Ne içiyorsunuz bana da verin

Haber Milliyet’ten. Alpay’ı önümüzeki sezon Köln’nün teknik direktörü yapmışlar. Hem de kesin. Sözleşmenin detayları konuşuluyor şu aralar. Hakkaten yaratıcı arkadaşlarımız var. Yaratıcı arkadaşlara inanıp yayınlayan başka arkadaşlar da var. Bknz. Habertürk.

Şu anki teknik direktör Frank Schaefer’in önümüzdeki sezon takımdan ayrılması söz konusu bile değil. Hadi oldu ayrıldı diyelim yerine geçen sezon Siirt Jetpa’yı çalıştırmış Alpay mı gelecek? Tamam oldu Fadıl’ı da başkan yapalım.

*Resmi tıklayarak büyütebilirsiniz.

Fon

Bir çoğumuz Hugo Almeida’nın Beşiktaş’a transferiyle duydu bu futboldaki  fon hikayesini. Futbolun spordan çıkıp endüstri haline geldiği günümüzde bu işin çakallarından Ronaldo ve Mourinho’nun da menajeri olan Jorge Mendes ile Chelsea yöneticisi Peter Kenyon, Jersey’de yeni bir yatırım şirketi kurdular.

Şirketin adı Quality Sports Investment. Minimum 1 maksimum 15 milyon euro arasında para verecek yatırımcılar arıyorlar. Toplanan para ile futbolcu bonservisleri alınıp kulüplere pazarlanacak. Böylece elde edilen gelirden hem kendileri hem de yatırımcıları kazanacak.

Yatırımcı olsam böyle paralarım olsa inandığım genç yeteneğe basarım parayı sonra bekle gör. Güzel iş. Hem keyif hem gelir.

Bel ağrısına son

Hannover takımının sağlık departmanına konuk oluyoruz. Bu sezon tüp gibi bir alet kullanıyorlar. Bel ağrısı olan furbolculara çok iyi geliyormuş. İçinde bulunan ısıtmalı sistem kasları ve derin dokuları tedavi ediyormuş. Hannover fizyoterapisti Ralf Blume’nin söylediğine göre bir nevi tek kişilik sauna. Yalnız fotoğrafa bakınca biraz kıllandım. Tüp içindeki Konan’nın gözler fena bir şekil almış.

Neyse konuya dönecek olursak bu aleti ilk kullanan Hannover değilmiş. İlk Köln’de bel ağrısı çeken Podolski için alternatif tedavi olarak kullanılmış ve sonuç alınmış. Hannover da bu sezon düzenli olarak kullanmaya başlamış.

La Liga yerine papatyam

Bu hafta Milli maç arası Barca-Real çekişmesinden zaten uzağız bir de üzerine tüm liglerin tekrar başlayacağı 2-3 Nisan hafta sonu La Liga takımlarının sahaya çıkmamaları söz konusu.

Sebep ise büyük kulüplerin yayın gelirleri konusunda yaşadığı anlaşmazlıklar. Kulüpler yayıncı kuruluşların her hafta bir maçı şifresiz yayınlama kuralının iptal edilmesini istiyorlar. Bütün maçların şifreli olmasını ve bu sayede gelirlerin daha da artmasını istiyorlar.

Büyük kulüplere ligin diğer takımları da destek vermiş durumda. Gelirler artsın bütün maçlar şifreli olsun diyorlar. Anlaşılan İspanyol taraftarlara da bir papatyam dizisi çekilecek. Geçmiş olsun.

Hiddink’in sözü

Milli Takım teknik direktörümüz Guud Hiddink’in geçtiğimiz günlerde Lig Tv’nin canlı yayınında söylediği laf İngilizleri hemen heyecanlandırmış. Hollanda’lıyı Ancelotti’nin yerine Chelsea için en büyük aday yapmışlar;

“Eğer Avusturya karşısında daha iyi bir oyun sergilemezsek başkandan beni yollamasını isteyeceğim.”

İngiliz medyasında Türkiye’nin gruptan çıkma şansını yitirmesi durumunda Hiddink’in dostu Abramovich’in takımına geri döneceğini iddia ediyorlar ancak Hiddink’in zamanında söylediği bir lafı unutuyorlar ya da unutmak istiyorlar;

“Kulüp takımı çalıştırmak için çok yaşlandım o tempoyu daha fazla kaldıramam.”

Yani olur da Hiddink günün birinde bizden giderse yine yeniden başka ülkelerde turistik takılacak…

Alo, ben Sir Alex Ferguson

Cezası sebebiyle kulübeden tribüne hat çektiren Sir Alex Ferguson’un telefonundan bahsetmiştik ancak BBC’de yayınlanan “Match of the day” programında işi iyice makaraya almışlar.

