Valencia‘nın içinde bulunduğu mali kriz malumunuz. Haziran ayında ödenmesi gereken borç miktarı 75 milyon euro. Bu parayı ödemenin tek yolu da oyuncu satmak. Takımın en gözde ismi hiç kuşkusuz David Villa. Bu haftaiçinde Arapların sahip olduğu Manchester City ile Valencia görüşmüşler, ancak anlaşma sağlanamamış. David Villa ise yaptığı açıklamada, İspanya dışında bir ülkede oynamayacağını söylemiş. Valencia’dan sonra İspanya’da oynayacağı iki kulüp var. Ya Barça ya da Real Madrid. Eto’o ile hala sözleşme yenilemeyen ve sezon sonu sağlam bir forvet alacağına kesin gözüyle bakılan Barcelona’nın sezon sonu bu transferi bitireceğini düşünüyorum. Barça forması da David Villa’ya yakışır be…
Etiket: futbol
Stopersiz Kadiköy’e…
Dün akşam maç başladı, Galatasaray daha önceki UEFA maçlarında olduğu gibi ayağa pas yaparak oyuna ağırlığını koydu. Bu arada Hamburg bir kaç etkisiz kornerle gol aradı, bir de uzaktan etkili bir şutları vardı. 32. dakikada Ayhan kaptan çıktı kontradan nefis bir gol attı ve ilk yarıyı 1-0 önde kapadık. İkinci yarı başladı, Sabri’nin kanadından gelen ortada Volkan’ın ofsaytı bozmasıyla saçma sapan bir gol yedik.
Ve oyunun kopma anı; Nonda yüzde bir milyonluk golü kaçırdı, top döndü dolaştı ve takımın son stoperi Emre Aşık kırmızı kart gördü. İşte bu dakikada sahadaki ve televizyon başındaki tüm Galatasaraylılar ” Ahaa! Şimdi bittik işte” dedi. Pozisyon sarı mı kırmızı mıydı tartışılır ama artık çok geç, geçmiş olsun olan oldu bir kere.
Kırmızı kart pozisyonundaki serbest vuruşun hemen ardından bir baktık ki Balta’nın yanında Kewell var. Herkes genç Semih hazırlanırken Kewell geçici olarak orada oynuyor sandı. Ancak öyle olmadı, bugüne kadar bu forma için goller atan, asistler yapan Kewell maçın sonuna kadar stoperde hatasız oynayıp bir profesyonellik dersi daha verdi. 10 kişi kaldıktan sonra gol yemememizin gerçekten büyük şans olduğunu ve futbol tanrılarının bizimle birlikte olduğunu kabul ediyorum ancak yapılan mücadeleyi ayakta alkışlamak ve şapka çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Bu arada bir parantez Hamburg teknik direktörü Martin Jol için, Oliç gibi bir silahı ilk 11’de oynatmadığın için teşekkürler…
Son yarım saatte Çanakkale geçilmez style futbolu ile Galatasaray İstanbul’a 1-1’lik avantajlı bir skor ile geri döndü. Ancak bu avantajlı skora rağmen Ali Sami Yen‘deki maç daha da zor geçecek. Bugüne kadar UEFA kupasında deplasmanda oynadığı bütün maçlarını kazanmış bir Hamburg ile karşılaşacağız. Savunmamızın durumu zaten ortada. Benim tahminim Büyük Kaptan bir hafta boyunca genç Semih’i bu maça özel olarak hazırlayacak.
Bugünden itibaren bu maçı unutup Pazar akşamı oynanacak olan Trabzon maçına odaklanmak lazım. Avni Aker‘den alınacak bir 3 puan lig şampiyonluğu için dev bir adım demektir…
Road to Kadıköy
Galatasaraylı yöneticilerimiz son dakika golüyle elediğimiz Bordeaux maçından sonra Boğaz köprüsünü geçtik, Kadıköy‘e doğru ilerliyoruz demişlerdi. Galatasaray’ın bu sezon UEFA kupasında sonuna kadar gideceğine en çok inananlardan biri olarak, bu demecin erken verildiğini düşünüyorum. Önümüzde çok zor bir Hamburg maçı var, hani onu geçtik diyelim ardından çeyrek ve yarı final. Bana kalırsa Galatasarayımız daha gişelerde bekliyor.
