Habertürk yazarlarından Tarkan Özenbaş, Galatasaray’daki kaptanlık mevzusuna Avrupa futbolundan örnekler vererek yaklaşmaya çalışmış ama olmamış. Yazının tamamını buradan okuyabilirsiz, ben sizlerle bir kaç bölümü paylaşmak istiyorum;
Siz Milan’ın transfer edip, milyon dolarlar akıttığı bir dünya yıldızına kaptanlık verdiğini gördünüz mü? Rijkaard, Gullit, Van Basten gibi o dönemin en büyük yıldızları bile Milan’da kaptanlık yapamadılar! Süper yıldız olmak o takımın kaptanı olmak için yeterli değildi. Olmadılar, çünkü onlardan daha kıdemli Baresi ve Maldini vardı.
Peki ya İspanyol devleri? Real Madrid’de Hierro ve Raul, Barcelona’da ise Guardiola ve Puyol’dan başka bir kaptan gördünüz mü? Üstelik Puyol kaptan olduğunda 25 yaşındaydı. Ama o kadar süper yıldızın arasında en kıdemliydi. Çünkü kaptan olmak başka bir şeydi.
İngiliz devlerinde de durum farklı değil. Örneğin Steven Gerard; onun kaptanlığı 7 yıl öncesine dayanıyor. O zamanlar bu günkü gibi takımın her şeyi değildi ama 22 yaşında Liverpool’un kaptanı oldu. Sebebi ise 9 yaşından beri orada oluşuydu. Ve o zaman için Gerard’dan çok daha popüler birçok yıldız, Gerard’ın arkasında sahaya çıktılar. Çünkü o en kıdemliydi.
Manchester United’in starı David Beckham ise 2000 yılında İngiltere Milli Takımı’nda kaptanlık yapmaya başladı. Milli takım kaptanı Beckham, takımı United’de ise kaptan Roy Keane’nin arkasında sahaya çıkıyordu. Yapacak bir şey yoktu, kurallar böyleydi. Ne kadar yıldız olursa olsun kaptanlık başka bir olaydı.
Keşke Arda, bu takımın en yetenekli oyuncusu olduğu için kaptan olmasaydı. Keşke Galatasaray, O’nu takımda tutmak ve yüksek verim almak için kaptan yapmasaydı. Keşke takımın en kıdemlisi kaptanlık bandını taksaydı. Keşke SABRİ kaptan olsaydı ve Galatasaraylı yöneticiler çıkıp “Bizde, gelenekler bunu gerektirir” deseydi.
Kendisine sormak lazım; Sabri saha içindeki ve dışındaki davranışlarıyla, yaptığı açıklamalarla ve üstün liderlik özellikleriyle yazısında belirttiği isimlerden hangisine daha çok benziyor?