İzleyin ve yarılın:)

link: http://www.dailymotion.com/video/xhrmtp_sir-telefon-footballove_sport

Dani Alves 2015’e kadar uzatıyor

Kaç zamandır süren ve zaman zaman Manchester City’nin de adının araya girmesiyle sıkıntıya giren görüşmeler sonuçlandı. Barcelona Dani Alves ile yeni sözleşme konusunda el sıkıştı bugün resmi imzalar atılıyor.

141 maçtır sağ sağdan bindiren Alves, 2015’e kadar senelik 5 milyon euroya bindirmeye devam edecek. Bugüne kadar görüşmeleri sürdüren sportif direktör Zubizarreta da anlaşmadan memnun. Gayet açıksözlü olarak “Dani Alves olmazsa kimi alabiliriz diye etrafımıza baktık ama onun gibisi piyasada yok” demiş.

Bu arada hazır Barcelona’dan laf açılmışken, eski dost Frank Rijkaard dün başkan Sandro Rosell’i ziyaret etmiş ve takıma başarılar dilemiş. Kıvırcık sezon sonu Sporting CP yolcusu gibi gözüküyor.

Bosman’nın hali…

Jean-Marc Bosman. 15 Aralık 1995 tarihinde futbolun ve transfer piyasasının değişmesine sebep olan adam. Bugün futbolcuların aldığı yüksek maaşlar, kontratlarının bitmesine 6 ay kala başka kulüplerle görüşebilmelerini sağlayan adam.

The Sun gazetesi bu adam şimdi nerelerde ne yapar diye araştırmış. 90’lı yıllarda 5 yıl süren davası sonucunda herşeyini kaybetmiş. Belçika’da tek başına yaşıyor. Ailesinden uzak. Bir dönem alkolik olmuş 2007’den beri anti depresanlarla yaşıyor. Daha fazlasını The Sun’da okumanızı tavsiye ederim. Yalnız söylediği bir laf var ki insanın içi gider;

“Rooney benim sayemde Bosman kuralıyla takımını tehdit edip aylık 200.000 pounda sözleşme imzaladı, benim halime bakın.”

Jean-Marc Bosman’nın transfer piyasasını değiştiren hikayesini tam olarak bilmeyenler ise buyursun;

“Futbol dünyasını altüst eden “Bosman Kuralları”nın ilk kıvılcımı, 26 yaşındaki Belçikalı futbolcu Jean Marc Bosman’ın 1990 yılında FC Liege Kulübü ile sözleşmesinin sona ermesiyle ortaya çıktı. Kulübünün yeni sözleşme için aylık 750 Euro teklif ettiği Bosman, bunu kabul etmedi ve Fransa’nın Dunkerque Kulübü ile anlaştı. Ancak FC Liege, Bosman için 400 bin euro bonservis bedeli istedi. Bu ücreti ödeyemeyeceğini bildiren Fransız Kulübü, Bosman’ı 1 yıl kiralamak için FC Liege ile prensip anlaşmasına vardı. Bosman 30 Temmuz tarihinde Fransızlara aylık 2 bin 250 euro karşılığında imza attı. Aynı gün Dunkerque Kulübü, sözleşmeyi Belçika kulübüne yolladı. Fakat FC Liege sözleşmeyi işleme koymadı ve Bosman’ı kulübü tarafından yapılan teklifi reddettiği için kadro dışı bıraktı. Böylece aylık 750 euro’luk ödemeden de kurtulmuş oldu. Hiçbir geliri olmayan Bosman, yönetmelikler gereği hiçbir kulüpte de oynayamıyordu. İçinde bulunduğu zor durumdan çıkmak için, hakkını hukuki yollardan aramakta bulan Bosman, bir Avrupa Topluluğu vatandaşı olduğu için serbest dolaşım hakkının bulunduğunu ve çalıştığı kurumla olan sözleşmesinin bittiğini gerekçe göstererek, Belçika 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde kulübü, Belçika Futbol Federasyonu ve UEFA’ya karşı dava açtı. Yerel mahkeme Bosman’ın lehine karar verirken, hakim davayı Avrupa Adalet Divanı’na havale etti. Belçikalı hakim ayrıca dava kapsamına liglerde uygulanan yabancı sınırlamasının Avrupa Topluluğu çalışma yasalarına aykırı olduğu yönündeki görüşünü de kattı. Avrupa Adalet Divanı, 5 yıl süren dava sonunda, 15 Aralık 1995’te futboldaki Bosman Kuralları’nın dayanağı olan kararını açıkladı. Kararda Avrupa Topluluğu vatandaşı futbolcuların, kontratlarının bitiminden sonra bonservis gibi kısıtlamalarla transferlerinin engellenmesinin hukuki olmadığı ve futbolcuların milliyetlerine dayalı herhangi bir kısıtlamanın milli takımlar dışında, yapılmasının da yasadışı olduğu belirtiliyordu.”