La Liga borç içinde başlıyor

Bu hafta sonu başlayacak La Liga öncesi kulüplerin çok ciddi borçları bulunuyor. Ligde yer alan 20 kulübün toplam borcu yaklaşık 3.7 milyar euro. Premier League’den yaklaşık 1 milyar euro daha fazla…

Borç sıralamasının zirvesinde 720 milyon euro ile Real Madrid var. Takipçileri ise 700 milyon euro ile Valencia, 540 milyon euro ile Atletico Madrid ve 515 milyon euro ile Barcelona. Son dönemde ortaya çıkan meğer Barcelona borç içinde yüzüyormuşun detayları ise şöyle;

Geçen sezon 450 milyon euro gelir elde eden Barca, buna rağmen sezonu 80 milyon euro zararla kapadı. Hatta futbolcu maaşlarını ödemek için bankalardan 155 milyon kredi kullanıldı.

Bu borçların en çok sıkıştırdığı takım ise tartışmasız Valencia. Yüksek maaş alan takımın kilit oyuncularını satmak zorunda kaldılar. Bknz. Villa&Silva. Real Madrid ve Barcelona ise bankalardan her zaman destekli. Real İspanya’nın Barca ise Katalunya’nın simgesi.

Güçsüz

Fazla uzatmayacağım; 4-3-3’müş 4-4-2’ymiş hepsi hikaye… Rijkaard bu takımı nasıl oynatırsa oynatsın elindeki malzeme buysa başarı hikaye.

Bu takımın ideal kalecisi kim? Ben bilmiyorum. Bursa maçında sağ beki kim? Futboldan ekmek yemesi haksızlık olan bir adam. Stoperi kim? Sezon başı açıklamalarıyla Rijkaard’a bile laf atan bir adam. Hele ortadaki üçlüsü? İsim verip onlardan burada da bahsedip daha fazla can sıkmayacağım merak etmeyin.

İleri ucu yine idare eder ama orada da sakat olmayan yok. Pino’yu almışın sakat. Baros sakatlıktan çıkmış 90 dakikalık kondisyonu yok yerine birini alman lazım tek yedeği Batdal ama o da sakat…

Sonra Rijkaard bu takımı oynatamıyor oluyor. Bu adamlarla neyi nasıl oynayacaksın? Güçsüz bir takımız bu sene kabullenelim. Malzeme bu kadar. Yerse.

Yolcu yolunda gerek

Mesut Özil transferinin ardından kadrosundaki futbolcu sayısı 26 olan Real Madrid’de şimdi satış zamanı. Mourinho’nun yeni sezonda kadroda 25 futbolcu bulundurma hakkı olmasına rağmen 23 futbolcuyla yola devam edeceği İspanyol basınının iddiası.

Gidecekler içinse 4 aday ortaya çıkmış durumda. Bu isimler Van der Vaart, Diarra, Drenthe ve Lass. Diarra ve Drenthe’nin gidişleri kesin gibi Mourinho kadroda düşünmüyor. Van der Vaart ve Lass konusunda ise kararsız.

Kaka’nın sakat olduğu dönemde Van der Vaart’ı Mesut ile rotasyonda kullanabilir ancak yeni transfer genç yetenek Canales‘in önünü kesmek istemiyor. Bir de yine orada kullanabileceği Granero var. Lass ise ilk 11’de düşünmediği bir isim. O bölgedeki ilk tercihleri Khedira ve Xabi Alonso. Aynı bölge için bir de Gago var ama Lass’ı gönderip yedek olarak tek ona kalmak mantıklı değil ki Lass’ı her türlü Gago’ya tercih ederim.

