Keirrison Barcelona yolunda

Forvete David Villa’yı almak için ciddi rakamları gözden çıkaran aynı zamanda ilerisi için genç ve yetenekli oyuncuların da peşinde olan Barcelona, Palmeiras’ta oynayan genç forvet oyuncusu Keirrison’un işini bitirmek üzere.

Katalan ve Brezilya basınında yer alan bu haberlerin yanısıra Palmeiras teknik direktörü Wanderlei Luxemburgo da kendisine ait sitesinde Keirrison’un Barcelona’ya gitmesinin an meselesi olduğunu ve böyle bir yeteneği elbette çok arayacaklarını söylemiş.

Keirrison için Palmeiras’a ve bonservisinin bir kısmına sahip olan Traffic Sports Marketing’e toplam 13 milyon euro gibi bir rakam ödemeyi planlayan Barcelona genç oyuncu için planını da şimdiden yapmış. Daha önce yine Palmeiras’tan aldıkları Henrique gibi Keirrison’u da pişmesi için kiraya vermeyi planlıyorlarmış. Hatta David Villa transferi için hala umutlu olan Barcelona, ödeyecekleri bonservisin yanında Keirrison’u da Valencia’ya kiralık vermenin peşindeymiş.

Leonardo‘nun Milan’ın başına gelmesinden sonra adı ilk olarak Milano ekibiyle anılmaya başlayan Keirrison, genç yaşına (20) rağmen kale önünde çok etkili ve müthiş bir bitiriciliğe sahip. Ocak 2009’da Palmeiras’a transfer olan Keirrison’un bu sezon 21 golü bulunuyor. 2006-2009 yılları arasında formasını giydiği Coritiba takımıyla da geçen sezon 41 gol atmıştı.

Barcelona’nın alır almaz kiralamak istemesinin nedeninin de Keirrison’un biraz güçsüz olmasına bağlıyorum. Brezilya liginde oynanan futbolun genel anlamda fiziksel mücadeleye dayalı olmamasından dolayı Keirrison’un da tek eksiği bu olarak gözüküyor. Sonuçta La Liga’daki fiziksel mücadele bir Premier League ya da bir Serie A değil ama yine de Keirrison’un Barcelona forvet hattında oynayabilmesi için yere daha sağlam basması şart.

Showdown in Chinatown Vol.II

Daha önce NBA yıldızı Steve Nash’in kurucusu olduğu “Football For Good” adlı hayır kurumunu ikinci kez tanıtmak ve Afrikalı çocukların eğitimine katkı sağlamak için 24 Haziran’da ünlü futbolcular ve basketbolcularla beraber New York’ta gösteri maçı yapacağından bahsetmiştim.

Thierry Henry, Mathieu Flamini, Ryan Babel, Edgar Davids, Grant Hill, Francesco Santoro, Claudio Reyna, Zanetti, R. Cordoba, Adrian Mutu, Salomon Kalou, Chris Bosh ve Tony Parker gibi ünlü sporcuların karşı karşıya geldiği maç oldukça keyifli geçmişe benziyor. Keyfi bir yana umarım yapılan organizasyon amacına ulaşmış ve Afrikalı çocuklar için bağış toplanabilmiştir.

Maçın üçüncüsü 24 Eylül’de Vancouver’da yapılacak. Bu arada Steve Nash’in gösteri maçı için hazırladığı tanıtım videosunu kaçıranlar varsa buradan izleyebilirler.

Howard Webb

Premier League’de bu sezonun en tartışılan hakemi olan Howard Webb, Konfederasyon kupasında Brezilya-Mısır maçında verdiği penaltı kararıyla da olay yaratmıştı. Penaltı pozisyonu çözemeyen Webb saha kenarındaki tekrar görüntüleri ve yardımcısının uyarısıyla beyaz noktayı göstermişti.

Zaten önceden damgalı olan Webb, bu karar sonrası Guardian’ın malzemesi olmuş. Kendisi için özel bir fotoğraf galerisi oluşturulmuş.

Ermanonel Messi

Erman Kılıç, çok teknik ve hızlı bir oyuncu olduğu için Bülent Uygun tarafından Barcelona’nın Arjantinli oyuncusu Messi’ye benzetildiğinin belirtilmesi üzerine, ”Hocamız Messi’ye benzetiyor, inşallah hocamıza layık oluruz” diye konuştu.

