Tüpün gazı bitti

Untitled

Mehmet Topuz fiyaskosunun ardından Nihat’a dadandın ama o da “İspanya’da kalacağım” diyerek yeni bir tokat vurdu. Bu ikiliyi iyi izle sözleşmeleri biterken o bahsettiğin ama ne olduğu hakkında en ufak fikrin olmadığı Bosman kanunlarıyla alırsın belki.

Mustafa Denizli’nin sözleşmesi, Topuz’un transferi derken hakedilerek kazanılan şampiyonluğun tadına bile varılamadı. Yazık.

Şimdi gider bütün bunları unutturmak için cebinden para koyup Delgadovari bir transfer yapar sonra da kulübün bana borcu var, paramı geri alana kadar buradayım der.

Allah sabır versin Beşiktaş taraftarına…

Manchester United’ın hedefleri

3483624577_c43112d151

The Guardian Ronaldo’yu 80 milyon pounda Real Madrid’e satan Manchester United’ın gelen parayla yapabileceği olası transferleri kaleme almış.

Ribery; Ronaldo’nun yerini almak için en mantıklı seçim gibi gözükse de Real’in 50 milyon pounddan daha fazlasını teklif ederek alamadığı Fransız’ı Manchester’ın alması oldukça zor.

David Villa; Ronaldo’yu kaybetmek iki futbolcuyu birden kaybetmek gibi oldu Manchester için; hem kanat hem de golcü. Villa transferin gözde isimlerinden ama onu da Real kapacak sanki.

Aguero; Ferguson’un oyun sistemine uyabilecek bir oyuncu olsa da Atletico Madrid satmaya pek niyetli değil. Eğer satmaya karar verirlerse Chelsea ve Manchester City’yle kapışmak zorunda kalacaklar.

Douglas Costa; Ferguson’un yeni yıldızı olabilir. Kanatta, göbekte nereye koyarsan oynar, frikikleri de çok etkilidir. Gremiolu oyuncunun bonservisi 21 milyon pound.

Antonio Valencia; Wigan’da forma giyen ve uzun zamandır Ferguson’un takibinde olan Valencia, kanatta oynamasına rağmen bu sezon çok gol attı. Valencia’nın bonservisi 16 milyon pound civarında.

Benzema; Ferguson’un zaman zaman övdüğü Fransız’ın Manchester’a gelmesi oldukça zor. Lyon’un genç forveti satmaya pek niyeti yok.

Javier Pastore; Maradona’nın Huracan’da forma giyen yetenekli Arjantinli’yi Milli takıma çağırmaması oldukça eleştiriliyor. Manchester’a gelirse Milli takım yolu da açılır belki.

Nilmar; Bu sezonun en çok konuşulan genç Brezilyalısı Nilmaradona.

Bütün bu transfer hedefleri iyi, güzel, hoş ama Ronaldo’nun da ayrılmasından sonra Tevez’in takımda kalması için daha çok çaba harcamalılar bence.

Konfederasyon kupasında bu 5 oyuncuya dikkat

confen

14-28 Haziran tarihleri arasında Güney Afrika’da düzenlenecek olan Konfederayon kupasına katılacak olan Amerika, Brezilya, İspanya, İtalya, Mısır, Irak, Güney Afrika ve Yeni Zelanda Milli takımları aday kadrolarını belirlediler ve yavaş yavaş Güney Afrika’ya doğru yola çıktılar.

Mini dünya kupası olarak bilinen Konfederasyon kupasında takımlar genel olarak yeni isimlere şans veriyor ve kadrolarını yeniden yapılandırıyorlar. Maçları izlerken aşağıdaki 5 isme özellikle dikkat etmenizi öneririm. Aralarında genç isimler de var orta yaşlı isimler de ancak bana göre sivrilecekleri kesin.

Nilmar (Brezilya) Kariyerinin başında yaşadığı sakatlıklar sonrası 24 yaşında yeniden adından söz ettirmeye başladı. Geçtiğimiz aylarda attığı bir gol sonrası kendisine Nilmaradona denmişti.

Mohamed Aboutrika (Mısır) 2008 Afrika kupasında attığı 4 golle parlayan 30 yaşındaki oyun kurucu, geçen sezon Afrika’da yılı futbolcusu seçilmişti.

Innocent Mdledle (Güney Afrika) 23 yaşındaki sol bek isminden dolayı turnuvanın Fair Play ödülünü kesin alır.

Alaa Abdul-Zahra (Irak) 21 yaşındaki genç yeteneğin oyun stili Kaka’ya benzetiliyor ve ülkesinde kendisine Irak’ın Kakası deniyor.

Fabio Quagliarella (İtalya) Bu ismi zaten bir çoğunuz biliyordur. Bu sezon Uefa kupasında 8 maçta 10 gol atan ve sezon sonu Napoli’ye transfer olan 26 yaşındaki forvet kulüp takımındaki formunu Milli formaya da yansıtacaktır.

