tam dönecek antremanlara başladı derken her seferinde güçsüz kalan başka bir yerler sakatlanıyor ve yine bir bekleme süreci…
Bu sefer de omzundan sakatlanmış. Sezon sonu sözleşmesi bitiyor. United yenilemeyeceğini açıkladı. Bu şartlar altında alıcı çıkması da çok zor. Yaş henüz 30, şanssızlığın böylesi ama artık zorlamamak lazım sanki…
Senelerdir kalecilerimizden yana sıkıntılıyız ya bir de onları çalıştıran hocaları var. Nezihi Boloğlu. Hani tamam yapılan transferler, şans verilen isimler ne derece doğru tartışma konusu ama hiç biri mi ilerleme kaydedemez? Zaten zamanında Galatasaray kalesindeyken neydi de şimdi antrenörlük yapıyor onu da hiç anlamadım ya. Adam Hayrettin’nin bile yedeğiydi arkadaş…
Dün Hagi ile birlikte yardımcıları Bogdan Vintile ve Giovanni Melchiorre de gönderilirken kadrolu eleman Nezihi yine Florya’da kalmayı başarmış. Tıpkı Gerets, Feldkamp, Cevat Güler, Skibbe, Bülent ve Rijkaard’ın ardından olduğu gibi…
Bokunda boncuk var heralde bizim haberimiz yok. Ayıp bizim.
Dün Fransa’nın Lüksemburg’u 0-2 yendiği maçtan önce Milli takım arkadaşlarından Abidal’e mesaj varmış. Geçtiğimiz haftalarda kulüp takımlarının Abidal’e destek t-shirt’ü giymesine izin vermeyen UEFA da yola gelmiş.
Bu arada ameliyatı başarılı geçen ve karaciğerindeki tümör tamamen alınan Abidal, evinde istirahatine devam ediyor. Biyopsi sonuçlarından sonra tümörün iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu belli olacak. Dualar hala onunla…
Liverpool’un son 11 senede Avrupa Kupaları için gittiği deplasmanlar. 26 ülke ve 46 şehirde 58 farklı rakiple toplam 77 maç. Maçların 50 tanesi Şampiyonlar Ligi, 25 tanesi UEFA ve 2 tanesi UEFA Super Kupası. Bu dönemde oynanan 2 Şampiyonlar Ligi finali ve 1 UEFA Kupası finali.
Bu 11 sene içindeki Avrupa deplasmanlarında en ilginç nokta en fazla gidilen şehrin en yakındaki Londra olması. Chelsea için 5 kere Arsenal içinse 1 kere Londra’ya gidilmiş. İstanbul’a ise Şampiyonlar Ligi finali dahil 4 kere gelinmiş. En fazla gidilen ülke ise İspanya. Tam 9 kere. Fransa’ya ise 8 deplasman yapılmış.
21 Ekim 2010 Hagi’nin geldiği dün demişiz ki;
“Günlerdir süren komedi sona erdi. Artık sinir bozukluğundan herşeye gülmeye başlamış bir sonraki evre ne olacak diye beklerken yönetimden hamle(!) geldi. Kadıköy’e 3 gün kala Galatasaray’ın yeni hocası Hagi oldu.
Efsane futbolcu Hagi değil maalesef başarısız hocalık kariyeri olan Hagi…
Daha önce denenmişi denemenin bir faydası olmadığı gördük ama bir daha deniyelim, sonuçta kaybedecek ne kaldı ki! Bir değeri biraz daha kaybederiz olur biter!
Bu sezon adına tek beklentim Hagi’nin deliliğinin tutması ve gelir gelmez yönetimin yapamadığı yapması. Florya’ya yakışmayanlara bırakın forma vermeyi yaka paça dışarı atması.
Yapar mı? Yapsa yapsa Hagi yapar. Belki yarın değil ama belki bir gün. O zaman biz de geri döneriz.
Bu arada Hagi’nin yardımcısı da güzel insan Tugay olmuş. Umarım bu dönemde harcanıp gitmez. Son bir beklenti de bu olsun.”
Üzerinden 5 ay geçmiş bu sefer bir Fener maçı öncesi değil sonrasında Hagi ayrılıyor ya da gönderiliyor orası da muamma ya… Daha önce denenmişi denemenin fayda etmediği görmüştük yine gördük. O zaman kaybedek ne kaldı ki demişiz meğer kaybedecek daha çok şeyimiz varmış. Dibe vurduk. Hagi’ye birşey diyemiyorum çünkü efsanenin hocalığına hiç bir zaman inanmadım. Malzeme buydu. Getirilmesi yanlıştı.
Tek beklentim Florya’ya yakışmayanları paketlemesiydi ama o konuda da büyük şaşırttı. Bknz. kalanlar vs. giden Misi. Neyse gitti gider üzerine tartışmaya gerek yok artık.
Sezon sonuna Tugay aynen devam. 5 ay önceki dileğimiz hala geçerli….
Boynuz kulak olur mu? Giggs’in yaşayamadığı Dünya Kupası heyecanını Bale yaşar mı?
Bu arada kritik İngiltere maçı öncesi Galler’de moraller bozuk. Zaten kazanmaları büyük sürpriz bir de Bale’ın de sakat olması işin tuzu biberi oldu. Gerçi o konuda da klasik bir tartışma var. Galler Milli takımı “Bale sakat geldi” diyor. Tottenham hocası Redknapp ise haliyle sinirli ve “Ben Bale’i yolladığımda sağlamdı Milli takımda yeniden sakatladılar yoksa yollar mıydım?” diyor.
Hedef Real Madrid maçına yetiştirmek. Maicon’dan sonra Sergio Ramos’a da taksi tutturmak.