Töbe, töbe…

Güzel transferler

Avrupa’da yapılan büyük ve popüler transferlerin yanısıra her gün basınımıza çok yansımayan akılcı ve mantıklı transferler de yapılıyor. Bu transferler arasında benim beğendiğim bir kaç tanesi şöyle;

Marcelo Moreno (Shakhtar Donetsk) —> Werder Bremen Pele (Porto) —> Genoa Jeremy Mathieu (Toulouse) —> Valencia Campagnaro (Sampdoria) —> Napoli Eremenko (Udinese) —> Dinamo Kiev Sven Bender (1860 Münich) —> B. Dortmund Franco Zuculini (Racing Club) —> Hoffenheim Shunsuke Nakamura (Celtic) —> Espanyol Luis Jiménez (İnter) —> West Ham Orlando Engelaar (Schalke) —> PSV Joe Hart (Man City) —> Birmingham

Podolski Köln’e geri döndü

Münich macerası pek uzun sürmeyen Podolski Köln’e geri döndü. Sezon ortasında Köln tarftarlarının bu transfer için para topladıklarından bahsetmiştik. Köln kulübü iki yakayı bir araya getirmiş ve Podolski’nin 10 milyon euroluk bonservisini ödeyebilmiş.

Bayern bu adamdan nasıl yararlanamadı ve Podolski daha üst düzey bir kulübe rahatlıkla gidebilecekken neden Köln’e geri döndü hala anlayabilmiş değilim…

Bu arada Köln’ün yeni sezon formaları da Podolski’nin imza töreninde tanıtılmış.

Neye alıştınız ben anlamadım?

Dün gece İsmail Köybaşı’nın transfer haberlerini duyunca Beşiktaş resmi internet sitesine girip resmi açıklama yapılmış mı diye bakma gereği hissettim. Gecenin o saatinde resmi açıklama daha yapılmamıştı ancak bu sefer Beşiktaş transferde doğru yolu izlemiş ve önce kulübüyle anlaşmıştı. Bunu G.Antep başkanı İbrahim Kızıl‘ın yaptığı açıklamalardan anlayabiliriz; “Bir Anadolu kulübü olarak bu transfer karşılığında Beşiktaş’tan iyi bir bonservis bedeli aldık, bu kendi yağıyla kavrulan kulübümüz için çok önemli…”. Beşiktaş bugün içinde de İsmail’le anlaşır ve bu sefer kimseden çalım yemeden bu işi bitirir.

Beşiktaş İsmail’i alarak büyük iş yaptı bence. Sol bekini uzun yıllar emanet edebileceği bir adamı kadrosuna kattı. Her sezon yerine adam alınan İbrahim Üzülmez artık bu sezon kulübenin yolunu tutacak gibime geliyor. Bu arada Galatasaray’ın da İsmail’i çok istediğini ancak Antep başkanının Galatasaray’a bu oyuncuyu satmak istemiyoruz dediğini çok yakından biliyorum. Beşiktaş’a transferi konusunda da Yıldırım Demirören’le İbrahim Kızıl’ın patronu oldukları şirketler arasında iş yapmalarından ötürü oluşan yakınlıklarından dolayı bu transferde anlaştıkları sağda solda konuşulan dedikodular. Bu dedikodular anlamız Türkiye’de bu işler zaten böyle yürüyor ve dediğim gibi Beşiktaş çok çok iyi bir transfer yapmıştır.

Bu arada dün gece yarısı ajanslara Nihat Kahveci transferi de düştü. Nihat’ı anlatmaya ve tartışmaya gerek yok. Kaptan ait olduğu yere geri döndü demek yeterli. Demirören‘in Gökhan Zan ve Mehmet Topuz transferlerinden sonra bozulan sinirleri bu iki isimle yeniden kendine gelmiştir heralde.

Yazının başlığına ve fotoğrafa gelince ise; dün gece Beşiktaş resmi sitesinde bu sezon sonuna kadar hakettikleri çifte şampiyonlukları için tasarlanmış olan ve taraftara satışa sunulan t-shirtlere denk geldim. İçlerinde gerçekten güzel t-shirtler var ama en çok yukarıdaki t-shirt ilgimi çekti. Açıkçası verdiği mesajı ben anlayamadım. Seneler sonra gelen kupalar sonrası neye alışmışlar?

Anlayabilen varsa beni de aydınlatsın bir zahmet…