Gelelim Hamburg maçına; bakmayın Hamburg’un son lig maçında Moenchengladbach gibi zayıf bir ekipten 4 gol yemesine. Her takımın şanssız ve kötü günleri olur. Galatasaray değil miydi, bundan 2 hafta önce Kocaelispor’dan Sami Yen’de 5 yiyen? Hamburg adına bu sezon benim aklımda kalan, lig maçında Bayern’i sürklase ederek yenmeleriydi. Hamburg’un en zayıf noktası defansın göbeği. Çok ağır bir defans yapısına sahipler. Guy Demel gibi önemli bir isim sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Defanslarının zayıf olduğu kadar, forvetleri de bir o kadar güçlü Almanların. Petric ve Olic gibi iki mükemmel sol ayağa sahipler. Özellikle Olic çok beğendiğim bir oyuncu, zaten önümüzdeki sezondan itibaren Bayern’de forma giyecek, imzayı attı bile. Çok hızlı ve çok ters. Tam Galatasaray defansının sevmediği cinsten. Youla bile bu defansı ne hale getirmişti hatırlıyorsunuzdur heralde… Orta sahalarındaki en önemli iki isim Piotr Trochowski ve David Jarolím. İkisinin de bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri var. Kanatta oynayan Trochowski sağdan ve soldan yaptığı hızlı bindirmeler ile çok etkili.
Bu maç öncesi Galatasaray’da ise en büyük problem; Servet, Emre Güngör ve Mehmet Topal’ın sakatlığının ardından Meira’nın da Zenit’e satılması. Bu durumda savunmanın göbeğinden yanlız kalan emektar savaşçı Emre Aşık’ın yanında büyük olasılıkla Hakan Balta oynayacak. Balta’nın boşalttığı sol beke ise Volkan Yaman geçecek. Bülent Korkmaz’ın Semih gibi bir genci Hamburg deplasmanında ilk kez sahaya sürme riskine gireceğini hiç sanmıyorum. Benim asıl korkum stoperde oynayacak olan Hakan Balta değil, sol bekte oynayacak olan Volkan Yaman. Orada çok ağır kalıyor. İleri çıktı mı geri gelemiyor, ters kademelere girmekte zorlanıyor. Hamburg gibi defansın arkasına derinlemesine oynayan bir takım karşısında ters kademeler çok önemli. Bu maçta arayacağımız bir diğer önemli isim ise sarı kart cezalısı Milan Baros. Hamburg gibi ağır defansı olan bir takıma karşı çok iş yapabilirdi. Ama olsun Arda, Kewell, Lincoln etkili gibi ayaklarımız var. Bu isimlerin bundan önceki UEFA maçlarında, özellikle de deplasmanlarda nasıl performans sergilediklerini hatırlıyoruz.
Açıkçasını söylemek gerekirse bu maçta gol yiyeceğimiz bir gerçek. İlk defa yan yana oynayacak bir dörtlü ile sahada olacağız. Ama gol yememiz kadar atmamız da bir o kadar olası. İlk maçta alacağımız gollü bir beraberlik ya da 2-1’lik, 3-2’lik bir yenilgi bile Sami Yen‘de bize turu getirir. Hamburg elenmeyecek bir takım değil, hadi geçelim şu boğaz köprüsünü artık!
Rövanş zamanı #2
Şampiyonlar liginin diğer çeyrek finalistleri bu akşam belli oluyor.
Gecenin en önemli maçında Manchester United, Milano’da elinden kaçırdığı İnter’i Old Trafford‘da ağırlıyor. Haftaiçinde Ferguson’un yerine geçme hayalleri kurduğunu açıklayan Mourinho ve takımının işi oldukça zor. Milano’daki maçta kaleci Julio Cesar’a duacı olmuşlardı yoksa bugün oynayacakları maç bir formalite maçı olabilirdi. Bana kalırsa Ferguson bu maça ileri uçta Rooney, Tevez, Berbatov üçlüsüyle çıkıp, maçın başlama düdüğü ile birlikte İnter kalesine saldırabilir ve istediği skoru ilk yarıda elde edebilir. İnter üzerine çok adamla gelindiğinde şaşıran bir ekip. Bunun en güzel örneğini Atalanta deplasmanında madara olurken görmüştük zaten.
Bir diğer İngiliz ekibi Arsenal ise, ilk maçta Van Persie’nin penaltı golüyle yendiği Roma ile İtalya’da karşılaşıyor. Bu sezon gol yollarında büyük sıkıntı çeken Arsene Wenger ve gençlerinin işleri oldukça zor. Sakatlıktan kurtulan ve gollerle geri dönen Eduardo kadroda ancak yanındaki Bendtner gerçekten saç baş yoldurtan cinsten. Roma’nın ise en büyük motivasyonu, bu sezon final maçının Roma Olimpiyat stadında oynanacak olması. Bu tip eleme maçlarını iyi oynayan Roma’nın Totti, Baptista ve Vucinic üçlüsü ile maça ağırlığını koyacağını düşünüyorum.