Sahibinden az hasarlı

picture-17

Bu sezon küme düşen Newcastle United, sahibi Mike Ashley tarafından resmen satılığa çıkarılmış. Mike Ashley kulüp için 100 milyon pound istiyormuş.

Full aksesuar olan bir kulüp için makul bir rakam. Tek problemi önümüzdeki sezon Championship’te oynayacak olması. İlgilenen arkadaşlar varsa kulübe e-mail atsınlar, başkan daha önce yaptığı açıklamalarda da pazarlığa açık olduğunun mesajını vermiş;

“Herkes için büyük bir felaket oldu. Paramı kaybettim ve kötü kararlar aldım. Gerçekten olanlar için çok üzgünüm. Futbolda uzman olduğumu asla söylemedim. Ben sadece bir taraftarım. Zengin bir taraftardım ama şimdi zengin değilim.”

Frank Rijkaard

rij

Geçen hafta Galatasaray’ın yeni teknik direktötü kim olacak diye tartışırken önce Ramos daha sonra da Schuster‘in Galatasaray’a yakın olduğunu konuşmuştuk. Hatta başkan Adnan Polat‘ın teknik direktör işini bir an önce bitirmek istediğini ve kafasındaki favori isim Schuster’le son bir kez görüşeceğini yazmıştım. Ancak başkan çok sürpriz bir hamleyle Avrupa’nın en elit bir kaç teknik adamından biri olan ve adı Milan’la anılan Frank Rijkaard’ı takımın başına getirerek hem Türkiye’de hem de Avrupa’da büyük ses getirdi. Başkan böyle bir hamleye de mecburdu aslında. Çünkü kendisi de başarısız bir sezonun daha sevilen Adnan Polat ismini camia içinde oldukça güçsüz bir durumda bırakabileceğinin farkında.

Bu arada başkana bir sitemim var. Bütün hafta bu konuyu konuştuk, tam tatile gideceğiz dedik, o arada teknik direktör işini bitirdi. Ben de tatil yolundayken resmi açıklama yapılmadan 10 dakika evvel aldım haberi. Ah dedim 10 dakika da olsa önceden yazmak vardı şu haberi.

Rijkaard’ın futbolculuk kariyerini anlatmaya ve tartışmaya gerek yok. Bugüne kadar futbolcu olarak içinde bulunduğu Milan ve Ajax ekollerini ve ardından Barcelona’ya oynattığı total futbol anlayışını Galatasaray’a yansıtabilecek mi? Bizim için önemli olan o.

Rijkaard teknik adamlık kariyerine 1998 yılında Hiddink‘in yardımcısı olarak başladı ve daha sonra Hollanda Milli takımının başına getirildi. Tecrübesiz denmesine rağmen Hollanda Milli takımını Euro 2000’de yarı finale kadar taşıyan Rijkaard, penaltı atışlarıyla İtalya’ya elenmişti. O turnuvada müthiş futbol oynayan Hollanda’nın yarı final maçında 90 dakika içinde 2 penaltı kaçırdığını ve finali haketmesine rağmen elendiğini hatırlayanlarınız vardır. İtalya’da sakat Buffon‘un yerine kaleyi koruyan Toldo‘da büyük oynamıştı o maçta. Turnuva sonrası görevinden hemen istifa eden Rijkaard 2001-2002 sezonunda Sparta Rotterdam’da oldukça başarısız bir dönem geçirdi ve takımın küme düşmesiyle birlikte görevine son verildi.

Joan Laporta‘nın başkanlığa seçilmesiyle birlikte 2003 yılında Barcelona’nın başına getirilen Rijkaard ilk başlarda kötü günler yaşasa da 5 sene içinde 2 defa La Liga, 1 defa Şampiyonlar ligi ve 2 defa da İspanya Süper kupasını Barcelona’ya kazandırdı. Real Madrid’i Bernabeu‘da 2 defa üst üste yenen tek Barcelona teknik direktörü olarak da Barcelona tarihine geçti. Barcelona’ın bugün oynadığı sistemin yaratıcısı olan Rijkaard, Messi‘yi 16.5 yaşında A takıma çıkarıp ilk 11’de şans vermeye başladı. Oyun felsefesi devamlı hücum ve göze hoş gelen futbol olan Rijkaard, 4-1-2-2-1 sistemini tercih eden ancak maçın gidişatına göre hücum silahlarını hiç korkmadan sahaya süren bir teknik adam.

