Puma’nın reklam güzel de olan Mısırlı Zidan’ın kafaya oluyor.
link: http://www.dailymotion.com/video/xc2emq_lovefootball_sport
Puma’nın reklam güzel de olan Mısırlı Zidan’ın kafaya oluyor.
link: http://www.dailymotion.com/video/xc2emq_lovefootball_sport
Barcelona bu sezon La Liga’da oynadığı 20 maçta tam 13.176 pas yapmış. Maç başına ortalaması 659. Geçen sezon ise La Liga’da oynadıkları 38 maçta toplam 22.516 pas yapan Barca’nın sezon ortalaması 592’ymiş. Bir önceki sene Rijkaard yönetiminde yapılan pas sayısı ise 22.202. Yani her geçen sene artan bir pas trafiği söz konusu.
Bu sezon yapılan 13.176 pasın 11.031’i yani %83.7’si olumlu sonuçlanırken 2.145’i yani %16.3’ü olumsuz olmuş. Yani 10 pasın 8’i adresini buluyor. İşi oyunculara indirgemek gerekirse 1.747 pasla Xavi‘nin birinci olması tabii ki sürpriz değil. Onu takip edenler ise 1.247 pasla Dani Alves ve 1.052 pasla Pique.
Cumartesi akşamı Guti’nin Benzema’ya yaptığı nefis asist.
Stephen Ireland, Tevez ve Nigel de Jong dünkü Manchester City-Portsmouth maçında John Terry’den arkadaş kazığı yiyen Wayne Bridge’e destek olmak için formalarının içine “Team Bridge(Bridge’in takımı)” yazılı t-shirtler giymişler. Maç sonrasında soyunma odasına giderken formalarını çıkarıp t-shirtlerini gösteren 3’lünün mesajı net; “Tarafımız belli!”
Dün bahsettiğim Cassano-Fiorentina transferi Sampdoria’nın son dakikada karar değiştirmesi sebebiyle gerçekleşmedi. Bu gelişme üzerine sezonun ilk yarısını Benfica’da kiralık olarak geçiren Barcelonalı genç Keirrison 1,5 seneliğine yine kiralık olarak Floransa’ya geldi. Sezon başında büyük umutlarla Benfica’ya giden ve orada parlayıp Barcelona’ya dönmenin hesaplarını yapan Keirrison, Saviola ve Cardozo gibi iki önemli forvetin gölgesinde kaldı. Bir de ocak transfer döneminde Alan Kardec Benfica’ya gelince Keirrison’a yol gözüktü.
Mutu gibi bir adamın yerini Keirrison’un kapatamayacağı bir gerçek ama zaman içinde iyi işler yapabilir ve faydalı olabilir. Fiorentina teknik direktörü Prandelli‘nin dünkü Cagliari beraberliğinden sonra Keirrison’la ilgili söyledikleri ise ilginç; “Kulüp Keirrison’un işini bitirmiş. Kendisini çok az tanıyorum, iyi bir bitirici olduğunu söylediler. Bize yardımcı olacağına inanıyorum.”
Sky Sports’un Arsenal – Manchester United maçını Londra, Manchester, Cardiff ve Edinburgh’daki bazı publarda 3 boyutlu olarak yayınlayacağından hafta içinde bahsetmiştim. Bu büyük keyfi ellerinde bira, gözlerinde gözlükle izleme şansı yakalayan İngilizlerin deneyimlerini okumayı çok istiyorum.
Bu arada 3 boyut ayağına Manchester da Arsenal’i 3’ledi. İzlediğim ilk yarıda bitirdiler işi. 3-1’den sonra biraz göstermelik baskı Arsenal’den ama sonuç yok. Wenger’in çocuklar hala büyüyemediler. Sıradan takımlara karşı takır takır ama büyükler geldi mi saygılarından mıdır nedir bambaşka bir takım oluveriyorlar…
Kalede şu arkadaş olmasa Galatasaray maçlarını o kadar rahat maç izleyeceğim ki anlatamam. Sezon başından beri kaleye yaklaşan her topta beni strese sokuyor bu adam. Bir maçta bile kritik takımı kurtaran bir kurtarış yaptığını hatırlamıyorum. Yabancı hakkımızdan birini böylesine sıradan bir kaleci için kullanıyor olmamız çok acı. En çok da Aykut ve Ufuk’a üzülüyorum bu adamın arkasında bekledikleri için. Bugün yediği golde de halı sahada değişmeli kaleye geçen ve gelen toplarda pişecek diye korkan elemanları anımsattı bana. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama yediği gol yetmedi bir de kırmızı kart görüp bizi 3 puandan edecekti Franco. Vakit geçirmekten sarı kart gördüm yetmez bir de alkış tutayım ikinci sarı gelsin dedi. Şanslıymış ki hakemin gözünden kaçtı. Rijkaard bile kulübeden fırlayıp “Leo no!” diye bağırdı. O an kırmızıyı görse 3 değişiklik hakkı da kullanılmış yeni transferlerden birini koyardık artık kaleye…
Yeni transferler demişken Jo’yu izlerken keşke şu adam Avrupa’da oynayabilseydi diye bütün maç iç geçirdim. Kaç maçtır ağırlaşmış Nonda’yı izledikten sonra hareketli, çapraz koşulu, çalımlı Jo’yu izlemek keyif ve ümit verdi bana. Neill ise defanstan top çıkarırken çok hata yaptı ama onun dışındaki müdahaleleri yerindeydi. Gio hakkında ise birşey söylemek için şimdilik erken. Bulduğu az sürede yetenekliyim ben dedi ama onu biz zaten biliyoruz. Yeni transfer değil ama kadroda yeni yeni yer bulmaya başlayan Emre Çolak ise ilk 11’de başladığı maçta hiç mi hiç sırıtmadı. Tek problemi fiziksel. Yetenekli ve akıllı ancak henüz çok güçsüz. İkili mücadelelerde çok zayıf kalıyor. Biraz genişleyip yere sağlam bastı mı çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum.
