CR9 > CR7

raul7

Cristiano Ronaldo ve Real Madrid dedikodusu bitmek tükenmek bilmiyor. 70 milyonlar, haftalık 220,000 poundlar havalarda uçuşuyor.

Ama bir problem var. Cristiano Ronaldo’nun forma numarasından türetilen CR7 adlı tescilli markası Real Madrid’e giderse elinde patlar. Çünkü Real Madrid için 7 numara demek Raul demektir.

Hop, imdada gevşek menejer yetişiyor. The Sun’ın haberine göre CR7’nin menejeri Jorge Mendes CR9 markasını geçen ay Portekiz’de tescil etmiş bile. Bu durumda iki ihtimal var. Ya bu iş bitmiş ve Saviola’nın 9 numaralı formasına göz dikilmiş veya menejer ortalığı karıştırmak için ne yapacağını şaşırmış.

Barça’nın dil bilimcileri

Barcelona kadrosu enteresan bir kadro. Öncelikle birçok yabancı oyuncu olmasına rağmen takımdaki İspanyol oyuncuların hepsi Barcelona’nın altyapısından yetiştirdiği kendi çocukları. Yabancı oyuncular ise mini Birleşmiş Milletler gibi: Arjantin, Uruguay, Brezilya, Fransa, Beyaz Rusya, Izlanda, Mali, Fildişi Sahili, Kamerun ve Meksika..

Bu kadar adam nece konuşuyor diye merak ettim. Mesela Hleb ile Toure aralarında Rusça konuşuyorlarmış. Marquez, Henry ve Gudjohnsen ile İngilizce, Abidal ve Afrikalılar ile Fransızca konuşuyormuş. Aileleri Karayip Adaları’ndan olan Abidal ile Henry aralarında Creole patlatıyorlarmış. En hoşuma giden ise Keita ile Toure’nin muhabbeti. Malili Keita ülkesinin lisanı Bambara konuşuyor, Fildişi Sahilli Toure ona ülkesinin lisanı Diola ile cevap veriyormuş. İki lisan birbirine çok yakın olduğu için pek güzel anlaşıyorlarmış.

Gelelim yazının başlığına. Eidur Gudjohnsen tam 8 lisan biliyormuş: İzlandaca, İspanyolca, İngilizce, Felemenkçe, Almanca şakır şakır; Katalan, Fransızca ve Danca’yı da gayet iyi anlıyormuş. Thierry Henry de fena değil bu arada. 6 lisan. Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Creole ve Katalan.

Ne  demişler? Fe-külli insânin fi’l hakîkati insanü. Wer fremde Sprachen nicht kennt, weiß nichts von seiner eigenen. Apprendre une langue, c’est vivre à nouveau. Cada palabra tiene un alma.

Bir lisan bir insan.

Hastasiyim Bbq partilerinin

b_cdc6829999bbba57c83eb3602dcbd66e

Her sene kamp donemlerinde haberlerde takimlarin bbq partilerinde yoneticilerle bir araya geldiklerini duyariz. Gercekten takim icinde butunlesme icin cok guzel bir organizasyon. Ya doner yenir, ya guzel bir kuzu cevirilir… Ama merak ettigim birsey var. Mesela Ispanyol takimlari Tapas partisi yapiyor mudur ya da Italyanlar Pizza yuvarliyor mudur??

City’den Kaka için 175 milyon pound

kaka

Ne para be!

100 milyonu Milan’a, 75 milyonu 5 sene için Kaka’ya. Sezonda 15 milyon, haftada 287000 pound demek. Milan Sao Paolo’dan 5 milyon pound civarı bi paraya almıştı zamanında.

Berlusconi “Daha kararımızı vermedik” gibi birşeyler söylemiş ama umarım kabul etmezler. Ne işi var Kaka’nın Manchester City’de yahu?

Şeyh Mansur için günün anlam ve önemini belirten bir video koptu gönlümden:

“Azimle ….. tasi deler” bu olsa gerek

trezeguet_jpg

Gecen Eylul ayinda Zenit ile oynanan macta sakatlanan ve 2! dizinden ayni anda ameliyat olan Juventus’lu Trezeguet, 4 ay sonra dun ilk defa takimla beraber idmanlara basladi. Normal sartlarda bir diz ameliyati sonrasi spor yapabilmek icin en az 6 aylik bir iyilesme sureci gerekirken, Trezeguet’nin bu kadar erken sahalara donmesine sapka cikarmak lazim. Su anda cok formda olan, Del Piero ve Amauri ikilisine katilacak iyi bir Trezeguet, hic suphesiz Juve’nin gucune guc katacaktir.

Dedikoduyu kes!

