Yılın 11’i

yilin11i
büyütmek için resmin üstüne tıkla

Benim için 2008 yılının en iyi 11’dir bu. Kaleye Buffon’u koymak isterdim ama uzun süredir seyredemiyoruz ki kendisini. Sağda Maicon Inter’in en önemli adamlarından biri. Müthiş bir performans gösteriyor. Puyol defansın bel kemiği. Sağa sola ortaya nereye koysan oynar, hata yapmaz, bir de üstüne takımı ayağa kaldırır. Chiellini Juventus’un başarısının en önemli yapıtaşlarından biri. Solda ise Evra mı, Zhirkov mu diye çok düşündüm ama Euro 2008’de Zhirkov beni benden aldı.

Orta sahanın sağında şımarık piç Ronaldo. Sevseniz de sevmeseniz de pek itirazınız olacağını sanmıyorum. Xavi gibi adam ben görmedim. Yıllardır büyük keyifle izliyorum. Barcelona makinasının ana dişlisi. Gerard’a söze gerek var mı? Bu takımın dahi kaptanı. Tek başına takım. Solda Kaka, ama forvetlerin arkasına içe girerekten oynayacak, soldan Zhirkov akar durur zaten.

Messi herhalde dünyanın en iyisi. Marke eden etmeye çalışan düşünsün. Villa ise müthiş bir 2008 geçirdi. Barcelona 35 milyonluk bir teklif yapmış taze. 40 milyondan açarız kapıyı demişler..

Sizin 11’iniz nasıl olurdu? Buyrun yorumlardan yakın.

Ve Real Madrid transferlere basladi

article-0-02e0469b000005dc-581_468x329

Her yil yaptigi bomba transferler ile Dunya futbol piyasasini sarsan Real Madrid, ligin ilk yarisini Barcelona’nin 12 puan gerisinde 5. tamamladi. Hatirlayacaginiz gibi 2 hafta once teknik direktor Schuster’in gorevine son verip yerine Juan de Ramos’u getirmislerdi. Bu hafta icinde de takima 2 yeni isim katarak Ocak transfer doneminin renkli gececeginin sinyallerini verdiler. Yeni transferlerden biri Lassana Diarra, daha once Chelsea ve Portsmouth takimlarinda forma giyen genc futbolcu, defansif orta saha ve sag kanat olarak gorev yapabiliyor. Bence son zamanlarda yaptiklari en iyi transferlerden biri, yeni bir Makalele’ye kavusmus olabilirler. Bir diger isim ise Huntelaar, Ajax altyapisindan yetisen golcu futbolcu Real Madrid’e ne kadar yararli olur bilemem, ben biraz overrated buluyorum kendisini. Bakalim Ocak ayi icinde daha neler gorecegiz…

25 yıl önce: İspanya 12 – Malta 1

o_seleccion_espanola_fernando_torres-1316

1984 Avrupa Şampiyonası’na gidebilmek için son maç gelip çattığında, İspanya’nın grup lideri Hollanda’nın önüne geçebilmek için +11 averaja ihtiyacı vardı. Sevilla kentinde Malta ile karşılaşan İspanyollar maçı 12-1 kazanarak inanılmaz bir başarıya imza attılar. Santillana ve Rincon’un dörder gol attıkları karşılaşmanın hakemliğini ise Türkiye Futbol Federasyonu’ndan Erkan Göksel yapmış.

Maltalı bir oyuncuyu kırmızı kartla oyun dışında bırakmasından dolayı Maltalılar kendisine çok kızmışlar ancak maçın sonucundan asıl etkilenen Hollanda’nın hiç sesi çıkmamış. Zaten UEFA delegasyonundan 5 üzerinden 4.5 puan almış Erkan Hoca.

13 gol izlemek istersiniz diye videosunu da koyiiiim dedim:

Derbi sonrasi

im9012

Dun gece Ali Sami Yen stadi uzun aradan sonra full cekmisti ve her ne kadar hakem macin sonucunu etkiledi denilse de sahada maci cok isteyen sari kirmizi formali futbolcular vardi. Dun geceki Delgado’nun kart olayina hic girmeyecegim cunku bu kart isteyip, sari kart gorme olayi bir tek bizim ulkemizde sacma sapan prim yapiyor. Maca baktigimiz zaman Galatasaray, kimilerinin 3’lu demesine ragmen bence 4’lu bir defans kurgusu ile sahaya cikti. Baris’in ofansif oyunu sevmesi nedeniyle sag kanatta cok bosluk verdi ancak Baris sahalara dondugunden beri takimi olumlu olarak cok etkiledi, cok savasiyor ve takimi devamli ileri itiyor. Ortada cift on libero, Ayhan ve Topal yine kusursuzdu. Sol kanatta her zamanki mucadelesi ile Arda yine buyuk keyif verdi. Sadece ofansif degil, defansta kaptigi toplar unutulmamali. Bu sezonun en formda oyuncusu Lincoln sag kanada yakin serbest oynayarak yine mest etti. Forvette ise Nonda ve Baros. Baros yaninda birisi oynayinca daha da etkili oluyor ve nitekim hat-trick yaparak bunu kanitladi. Nonda biraz tutuk gozuktu ama yine de cok alan bosaltti ve cok top sakladi. Bu galibiyet ile Galatasaray ilk yariyi buyuk moralle kapadi ve yeni yilda islerin cok daha iyi olacaginin sinyallerini verdi. Besiktas ise, hala aklimin almadigi 3-5-2 formatiyla sahaya cikti. Dunya uzerinde bu formasyon ile oynayan baska bir ust duzey kulup varsa lutfen bana soyleyin ben de bileyim. Defansta Zapo, Gokhan ve Toraman resmen birbirlerine carparak oynuyor. Kanatlarda Ekrem ve Seric cok etkisiz, sahada varlar mi yoklar mi belli degil. Ortada Cisse zaten ofansta hic yok, Delgado zaten 55 dakika sahada kalabildi. Son haftalarda takimin en formda oyuncusu Nobre beklenenin aksine cok etkisizdi. Besiktas’ta sahada bir seyler yapmaya calisan 2 isim vardi. Bunlardan biri Tello; muthis bir sol ayagi var, attigi her pas ve her orta tehlikeli oluyor. Bir diger isim ise Holosko; attigi deparlar ile Galatasaray defansinin dengesini bozdu ve muhtesem bir gol atti. Eger Besiktas 2009 yilinda da bu sistem ile oynamaya devam ederse isleri cok zor. Suan ligde 6. durumdalar ve uzerilerinde yer alan hic bir takimi yenemediler, bence uzerine dusunulmesi gereken bir konu…

Lo hice solo una vez…

848473933uno

Kadi ya Njano başlıklı yazımda değindiğim konunun bir örneğini daha gördük bu akşam: Delgado’nun ikinci sarı kartını gördüğü pozisyon.

Vücut dilinden o kadar belliydi ki Delgado’nun ne demek istediği hakem Cüneyt Çakır’a. Kendisine faul yapan futbolcuya sarı kart istemek için yapmadı o sweetest taboo sarı kart isteme hareketini. Ben bi kere faul yaptım, bana şak diye çaktın kartı tadında birşeyler söylüyordu ki, Cüneyt Çakır ne dediğini anlamadığı için sadece el hareketini görüp, evet şak diye bir kere daha çaktı kartı. Context Davranışa anlam kazandıran içinde vuku bulduğu şartların hiçbir önemi olmadı yine. 

Bir sarı kart isteme hareketine takıldı kaldı Türk futbolu ve bir kere daha taş gibi derbi olurken 55. dakikada bitti maç.