Avrupa’nın üst düzey liglerinde mücadele eden takımlar arasında galibiyeti olmayan tek takım Denizlispor’dan 3 puan almamak çok büyük sürpriz olurdu. Aslına bakarsanız 2-1’lik galibiyet bile yeterli değildi benim için. Daha fazlasını bekliyordum. Sakatların da geri dünüşüyle daha gollü, gümbür gümbür gelen bir Galatasaray’ı önümüzdeki maçlarda görmek umuduyla…
Afrika Uluslar Kupası şampiyonu finalde Gana’yı 1-0 yenen Mısır oldu. Maçın ilk yarısı Arsenal-Manchester United maçıyla ikinci yarısı ise Denizlispor-Galatasaray maçıyla çakışınca final benim için 3. planda kaldı. Ara ara kanal değiştirip bakmaya çalışsam da 90 dakika hakkında fazla yorum yapma şansım yok.
Benim için turnuvanın favorileri Fildişi Sahili ve Kamerun’du. Beklenmedik kadar kötü oynayıp elendiler. Mısır turnuva başından beri en iyi oynayan ve kupayı en çok arzulayan ekip görünümündeydi. Gana’nın özellikle Essien’i kaybettikten sonra buralara geleceğini hiç tahmin etmiyordum. Final oynamaları bile alkışa değer. Mısır 2006 ve 2008’den sonra 2010’u da kazanarak üst üste 3. Afrika şampiyonluğunu ilan etti ancak 6 ay sonra kendi kıtalarında düzenlenecek olan Dünya Kupasında yoklar…
Soğuk olur, zemin kötü olur, sarı kart cezalısı çok, uçak inemedi, Samsun’du, Kayseri’ydi derken Fenerbahçe geçen senenin kıl payı şampiyonunu evinde madara etti.
Herşeyden önce takım savaşmayı, maçı bırakmamayı sonunda öğrendi. Veya Koch‘un program ancak etki etmeye başlıyor. Selçuk ile Deniz kağıt üzerinde son derece canımı sıkıyordu ama ikisi de bugün gayet iyiydiler. Özellikle Fenerbahçe’nin attığı ilk golde ceza sahasının içinde attığı mini çalım ve Semih’e al da at pası alkışa değer. Mehmet Yıldız’ın attığı boru golde de Wederson’un kafayla indirme gerizekalılığını da pas geçmeyelim. Fenerbahçe bu maçı ilk yarıda koparırdı ama Sivas kalecisi Akın’a teşekkür etsin. Hele Özer’in uzaktan attığı bir şutu 90’dan bir çıkarışı var ki, alkışşş!
Maçın ikinci yarısında Sivas tam anlamıyla sürklase oldu. Bu devrede çok önemli olduğunu düşündüğüm iki nokta var. Birincisi Semih’in attığı ikinci goldeki Deniz’in pasını Lugano atamazdı; Guiza o topu mümkün değil öyle kontrol edemezdi ve hadi top önüne öyle sekmiş olsun, Semih’in yaptığı soğukkanlı plase 101 vuruşu ya-pa-maz-dı!
İkinci nokta ise Uğur Boral. Açık açık “Halı saha takımıma bile almam!” dediğim Uğur’a bu akşam saygı duymak lazım. Aykut Kocaman Brezilya’dan Dentinho‘yu getirmiş olsaydı ve Uğur Uğurinho’nun bu akşam attığı iki golü atmış olsaydı; şu an taraftar göbek atıyor, basın da vay vay vay!, aman aman! diye bağırıyordu. Ama bu performansla devam etmesi şart. Sevilla bir, Sivas iki… Ben futbolcunun, zeki, çevik, ahlaklı ve devamlısını severim 🙂
Şubat ayı özellikle zirvede keyifli geçeceğe benzer. Galatasaray’ın “Yollarda bulurum seni!” fikstürü işlerin enteresan bir hal almasına sebep olabilir.