610x

Haftasonu oynanan Manchester United – Chelsea macinin oncesinde cok ilginc bir olay yasanmis. Chelsea takiminin kaldigi otelde saat sabah 7 sularinda yangin alarmi calmaya baslamis ve butun futbolcular o saatte yataklarindan kalkip 1 saat boyunca disarida beklemisler. Isin bir diger ilginc yani, bu macta Tevez’i izlemek icin Manchester’da bulunan Maradona’nin otelin 12. katinda kaliyor olmasi ve ictigi puronun dumani yuzunden yangin alarminin calmasiymis. Sabah o saatte Maradona’nin puro iciyor olmasi ne kadar gercekci bilemedim ama Chelseali futbolcularinin yedikleri 3 gol icin bahaneleri hazir sanki…

Joseph Thunder

fifa

Gectigimiz hafta transferde eski yillari hatirlatan gunler yasadik. Bir donemin populer hareketi futbolcu kacirma olaylari aklima geldi. Galatasaray’in Fenerbahce’den Benhur’u kacirmasi, Fenerbahce’nin Galatasaray’dan Tarik’i kacirmasi… Bu haftaki de oldukca enteresandi. Haftalardir Trabzonspor’a ha transfer oldu, ha olacak dedigimiz Yusuf Simsek Besiktas’a transfer oldu. Gece haberlerinin flas olarak gectigi transfer hikayesi de oldukca komik. Bursaspor yoneticileri Besiktas ile gorusurken, ayni anda Yusuf ise Trabzonspor kampinda Ersun Yanal ile gorusuyordu. Sonuc olarak Yusuf, 1 milyon euro arti Tuna ve Aydin karsiligi Besiktas’a transfer oldu. 34 yasindaki bir futbolcuya bu para ne kadar dogru bilemedim. Heralde Italya’da bulunan Delgado’nun sakatligi ile ilgili haberler cok iyi degil. Sagdan soldan duyduguma gore, Besiktas taraftarlari da bu transferden pek memnun degilmis. Aama neden memnun olmuyorlar anlamadim, heralde Yusuf’un ilk aciklamasini duymamislar. “BEN DOGUSTAN BESIKTASLIYIM”

Bu arada bir dipnot daha. Duyduguma gore Besiktas Appiah ile anlasmis, federasyondan onay bekliyormus. Allah Besiktas taraftarina sabir versin…

Haftanın galibi: Manchester United

2484296010_b600da004f

Tartışmasız Avrupa’da haftanın maçı Old Trafford’daydı. Cumartesi günü Liverpool’un Stoke City’yi geçememesi, üstüne Rafa Benitez’in Alex Ferguson aleyhine ettiği laflar United’ın gazını açmış. Chelsea’ye üç tane takıp takımı Londra’ya, Scolari’yi topun ağzına, Abramovich’i de Rusya’ya borçların peşinden koşmaya yolladılar. Ryan Giggs olgun kanattan sol iç pozisyonunda futbol azmini bir kez daha sergiledi. Rooney ise takımın hırs küpü itici gücüydü. Evra soldan aka aka sonunda sakatlandı. Kırmızı Şeytanlar hafta içi Wigan’ı evinde, Cumartesi günü de Reebok Stadyumu’nda Bolton’u geçerse, Liverpool Pazartesi günü Everton ile Merseyside derbisine ikinci sırada çıkabilir.

La Liga bol bol gol gördü bu haftasonu. Herkes 3 attı. Haftanın kapanışında Osasuna deplasmanında ise yine Messi imzası vardı. İkinci yarıda Çek Plasil’in önderliğinde ayağa kalkan Osasuna karşısında 73. dakikada 2-1 mağlup duruma düşmüşlerdi ki önce 80’de Xavi, ayağını kırma tehlikesine rağmen beraberlik golünü sonra da 85’de Messi Güntekin’e “Böyle. Futbolcu. Yok.” dedirten bir gol ile işi 3-2 bitirdi. Real Madrid ne kadar baskı yaparsa yapsın, bu 12 puan ka-pan-maz.

Serie A’hı gitmiş vahı kalmışda Inter kendi evinde Cagliari’den 1 puanı zor kurtardı. Del Piero yine bir serbest vuruş golü ile 1-0 olsun, bizim olsun yaptı. Roma Olimpiyat Stadı’nda ise Beckham Milan ile Roma yenişemediler. Milan özellikle ikinci yarıda oynadığı futbol ile kazanmayı haketmişti ama 2-2‘ye fit oldular. İlk yarıda bir serbest vuruş sırasında topun başında Beckham, Ronaldinho ve Pirlo beraber duruyolardı. En son Galacticos’ta oluyordu böyle şeyler.

Fenerbahçe Tokat’ta kartopu oynadı. Aynı sahada Galatasaray maç oynasaydı ne yaygara kopardı diye düşünmeden edemedim vallahi. Leverkusen repeate takmış Cimbom’u. Joseph Thunder doğuştan Beşiktaş’lıymış. Koko yazacakmış bununla ilgili ama Kablonet kumpas yapmış haftasonu…