Zico vs. Lucescu

zl

Bu geceki UEFA son 16 maçlarında Galatasaray maçından sonra en ilgi çekici olanlardan biri de CSKA MoscowShakhtar maçı. Rus ve Ukrayna ekiplerinin birbirleriyle oynadıkları maçların dünya futbolunda ayrı bir yeri olduğu kesin, hatta bu maçlar için eski Sovyet derbisi bile diyebiliriz.

Rus ekibi CSKA’nın başında Fenerbahçe’yi geçen sezon Şampiyonlar liginde çeyrek finale kadar taşımış ve müthiş bir takım ruhu oluşturarak, sahaya yansıttığı futbol ile keyif vermiş olan Zico var. Ukrayna temsilcisi Shakhtar’ın başında ise Galatasaray ile Şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış daha sonra da Beşiktaş’a 100. yıl şampiyonlğunu yaşatmış ancak oynattığı defansif futbol ile pek tat vermemiş olan Lucescu var.

Her ne kadar Fener’i çalıştırmış olsa da, bir Galatasaraylı olarak müthiş bir futbol adamı olan Zico’ya hayrandım. Takımının kötü günlerinde ağır eleştirilere rağmen verdiği efendi ve sakin cevaplar, kulübede takımını izlerken verdiği sakin görüntü her zaman hoşuma gitmişti. Lucescu’nun tarzı ise biraz daha değişikti. Basın toplantılarındaki sinirli yapısı, sağa sola laf atmaları ve kulübedeki şaç baş dağılmış görüntüsü bana çok sıcak gelmiyordu. Ama adamın yapısı bu, başarılarını kesinlikle göz ardı etmemek lazım.

Bu ikili akşam Rusya’da Luzhniki stadında karşı karşıya geliyor. Önceki turda İngiliz ekipleri Aston Villa ve Tottenham’ı eleyen CSKA ve Shakhtar’ın aralarında oynayacakları maçın çok heyecanlı ve çekişmeli geçeceği kesin. Keşke Galatasaray maçıyla aynı saatte olmasaydı da izleme fırsatı bulabilseydik.

Rövanş zamanı #2

picture-21

Şampiyonlar liginin diğer çeyrek finalistleri bu akşam belli oluyor.

Gecenin en önemli maçında Manchester United, Milano’da elinden kaçırdığı İnter’i Old Trafford‘da ağırlıyor. Haftaiçinde Ferguson’un yerine geçme hayalleri kurduğunu açıklayan Mourinho ve takımının işi oldukça zor. Milano’daki maçta kaleci Julio Cesar’a duacı olmuşlardı yoksa bugün oynayacakları maç bir formalite maçı olabilirdi. Bana kalırsa Ferguson bu maça ileri uçta Rooney, Tevez, Berbatov üçlüsüyle çıkıp, maçın başlama düdüğü ile birlikte İnter kalesine saldırabilir ve istediği skoru ilk yarıda elde edebilir. İnter üzerine çok adamla gelindiğinde şaşıran bir ekip. Bunun en güzel örneğini Atalanta deplasmanında madara olurken görmüştük zaten.

Bir diğer İngiliz ekibi Arsenal ise, ilk maçta Van Persie’nin penaltı golüyle yendiği Roma ile İtalya’da karşılaşıyor. Bu sezon gol yollarında büyük sıkıntı çeken Arsene Wenger ve gençlerinin işleri oldukça zor. Sakatlıktan kurtulan ve gollerle geri dönen Eduardo kadroda ancak yanındaki Bendtner gerçekten saç baş yoldurtan cinsten. Roma’nın ise en büyük motivasyonu, bu sezon final maçının Roma Olimpiyat stadında oynanacak olması. Bu tip eleme maçlarını iyi oynayan Roma’nın Totti, Baptista ve Vucinic üçlüsü ile maça ağırlığını koyacağını düşünüyorum.