Bu sezonun en formda ekibi Barcelona ise, Camp Nou’da Lyon ile karşılaşıyor. İlk maç 1-1 sona ermişti. Daha önce de defalarca karşılaşan iki ekibin maçları hep çok zevkli geçiyor. Her ne kadar son haftalarda biraz sıkıntı yaşasa da Barcelona kendi sahasında her zaman favori ancak Lyon takımı da boru değil. Benzema, Juninho, Toulalan, Govou gibi isimler var. Sıkıntı demişken, son 2 haftadır Lyon içinde Fransa liginde işler pek iyi gitmiyor. Haftasonunda Lille karşısında alınan 2-0’lık yenilginin ardından PSG ile aralarındaki puan farkı 1’e indi. Bu maçın çok zevkli geçeceği ve muhteşem 1-2 gol göreceğimiz kesin ama Barcelona kesin alır demek çok zor.
Bana göre gecenin en zevkli maçında Porto ile Atletico Madrid 2-2’in rövanşında Estadio do Dragao stadında karşı karşıya geliyor. Son 2 haftada önce Barca’yı 4-3 yenen ardından Real Madrid ile Bernabeu’da 1-1 berabere kalıp elinden kaçıran Atletico, bu son 2 maçta oynadığı futbolu oynarsa yenemeyeceği takım yok. Porto’nun ise sağı solu hiç belli olmuyor. Hulk, Lisandro Lopez, Lucho Gonzalez gibi müthiş etkili isimler var kadroda. Her zaman golü düşünüyorlar ve her maçlarında müthiş bir seyir keyfi veriyorlar. Kim kimi eler bilmem ama devamlı gol olur bu maçta. Zaten tur için Atletico’nun gol atması şart, Porto’nun hızlı adamları da arkadaki boşlukları affetmez.
Rövanş zamanı #1
Şampiyonlar ligi 2. tur rövanş maçlarından 4 tanesi bu akşam sahne alıyor.
Liverpool ilk maçta 1-0 yendiği Real Madrid’i Anfield‘da ağırlıyor. Real Madrid maç öncesi oldukça ümitli ancak bu tip maçları çok iyi kilitleyen Rafa Benitez, bu maçta da aynı şeyi yapacak bence. Topa sahip olup, bol bol pas yaparak riske girmeden sıkıcı bir futbol bekliyorum Liverpool’dan. Real’de oyunu değiştirebilecek, bir şeyler yaratabilecek tek oyuncu Robben. O da tek başına ne kadar etkili olabilir bilemiyorum. Liverpool bu maçı 0-0’a kilitler, hatta son dakikalarda kontradan bir tane gol de sıkıştırabilir ve turu geçer gibime geliyor.
Bir diğer İngiliz temsilcisi Chelsea ise, Londra’da 1-0 yendiği Juventus ile Torino’da karşılaşıyor. Hiddink geldiğinden beri işler iyi gidiyor Chelsea’da. Anelka ve Drogba iyi bir ikili oluşturdu ancak bu maçta Anelka sakatlığı nedeniyle yok. Juventus ise haftasonunda aldığı derbi galibiyeti ile morallendi ancak Sissoko‘nun sakatlığıyla sarsıldı. Bu maçta orta sahada Sissoko gibi mücadeleci bir futbolcuyu çok arayacakları kesin. Bu maçta iki takımdan da temkinli bir futbol bekliyorum. Juventus’un 1 gol bulması ve işin penaltılara kadar gitmesi yüksek ihtimal bence.
Şampiyonlar liginin 2 sürpriz ekibi Panathinaikos ile Villarreal ise 1-1’in rövanşında Atina’da karşılaşıyor. İlk maçta aldığı avantajlı skor ve saha, seyirci avantajı ile Yunanlılar favori. 1 Şubat’tan beri yenilmeyen Villarreal, bu maçta erken gol bulabilmek için bütün silahlarını kullanacak. Gönlüm Nihatlı Villarreal’den yana ama Panathinaikos evinde yenilmesi çok zor bir ekip. Taraftar desteğini çok iyi kullanıyorlar. Bol gol görürüz ve turu Yunanlılar geçer gibime geliyor.
