Fenerbahçe’den mesaj var…

Mesaj net: Bu işin peşini bırakmayacağız.

Ama maçtan çok söylemek istediğim başka şeyler var.

İlk gol ofsayt. İkinci gole sebep olan pozisyon bence penaltı değil. Maç sırasında Twitter’da hakemin ofsayt pozisyonunu süzmesi zor dediğimde, darbe yok bence penaltı değil dediğimde hem Fenerliler, hem de diğer takım taraftarlarından eleştiri mesajları aldım. Bir Fenerli beni–başka bir Fenerliyi–taraflı yorum yapmakla suçlarken, nasıl gözlüklerle izlediğimin hesabını sorarken; diğer dörtte üç (laf benim değil, Sadri Şener’in) ofsayt pozisyonunda hakemin süzmesinin neresi zor, fenerlove falan gibi laflar ile eleştirdiler. Terazinin iki yanından da ekstremler. Bazıları yazanı GS’li Koko B, bazıları FB’li Muzo B sandı ve verdi veriştirdi… Bu kanımca ülkedeki futbolu geçtim, herşeyde saf tutma şizofrenisinin bir başka göstergesi. Anlayacağınız, bu iş zor yonca

footbaLLove’ı hala anlamayan, bilmeyen, merak eden varsa buyrun şuraya bir göz atın.

Hakemler hata yapıyorlar, herkes olayı kendince görüyor. Markus Merk başka şey söylüyor, Ahmet Çakar başka. Erman Toroğlu başka şey söylüyor, Collina başka. Bu akşam pozisyonların birinde sanırım hakem top rakipten geldi diye düşündü, diğerinde kaleci kontrolsüz geldi diye. Bana uyar, uymaz ama hakemin verdiği karar bu. Bu işlerin faturalarını takımların başkanlarına, taraftarlarına, federasyonlara, kişilerin analarına vardırmanın bence bir anlamı yok.

Neyse…

Ankara deplasmanında 0-2’den, 2-2’ye düşmek; üzerine karlı ağır bir zeminde ayakta kalıp işi tekrar 2-4’e getirmek yazının girişindeki mesajı vermektir. Aykut Kocaman beni yanıltmaya devam ediyor. Yaptığı Cristian değişikliği oyunu çözen hamle oldu. Dikkat çekmek istediğim bir konu, Cristian girdikten sonraki diziliş, geçen yıl Daum’un kullandığı dizilişin aynısıydı. Aradaki tek önemli fark, Alex’in harika ara pasını kalenin içine sokabilen Niang.

Andre Santos’un golünün yanında, Gençlerbirliği’nini iki golü de mükemmeldi. Guiza’yı tekrar sahada görmeye sevinsem mi, üzülsem mi açıkçası bilemedim…

Guardiola’dan önce Cruyff ve Rijkaard

Guardiola’nın belindeki ağrılar devam ediyor ve Zaragoza maçında kesin olarak takımın başında yer alamayacak. Ancak bu Barcelona için bir ilk değil bundan önceki dönemlerde takımı çalıştıran Cruyff ve Rijkaard da sağlık problemleri nedeniyle takımdan uzak kalmışlardı.

27 Şubat 1991’de kalbinden apar topar ameliyat olan Cruyff, tam 6 maç takımı yardımcısı Carles Rexach’a emanet etmişti. Rexach yönetiminde oynanan 6 maçta 4 galibiyet, 1 yenilgi ve 1 beraberlik alındı. Daha sonra takımın başına geri dönen Cruyff, 10 Nisan’da Juventus’u Kupa Galipleri kupasından eleyerek finale çıktı ve kupayı aldı.

Rijkaard ise zatüre olduğu için 3 Aralık 2005’te Villarreal deplasmanını kaçırdı. Takımın başında yardımcısı Ten Cate yer aldı ve 2-0 galip gelinerek Barcelona’ya geri dönüldü. O sezon Xavi de diz bağlarını koparmış 6 ay sahalardan uzak kalmıştı.

Guardiola’nın hastanede kalmaya nasıl ikna edildiğinin karikatürü ise tabii ki Katalanlar’dan.

Fıtık

Yukarıdaki görüntüyü Valencia maçında sık sık görmüşünüzdür. Bel fıtığı olan Guardiola, zorla da olsa acılarına rağmen deplasmana gitti ama ardından hastanelik oldu. Tedavisi sürüyor. Hafta sonu Zaragoza karşısında Barcelona’nın başında olması zor gözüküyor.

Eğer ilaç tedavileri beklenen sonucu vermezse bıçak altına yatabileceği söyleniyor ancak bunu sezon sonuna kadar ertelemek için elinden geleni yapacaktır. Şimdilik takımı yardımcısı Tito Vilanova çalıştırıyor. Hafta sonu da saha kenarındaki sorumluluk onda olabilir.

Hafta içi oynanacak Arsenal maçına ise Pep ne yapıp en edip çıkar. Bir diğer haber de Puyol’dan; kaptan takımla çalışmalara başladı.