Bu durumda Van der Vaart gidecek 3. isim gibi duruyor. Severiz Van der Vaart’ı. Gönül ister oynadığı takımda her maç ilk 11 olsun. Solla uzaktan yoklasın, aralara ince ince atsın…

Bernabeu’daki 8. Alman

Günter Netzer (1973-1976): 85 maç – 9 gol – Paul Breitner (1974-1977): 84 maç – 9 gol – Uli Stielike (1977-1985): 215 maç – 41 gol – Bernd Schuster (1988-1990): 61 maç – 13 gol – Bodo Illgner (1996-2001): 91 maç – Christoph Metzelder (2007-2010): 23 maç – Sami Khedira (2010) – Mesut Özil (2010)

İsmi Türk Mesut Özil

Dün Mesut Özil’in Real Madrid’e transferini yazarken “kendini Türk hissetmese bile ismi Türk olan birini Real Madrid formasıyla izleyecek olmak heyecan verici” demiştim. Ama etrafıma baktığım zaman Real Madrid’de bir Türk forma giyecek rüzgarı esiyor.

Bir kere birşeyi ortaya koyalım. Bu adamın anası babası Türk olsa bile kendi değil. Evet ismi Türk ama Almanya’da doğmuş, büyümüş, eğitimini almış, oranın ekmeğini yemiş ve belki de hayatı boyunca bu topraklara ayak basmamış. Kariyerini düşünmüş Almanya Milli takımını seçmiş ve bu karar sayesinde bugün Real Madrid’in futbolcusu olmuş. Sakın yanlış anlaşılmasın Almanya’yı seçmesi de kesinlikle haklı ve doğru. Türkiye Milli Takımını seçmiş olsa şu an hala Werder Bremen’de oynuyordu. Almanya ile Güney Afrika’da vitrine çıktı biz Türkler ise uzaktan izledik. Hatta çoğunluk Almanya’yı bizim Türk taşıyor diye züğürt tesellisiyle takıldı.

Mesela Alman futbol takımından başka bir örnek Polonya asıllı Alman Podolski. Başarılarıyla Polonya’lılar ne kadar gurur duyuyor? Ya da zamanında Bayern’e transfer olduğunda Bayern’de bir Polonya’lı diye kendinden geçtiler mi? Hiç zannetmiyorum.

Bir de bırakılım Türk Milli takımını ve zamanında Mesut’un tercihini değiştiremeyen Fatih Terim’i suçlamayı. Mesut hayatı boyunca kültürüyle yetiştiği Almanya’yı tercih etti. İsminin ne olduğu önemli değil o bir Alman.

İsyankarların cezaları belli oldu

Fransa Futbol Federasyonu disiplin komitesi bugün yaptığı toplantı sonrası Dünya Kupası isyankarlarının cezalarını belirledi.

Cezalardan en fana çarpılan isim Anelka. 18 maç! Umrunda mıdır? Bence değildir. Kaptan Evra’nın cezası ise 5 maç. Ribery ve Toulalan ise ucuz kurtulanlardan. Ribery 3 Toulalan 1 maç. Abidal ise suçsuz bulunarak ceza almamış.

Bu arada Evra, Abidal ve Toulalan toplantıya katılırken Ribery Bayern Münich bırakmadığı için avukatını yollamış. Anelka’dan ise ses yok. Dedik ya umrunda değil…

Mesut Özil Real Madrid’de

İspanyol basını kaç gündür Almanlara baskıyı yapıyordu zaten. Transfer bitti bitecek derken Real Madrid yarın oynanacak olan Werder Bremen-Sampdoria Şampiyonlar Ligi ön eleme maçından önce Mesut’u bitirdi.

Bonservis bedeli 15 milyon euro. Sözleşmesi önümüzdeki sezon bitmeyecek olsa elbet çok daha fazla ederdi. Bedava gitme ihtimali yüzünden Bremen’in eli güçsüz kaldı. Mesut da gitmek istiyorum deyince öyle ya da böyle Real Madrid’le anlaştılar.

Mesut’un 6 senelik sözleşme imzalayacağı ve senelik 5 milyon euro alacağı söyleniyor. Çok iyi rakam! Kendini Türk hissetmese de adı Türk olan birini Real Madrid formasıyla izleyecek olmak heyecan verici.