Kötü geçirilen bir sezonla ilgili olarak bundan önce yazdığım yazılarda hep yönetimin atacağı ilk adım, takımın başına getireceği teknik adam çok önemli demiştim ama açıkcasını söylemek gerekirse bu kadar da isabetli ve iyi bir karar alınabileceğini tahmin etmemiştim. Bana göre Rijkaard’ı takımın başına getirmek çok doğru bir karar ve büyük başarı olmuştur. Rijkaard imza töreninde basına verdiği cevaplarla Galatasaray’a yep yeni bir bakış açısı getireceğini ve bir çok şeyin değişeceğinin sinyallerini vermiştir. Hele bir basın mensubunun ilk dakikadan kendisine çakalca sorduğu; “Siz gelmeden yönetimin kafasına göre yaptığı transferlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği kapak cevapla da beni oldukça keyiflendirmiştir; “Ben dün burada değildim. Kulüp her zaman geleceğini düşünmek zorundadır. Yapılan transferler için kendilerine teşekkür ediyorum. Bundan sonraki transferleri de beraber yapacağız…”

Transfer demişken, Rijkaard’ın ismiyle birlikte bir çok önemli oyuncunun Galatasaray’ı tercih etmesi kolaylaşabilir. Bu arada Rijkaard’ın menajer olan kardeşinin en azından 2 portakalı Galatasaray’a getirebileceğini düşünüyorum. Rijkaard gitti denilen Lincoln konusunda da yeni bir sayfa açabilir. Saha içinde yıldız oyunculara serbestlik sağlayan Hollandalı, Lincoln için bir şans olabilir. Tabii bu kadar tepkinin üzerine 20 bavulla ülkesine giden Lincoln geri döner mi bilemem.

Takımdaki yetenekli gençler için Rijkaard büyük şans. Özellikle Arda ve Mehmet Topal, Rijkaard gibi efsane bir futbolcudan çok şey öğrenebilir ve kendi gelişimlerini oldukça üst seviyeye çıkarabilirler. Rijkaard’ın Barcelona’da olduğu gibi Galatasaray’da da alt yapıdan genç isimlere cesurca yer verebileceğine inanıyorum. Mesela bir Cem Sultan, bu sezon patlayabilir. Hele çok büyük bir transfer bütçesine sahip değilken illa ki altyapıya yönelmesi de gerekecek.

Rijkaard’ın yardımcısı Neeskens‘e de bayılırım. Büyük futbolcuydu ve şimdi de büyük bir futbol adamı. Buna rağmen bugüne kadar hep 2. adam olarak görev yapması da oldukça ilginç. Rijkaard’ın yanında Neeskens’in de geliyor olması büyük bir avantaj ancak bu isimlerin yanına Türkiye ligini tanıyan ve camianın içinden gelen bir ismi de koymak lazım. Aklıma gelen ilk isim ise; Ergün Penbe.

Bu arada unutmadan Galatasaray’ın olduğu kadar Rijkaard’ın da başarıya ihtiyacı var ve kendini Avrupa’ya hatırlatmak için elinden geleni yapacak.

Rijkaard tercihinin ardından hiç beklenmedik isimlerin de Galatasaray forması giymesi hiç sürpriz olmaz. Stopere, sağ beke ve forvete çok önemli tecrübeli isimler ve yetenekli genç Hollandalılar gelebilir. Umarım iyi başlayan gelecek sezon planlamaları aynen böyle devam eder. Hayalim Rijkaard gibi elit bir isimle uzun yıllar çalışılması, yeni bir Galatasaray sistemin oluşturulması ve seneler içinde bu sistemin üzerinde yapılan iyileştirmelerle büyük hedeflere ulaşılması…

Roland Garros finalindeki manyak

57622319

Dün oynanan Roland Garros finalinde manyak bir Barcelona taraftarı elinde bayrakla sahaya fırlamış ve Federer’in kafaya kırmızı şapka takmaya çalışmış. Federer adamı itince adam karşısında dans etmeye başlamış. 3 güvenlik görevlisi tarafından etkisiz hale getirilen taraftar, daha sonra yapılan sorgusunda Federer taraftarı olduğunu söylemiş.

Barcelonalı manyağın bundan sonra spor müsabakalarına alınmama cezası alması bekleniyormuş.

100.000 bavulla gidiyoruz…

3151489784_dd923b6f63

Avrupa’da üst düzey ligler sona erdi ve futbolcuların çoğu tatile çıktı. Lincoln paşa zaten bütün sezon tatildeydi. Milli futbolcular da bu haftasonu maçlarını oynadıktan sonra deniz, kum, güneş akarlar bir yerlere.

Çirkin Ronaldo bile Sardunya adasında kaçamak yapar da biz yapmaz mıyız? Biz de Muzo B’yle beraber bu haftasonu güneylere kaçıyoruz.

Kaçmadan evvel bizden bir haber verelim. Kasım ayından beri yayında olan footbaLLove dün gece itibariyle 100.000 ziyaretçi sayısını aştı. Okuyan okumayan, seven sevmeyen, değerli vaktini ayırıp yorum yapan, ziyaret eden herkese çok teşekkürler.

Pazartesi kaldığımız yerden devam etmek üzere herkese keyifli hafta sonları.