Bu sezonun en formda ekibi Barcelona ise, Camp Nou’da Lyon ile karşılaşıyor. İlk maç 1-1 sona ermişti. Daha önce de defalarca karşılaşan iki ekibin maçları hep çok zevkli geçiyor. Her ne kadar son haftalarda biraz sıkıntı yaşasa da Barcelona kendi sahasında her zaman favori ancak Lyon takımı da boru değil. Benzema, Juninho, Toulalan, Govou gibi isimler var. Sıkıntı demişken, son 2 haftadır Lyon içinde Fransa liginde işler pek iyi gitmiyor. Haftasonunda Lille karşısında alınan 2-0’lık yenilginin ardından PSG ile aralarındaki puan farkı 1’e indi. Bu maçın çok zevkli geçeceği ve muhteşem 1-2 gol göreceğimiz kesin ama Barcelona kesin alır demek çok zor.

Bana göre gecenin en zevkli maçında Porto ile Atletico Madrid 2-2’in rövanşında Estadio do Dragao stadında karşı karşıya geliyor. Son 2 haftada önce Barca’yı 4-3 yenen ardından Real Madrid ile Bernabeu’da 1-1 berabere kalıp elinden kaçıran Atletico, bu son 2 maçta oynadığı futbolu oynarsa yenemeyeceği takım yok. Porto’nun ise sağı solu hiç belli olmuyor. Hulk, Lisandro Lopez, Lucho Gonzalez gibi müthiş etkili isimler var kadroda. Her zaman golü düşünüyorlar ve her maçlarında müthiş bir seyir keyfi veriyorlar. Kim kimi eler bilmem ama devamlı gol olur bu maçta. Zaten tur için Atletico’nun gol atması şart, Porto’nun hızlı adamları da arkadaki boşlukları affetmez.

Çeyrek finalistler #1

juventus-v-chelsea-essien-009

Şampiyonlar liginin ilk 4 çeyrek finalisti dün gece oynanan maçlarla belli oldu.

Liverpool, Anfield’ı Real Madrid’e dar etti. Maçın 1. dakikasından itibaren beklenenin aksine oyunu Real kalesine yıktı. Bu tip maçlarda genelde temkinli oynamayı tercih eden Rafa Benitez beni de şaşırttı açıkcası. İlk maçta aldıkları 1-0’lık galibiyetten sonra bu maçta da Real’e 4 atarak, daha önce Anfied’a gelmemiş olan Juande Ramos‘a güzel bir tanıtım yaptılar. Real’de ayakta kalan iki isim Ocak ayında kadroya kattıkları Lassana Diarra ve cok daha büyük bir farkı önleyen kaleci Casillas’dı. Liverpool takım olarak çok iyiydi ancak kaptan Gerrard oynayınca bir başka oluyor bu takım. Her ne kadar erken gelen gol ve üstüne hakemin verdiği hatalı penaltı kararı olsa da, Madrid’in dün gece kazanma şansı hiç yoktu.

Bir diğer İngiliz takımı Chelsea ise Delle Alpi’de girdiği pozisyonları affetmeyerek 2-2’lik skorla Londra’ya turla döndü. Maçın büyük kısmı Juve’nin kontrolü altında geçti. İtalyanlar ilk yarıyı tam önde kapadık derken 45. dakikada gelen golle soyunma odasına tatsız gittiler. İkinci yarıda 10 kişi kalmalarına rağmen 2. golü de bulan ve ümitlenen Juve’nin hayallerini 82. dakikada Drogba yıktı. Yazık oldu Juve’ye, beğeniyorum oynadıkları futbolu ama Hiddink Chelsea’ye yaramış ne yalan söyleyeyim. Bu maçtan aklımda kalanlar; müthiş Juve taraftarı, Del Piero’nun klas ötesi penaltısı, Essien’in golle geri dönüşü ve en etkileyici olanı, sezon sonu futbolu bırakacağını açıklayan Nedved’in 10. dakikada sakatlık nedeniyle oyundan çıkarken gözlerinin dolu dolu dolması…

