Canlı salyangoz yiyen futbolcu

gattuso_italia

Uzun süredir sakatlığı sebebiyle sahalardan uzak kalan Gattuso kendine ekstra gelir yaratmak için ilginç bir yöntem bulmuş. 24 takım arkadaşıyla adam başı 500 ila 1400 Euro karşılığında canlı salyangoz yemek üzere bahse giren Gattuso, salyangozu ve toplam ~25,000 Euro’yu hüpletmiş. Saha içindeki deliliğiyle tanına Gattuso görünüşe göre saha dışında da fena değil.

PS: Çiğ et, çiğ ahtapot, çiğ balık, vs. yemişliğim vardır. İsterseniz 24 kişi toplanın gelin. Kapım açık.

Savasin adi; Douglas Costa

44329921

Su gunlerde Venezuela’da devam eden 20 yas alti Guney Amerika kupasinda butun gozler bu gencte. Adi Douglas Costa, Gremio takiminda forma giyiyor ve oyun stili ile Ronaldinho’ya cok benzetiliyor. Real Madrid ve Barcelona scoutlari bu genci cok yakindan takip ediyorlar ve yaz sonu teklif yapmayi planliyorlar. Ortadaki en buyuk sorun ise, genc oyuncunun Gremio ile 2013’e kadar sozlesmesi olmasi ve serbest kalabilmesi icin en az 25 milyon euro odenmesinin gerekmesi. Douglas Costa’yi hic izlemedim ama eger cok iyiyse 2 kulupte fiyatina bakmaz, transferi gerceklestirmek icin herseyi yapar. Bu yaz Barca ile Real Madrid’in saglam bir transfer savasi yasayacagi kesin. Benzema, Ribery, Van Persie, Villa derken son olarakta bu Douglas Costa…

Barça’nın dil bilimcileri

Barcelona kadrosu enteresan bir kadro. Öncelikle birçok yabancı oyuncu olmasına rağmen takımdaki İspanyol oyuncuların hepsi Barcelona’nın altyapısından yetiştirdiği kendi çocukları. Yabancı oyuncular ise mini Birleşmiş Milletler gibi: Arjantin, Uruguay, Brezilya, Fransa, Beyaz Rusya, Izlanda, Mali, Fildişi Sahili, Kamerun ve Meksika..

Bu kadar adam nece konuşuyor diye merak ettim. Mesela Hleb ile Toure aralarında Rusça konuşuyorlarmış. Marquez, Henry ve Gudjohnsen ile İngilizce, Abidal ve Afrikalılar ile Fransızca konuşuyormuş. Aileleri Karayip Adaları’ndan olan Abidal ile Henry aralarında Creole patlatıyorlarmış. En hoşuma giden ise Keita ile Toure’nin muhabbeti. Malili Keita ülkesinin lisanı Bambara konuşuyor, Fildişi Sahilli Toure ona ülkesinin lisanı Diola ile cevap veriyormuş. İki lisan birbirine çok yakın olduğu için pek güzel anlaşıyorlarmış.

Gelelim yazının başlığına. Eidur Gudjohnsen tam 8 lisan biliyormuş: İzlandaca, İspanyolca, İngilizce, Felemenkçe, Almanca şakır şakır; Katalan, Fransızca ve Danca’yı da gayet iyi anlıyormuş. Thierry Henry de fena değil bu arada. 6 lisan. Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Creole ve Katalan.

Ne  demişler? Fe-külli insânin fi’l hakîkati insanü. Wer fremde Sprachen nicht kennt, weiß nichts von seiner eigenen. Apprendre une langue, c’est vivre à nouveau. Cada palabra tiene un alma.

Bir lisan bir insan.

Steven Gerrard tutuklandı!

2054844264_f56de46606

Anlaşılan Newcastle’a iki tane attıktan sonra Guinness’i biraz fazla kaçırmış Kaptan. Merseyside’daki Lounge Inn adlı mekanda gece iki buçukta çıkan bir arbede üzerine çağırılan polis 6 kişiyi tutuklamış. Bir kişinin ağzını yüzünü kırılmış. 6 kişiden biri de bizim Stevie G.

Kaptan’ı cici çocuk bilirdik ama mazotu fazla kaçırınca bulanıyormuş onun kafa da. Veya pub sahibi koyu Everton taraftarı olup, uslu duran Stevie’yi ispiyonlamıştır… Kim bilir?

Asparagas’in boylesi

juninho-envoie-lyon-en-finale-122181

Dun gece bir spor programinda son dakika gelismesi olarak Galatasaray’in Juninho ile on sozlesme imzaladigi iddaa edildi. Simdi bir duralim ve dusunelim. Heralde Galatasaray’in en guclu bolgesi ortasahanin ortasi, o bolgede oynayabilecek ve cok formda bir cok oyuncu var. Juninho acisindan bakalim. Adam Lyon’un kaptani, takim sampiyonlar liginde gruptan cikmis, ligde her zamanki gibi sampiyonlugun en buyuk adayi, orayi birakip bu saatten sonra neden Turkiye’ye gelsin? Tum bunlari dusundugumuzde biraz daha destekli sallamak gerekmez mi sizce de?

Eger Galatasaray cok transfer yapmak istiyor ise, sag beke bir adam almali, cunku Sabri oranin adami degil ve takim savunmasini ciddi anlamda bozuyor,

Berlin Aslani

Dun gece Galatasaray Berlin deplasmanindaydi diyecegim ancak Berlin Olimpiyat stadinda 40binden fazla Turk seyirci vardi ve 90 dakika boyunca hic susmadan takimlarini desteklediler, keske her Avrupa deplasmani boyle olsa…

Galatasaray maca klasik sistemiyle yani 4-2-3-1 formatinda cikti. Ilk 11’deki degisikler ise; cezali Ayhan yerine Mehmet Topal ve defanstaki yerine geri donen Meira’nin yerine Baris sahadaydi. Bu ikili sakatliklardan yeni cikmis olmalarina ragmen cok iyi oynadilar. Ozellikle Baris’i cok begendim, sahada basmadik yer birakmadi. Bu formunu devam ettirirse formayi kaptirmasi zor gozukuyor. Galatasaray dun takim olarak maci cok istedi. 90 dakika boyunca cok kostular, cok mucadele ettiler ve galibiyeti sonuna kadar hak ettiler. Baski yedikleri son 10 dakika disinda sahanin hakimiydiler ve alkisi hakettiler. Ancak anlamakta zorluk cekiyorum, bir takim 3 gun arayla nasil bu kadar farkli olabiliyor. Pazar aksami Hacettepe ile oynayan Galatasaray ile dun geceki Galatasaray arasinda dunyalar kadar fark vardi. Acaba futbolcular mac mi seciyorlar diye dusunmeden edemiyorum.

Ayri bir parantez de Lincoln icin acmak istiyorum. Lincoln dun sahaya kaptan olarak cikti ve tartismasiz macin yildiziydi. Inanilmaz sutlar cekti, calimlar atti ve kendinden beklenenden cok daha fazla kostu, mucadele etti. Heralde Alman topraklarina basinca eski gunleri aklina geldi…

Dun geceki mactan sonra; 10 sene once Berlin’de baslayan Uefa seruvenini hatirlalamak mumkun degildi. Kadikoy finali yolunda bol sans Galatasaray…