Gecenin en anlamsız maçında, Bayern deplasmanda 5 attığı Sporting Lisbon ile Allianz Arena‘da karşılaşıyor. Lisbon bu deplasmana gelmese bile olurmuş yani. Şampiyonlar ligi 2. turunda kendi sahanda 5 yemek çok acı olsa gerek. Herneyse, Klinsmann bu maçta fazla şans vermediği isimlere ilk 11’de yer verir büyük olasılıkla. 2-3 tane de Münih’de atıp, Portekiz temsilcisini evlerine yollarlar.
Şişkonaldo sahalara geri döndü!
En son 13 Şubat 2008’de Milan forması giyerken dizinden sakatlanan Ronaldo, geçtiğimiz haftasonu Corinthians formasıyla sahalara döndü. Aslan gibi maşallah!
PS: Videonun daha uzunu burada.
5 takım ve 3 puan
Bu hafta Sivasspor ve Trabzonspor’un puan kaybetmesinden sonra 1. Sivas ile 5. Galatasaray arasındaki puan farkı 3 oldu. Arada Fener, Beşiktaş ve Trabzon var. Uzun zamandan sonra bu kadar çok takımlı bir lig yarışı oluyor. Öyle bir sezon oluyor ki, kimin kimi nerede nasıl yeneceği hiç belli olmuyor. Galatasaray kendi evinde 5 yiyor, Trabzon 2 haftadır evinde kazanamıyor, Fener ve Beşiktaş yeniden kendine geliyor, Sivas liderliği sürdükçe geriliyor. Bu sezon her geçen gün daha da ilginç hale geliyor. Görmek istediğimiz hareketler bunlar…
Ligin bitmesine 11 maç kala bu 5 takımın fikstürlerine şöyle bir bakalım;
Ankaragücü(D), Beşiktaş, Denizlispor(D), Antalyaspor, Konyaspor(D), Trabzonspor, Gaziantepspor(D), İ.B. Belediye, Hacettepe(D), Gençlerbirliği, Galatasaray(D)
Gençlerbirliği, Sivasspor(D), Kayserispor, Kocaelispor(D), Bursaspor, Eskişehirspor(D), Fenerbahçe, Ankaraspor(D), Ankaragücü(D), Galatasaray, Denizlispor(D)
Galatasaray, Gaziantepspor(D), İ.B. Belediye, Hacettepe(D), Gençlerbirliği, Sivasspor(D), Kayserispor, Kocaelispor(D), Bursaspor, Eskişehirspor(D), Fenerbahçe
Kocaelispor, Bursaspor(D), Eskişehirspor, Galatasaray(D), Ankaraspor(D), Ankaragücü, Beşiktaş(D), Denizlispor, Antalyaspor(D), Konyaspor, Trabzonspor(D)
Trabzonspor(D), Eskişehirspor, Gaziantepspor(D), Fenerbahçe, İ.B. Belediye(D), Ankaraspor, Hacettepe(D), Ankaragücü, Gençlerbirliği, Beşiktaş(D), Sivasspor
4 yemem, 5 yemem, 6 yemem ama kırar geçerim!
Nazar değdi
Bu sezon gösterdiği performans ile en beğendiğim futbolcuydu Sissoko… Her maç Patrick Vieira‘nın gençlik yıllarını hatırlatıyordu bana. Daha dün çok yakın bir arkadaşımla konuşuyorduk, bu adamın kendini ne kadar geliştirdiğini Liverpool sonrası. Dün oynanan Torini derbisinde darbe aldığı sol ayağının ”metatarsal” kemiği kırılan Sissoko, sezonu kapatmış. Nazarımız değdi heralde…
Bir de Hoffenheimlı İbisevic‘in sakatlığına çok üzülmüştüm; 17 maçta 18 gol atıp, çapraz bağları kopmuştu Bosnalı forvetin. Sakatlanmasa Gerd Müller‘in rekorunu kırabilirdi belki…
Drogba & Anelka
Scolari‘nin görevine son verilip yerine Hiddink‘in gelmesiyle yan yana oynama fırsatı bulan Drogba ve Anelka’nın keyifleri yerinde gözüküyor. Ancak bu sezon Premier ligde gol krallığına ilerleyen Anelka’nın son maçta ayak parmağı kırılmış ve Şampiyonlar liginde Juventus ile oynayacakları maçta takımını yanlız bırakmak zorundaymış. Nazara geldi heralde…