Hani madara olmak diye bir laf vardır. Bayern Münich karşısında 2 maçta toplam 12 gol yiyen Sporting Lisbon için söylenebilecek tek laf bu olsa gerek. Zamanında Avrupa’ya gidip dağılan Türk takımlarına benzediler. Gerçi rekor 8-0’la hala Beşiktaş’ta ama olsun. Bayern, Ribery ve Toni gibi en etkili isimlerini riske etmeden Allianz Arena‘da Sporting’e güle oynaya 7 gol attı. Önümüzdeki sezon Köln’e geri dönecek olan Podolski’nin erken gelen 2 golü, farklı galibiyetin habercisi oldu. 2 maçta 12 gol yiyen bir takım için söylenecek çok fazla şey var ama nereden başlasam bilemedim. Merak ettiğim bir şey var. Eğer Sporting bu deplasmana gelmeseydi hükmen hangi skorla mağlup sayılacaklardı?

Şampiyonlar liginin sürpriz ekiplerinin mücadelesinde ise Villarreal Atina’dan galibiyetle çıkarak beni oldukça şaşırttı. Panathinaikos yenilmeyecek bir takım değil ama daha önce de söylediğim gibi kendi sahasında taraftarları ile çok etkili olabiliyorlar. Skor 1-1 olduğunda ”bu maçın penaltılara kadar yolu var” diye düşünürken Nihat’ın yerine oyuna giren Llorente İspanyollara turu getirdi. Bu turdan sonra Villarreal’in işi çok zor, çeyrek finaldeki rakipler ile aralarında siklet farkı olduğu çok açık…

Anfield’a hiç gelmemiş…

picture-5

Bu akşam Liverpool ile karşılaşacak olan Real Madrid’in teknik direktörü Ramos, maç öncesi yaptığı basın toplantısında Anfield‘ı biraz aşşağılamış. Daha önce hiç Anfield’a gelmediğini ancak San Siro, Nou Camp veya Bernabeu‘dan daha etkili bir stad olmadığını söylemiş.

“I’ve got absolutely no fear of what lies ahead. With all the respect in the world for Liverpool and Rafa Benitez, I’ve been a coach at some of the great stadiums in the world, either in charge of the home side or with the opposition team.

“Coincidentally I never took Spurs to Anfield so it will be my first time on the bench there. But Anfield just isn’t a bigger deal than the Bernabeu, the San Siro or the Camp Nou – and I’ve seen all those before.”

Ramos, Anfield ne San Siro’ya ne Nou Camp’a ne de Bernabeu’ya benzer…

Rövanş zamanı #1

785574_biglandscape

Şampiyonlar ligi 2. tur rövanş maçlarından 4 tanesi bu akşam sahne alıyor.

Liverpool ilk maçta 1-0 yendiği Real Madrid’i Anfield‘da ağırlıyor. Real Madrid maç öncesi oldukça ümitli ancak bu tip maçları çok iyi kilitleyen Rafa Benitez, bu maçta da aynı şeyi yapacak bence. Topa sahip olup, bol bol pas yaparak riske girmeden sıkıcı bir futbol bekliyorum Liverpool’dan. Real’de oyunu değiştirebilecek, bir şeyler yaratabilecek tek oyuncu Robben. O da tek başına ne kadar etkili olabilir bilemiyorum. Liverpool bu maçı 0-0’a kilitler, hatta son dakikalarda kontradan bir tane gol de sıkıştırabilir ve turu geçer gibime geliyor.

Bir diğer İngiliz temsilcisi Chelsea ise, Londra’da 1-0 yendiği Juventus ile Torino’da karşılaşıyor. Hiddink geldiğinden beri işler iyi gidiyor Chelsea’da. Anelka ve Drogba iyi bir ikili oluşturdu ancak bu maçta Anelka sakatlığı nedeniyle yok. Juventus ise haftasonunda aldığı derbi galibiyeti ile morallendi ancak Sissoko‘nun sakatlığıyla sarsıldı. Bu maçta orta sahada Sissoko gibi mücadeleci bir futbolcuyu çok arayacakları kesin. Bu maçta iki takımdan da temkinli bir futbol bekliyorum. Juventus’un 1 gol bulması ve işin penaltılara kadar gitmesi yüksek ihtimal bence.

