Portekiz’de moral kampına ret

Aston Villa teknik direktörü Martin O’neill geçen hafta Chelsea’den 7 yiyen takımına moral olsun diye hafta içini Portekiz’de kafayı dağıtarak geçirmeyi planlamış ancak futbolcuların istememesi üzerine bu plandan vazgeçmek zorunda kalmış.

Futbolcular kaptan Petrov‘u sözcü seçerek Portekiz’e gitmek yerine evlerinde aileleriyle olmayı tercih ettiklerini bildirmişler. Bir diğer bahaneleri de 3-4 gün için o kadar uzun yolculuğun yorucu olacağıymış.

İşin aslı futbolcular zaten hergün birbirimizi görüyoruz, bir de gideceğiz Portekiz’de kafa dağıtmak ayağına devamlı antreman yapacağız diye düşünmüşler bana göre. O’neill’ın da ısrarcı olmaması ilginç. Bakalım bu hafta Bolton deplasmanında çıkamazlarsa nereye gidecekler? Portekiz’i çok aramasınlar sonra…

Güzel teşhis

Barcelona karşısında Arsenal’in ilk golünü atan Theo Walcott’un maç sonrası Arsenal resmi internet sitesine yaptığı açıklamadan bir kısım;

“Sanki birisi Play Station’ın kumandasını almış ve Barcelona’yı kontrol ediyor gibiydi. Onları izlemek fantastikti.”

Maçı izlerken ben de aynısını düşünmedim değil be Theo…

Nazar

Dün gece Londra bize o harika dakikaları izleten takımlardan biri olan Arsenal’e sakatlanan futbolculardan gelen haberler hiç de iyi değil.

Maçta ilk olarak sakatlanan Rus bücür Arshavin 3 hafta yok. Sakatlıktan yeni dönen ve Arshavin’den sonra sakatlanan Gallas sezonu kapattı. Ve belki de en önemlisi; sakatlığına rağmen Barcelona karşısında takımını yanlız bırakmayan kaptan Fabregas büyük ihtimalle sezonu kapattı. Dünya Kupası şüpheli.

Bu 3 önemli ismin aynı maçta sakatlanmasına nazardan başka bir açıklama getiremiyorum. Tek teselli 2 hafta önce antremanlara başlayan Van Persie’nin geri dönüyor olması.

Biz kiminle oynayacağız peki?

Yurtdışında yapılan Premier League maç yayınlarını iki yeni anlaşma ile güçlendirmeyi planlayan İngiltere Futbol federasyonu, aynı zamanda ülke içindeki yayınları da genişleterek şu anki 625 milyon poundluk toplam geliri iki katına çıkarmayı planlıyor.

Şu anda yurtdışı yayın hakları ve sponsorluklarından senelik 12 milyon pound kazanan Premier League kulüpleri eğer planlanan anlaşmalar gerçekleşirse önümüzdeki sezondan itibaren 7.5 milyon pound daha alacaklar.

Bu da demek oluyor ki stad gelirleri ve ürün satışlarıyla beraber 40 milyon poundluk bir kazanç. Eğer Şampiyonlar Ligi de varsa bu rakam 60 milyon poundun üzerine çıkacak.

Aradaki fark her geçen gün artıyor. Biz de o seviyede olacağız, mücadele edeceğiz diye didinip duralım…

Bayern’den son dakika ödeşmesi

Bu kura çekildiğinden beri herkes 1999’daki maçı hatırlamadan edemiyordu. Bu akşam Fußball Arena’dan çıkan sonuç bile bana seni hatırlatıyor!

Hemen maçın başında daha ne olduğunu anlamadan Rooney golü yazdı. Ferguson için cillop maç olacak; disiplin, disiplin, disiplin Manchester maçı kitleyecek diye geçirdim içimden.. Neredeyse bütün ilk yarı kilitledi de ama ilk yarının sonlarına doğru Bayern resmen disiplin öyle olmaz böyle olur, Alman takımıyız biz dercesine baskıyı koymaya başladı. Bu baskı Robben’i ve Schweinsteiger’i aramadı değil ama. Hep gelip gelip Van der Sar’a takıldılar.

Ama disiplin dedik ya, maçın son çeyreğinde işler değişti. Fare kaptan Gary Neville tecrübesinde bir adamdan hiç beklenmeyecek bir voleybol müdahelesi önce sarı kart, sonra da Rooney’nin topuğundan kontrpiye bir Ribery serbest vuruşu 1-1’i getirdi.

1-1 Manchester yolcusu Bayern’e hiç ama hiç yetmez, Van Bommel denyosuna da ne ayar oluyorum be, Giggs’i almak için geç kaldın hocaa ama yine yırttın galiba, aha Van Gaal Olic’i sağa atıp Klose’yi aldı forveti üçledi falan diye düşünürken; Olic sağdan kopup, Evra’dan topu çalıp Van der Sar’ı ters köşeye yatırdığında dakika 1999’daki gibi 92’yi gösteriyordu.

Manchester ne yapar ne eder evinde bu işi çözer ama son dakikalarda ciddi gibi görünen Rooney’nin bilek sakatlığını Capello ile Ferguson biraraya gelip ağıt yaksalar çözemezler…