Şampiyonlar liginin 2 sürpriz ekibi Panathinaikos ile Villarreal ise 1-1’in rövanşında Atina’da karşılaşıyor. İlk maçta aldığı avantajlı skor ve saha, seyirci avantajı ile Yunanlılar favori. 1 Şubat’tan beri yenilmeyen Villarreal, bu maçta erken gol bulabilmek için bütün silahlarını kullanacak. Gönlüm Nihatlı Villarreal’den yana ama Panathinaikos evinde yenilmesi çok zor bir ekip. Taraftar desteğini çok iyi kullanıyorlar. Bol gol görürüz ve turu Yunanlılar geçer gibime geliyor.

Gecenin en anlamsız maçında, Bayern deplasmanda 5 attığı Sporting Lisbon ile Allianz Arena‘da karşılaşıyor. Lisbon bu deplasmana gelmese bile olurmuş yani. Şampiyonlar ligi 2. turunda kendi sahanda 5 yemek çok acı olsa gerek. Herneyse, Klinsmann bu maçta fazla şans vermediği isimlere ilk 11’de yer verir büyük olasılıkla. 2-3 tane de Münih’de atıp, Portekiz temsilcisini evlerine yollarlar.

Clive Owen’ın dili tutulmuş!

steviegcoaward

Çocukluğundan beri sıkı bir Liverpool taraftarı olan ünlü aktör Clive Owen, GQ dergisinin Nisan sayısında verdiği röportajda, Steven Gerrard ile tanıştığında nasıl dili tutulduğundan bahsetmiş.

Eeeeee, Kaptan öyle Hollywood yıldızlarına benzemez; gerçektir. Julia Roberts, Matt Damon, Jennifer Aniston, Denzel Washington bir yana, Kaptan bir yana…

“It was the same when I met Steven Gerrard. I had an opportunity to have a conversation with him and I was tongue-tied. I’ve met the biggest actors and actresses in the world and I’m easy and comfortable but give me Gerrard and I’m in trouble.“

Nazar değdi

sissoko

Bu sezon gösterdiği performans ile en beğendiğim futbolcuydu Sissoko… Her maç Patrick Vieira‘nın gençlik yıllarını hatırlatıyordu bana. Daha dün çok yakın bir arkadaşımla konuşuyorduk, bu adamın kendini ne kadar geliştirdiğini Liverpool sonrası. Dün oynanan Torini derbisinde darbe aldığı sol ayağının ”metatarsal” kemiği kırılan Sissoko, sezonu kapatmış. Nazarımız değdi heralde…

Bir de Hoffenheimlı İbisevic‘in sakatlığına çok üzülmüştüm; 17 maçta 18 gol atıp, çapraz bağları kopmuştu Bosnalı forvetin. Sakatlanmasa Gerd Müller‘in rekorunu kırabilirdi belki…

Her inişin bir çıkışı..?

henry

Hayatta kapanmaz denilen 12 puan fark göz açıp kapayana kadar 4 puana indi. Takım olarak hırsını sahaya yansıtan Atletico Madrid maç başında attığı goller verilmemesine rağmen dönüp maçı kazanmayı bildi. Özellikle Aguero’nun birşeyler kanıtlamak üzere sahaya çıktığı her halinden belliydi.

Barcelona ise iki kez öne geçip skoru koruyamadı. Rijkaard zamanındaki kendine güvenini kaybetmiş bir takım görüntüsü çiziyorlar. Çarşamba akşamı kupada Mallorca deplasmanında ne olacağını açıkçası çok merak ediyorum.

Maçın ilk üç golü de jeneriklik. Valdes‘in yediği goller zaten evlere şenlik. Kendisi de en zayıf halka olduğunu çok iyi farkında artık. Sıra Pinto‘ya gelir mi göreceğiz..