Arsenal-Manchester United maçında 3D keyfi

Sky Sports’un Arsenal – Manchester United maçını Londra, Manchester, Cardiff ve Edinburgh’daki bazı publarda 3 boyutlu olarak yayınlayacağından hafta içinde bahsetmiştim. Bu büyük keyfi ellerinde bira, gözlerinde gözlükle izleme şansı yakalayan İngilizlerin deneyimlerini okumayı çok istiyorum.

Bu arada 3 boyut ayağına Manchester da Arsenal’i 3’ledi. İzlediğim ilk yarıda bitirdiler işi. 3-1’den sonra biraz göstermelik baskı Arsenal’den ama sonuç yok. Wenger’in çocuklar hala büyüyemediler. Sıradan takımlara karşı takır takır ama büyükler geldi mi saygılarından mıdır nedir bambaşka bir takım oluveriyorlar…

Ne o Franco?

Kalede şu arkadaş olmasa Galatasaray maçlarını o kadar rahat maç izleyeceğim ki anlatamam. Sezon başından beri kaleye yaklaşan her topta beni strese sokuyor bu adam. Bir maçta bile kritik takımı kurtaran bir kurtarış yaptığını hatırlamıyorum. Yabancı hakkımızdan birini böylesine sıradan bir kaleci için kullanıyor olmamız çok acı. En çok da Aykut ve Ufuk’a üzülüyorum bu adamın arkasında bekledikleri için. Bugün yediği golde de halı sahada değişmeli kaleye geçen ve gelen toplarda pişecek diye korkan elemanları anımsattı bana. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama yediği gol yetmedi bir de kırmızı kart görüp bizi 3 puandan edecekti Franco. Vakit geçirmekten sarı kart gördüm yetmez bir de alkış tutayım ikinci sarı gelsin dedi. Şanslıymış ki hakemin gözünden kaçtı. Rijkaard bile kulübeden fırlayıp “Leo no!” diye bağırdı. O an kırmızıyı görse 3 değişiklik hakkı da kullanılmış yeni transferlerden birini koyardık artık kaleye…

Yeni transferler demişken Jo’yu izlerken keşke şu adam Avrupa’da oynayabilseydi diye bütün maç iç geçirdim. Kaç maçtır ağırlaşmış Nonda’yı izledikten sonra hareketli, çapraz koşulu, çalımlı Jo’yu izlemek keyif ve ümit verdi bana. Neill ise defanstan top çıkarırken çok hata yaptı ama onun dışındaki müdahaleleri yerindeydi. Gio hakkında ise birşey söylemek için şimdilik erken. Bulduğu az sürede yetenekliyim ben dedi ama onu biz zaten biliyoruz. Yeni transfer değil ama kadroda yeni yeni yer bulmaya başlayan Emre Çolak ise ilk 11’de başladığı maçta hiç mi hiç sırıtmadı. Tek problemi fiziksel. Yetenekli ve akıllı ancak henüz çok güçsüz. İkili mücadelelerde çok zayıf kalıyor. Biraz genişleyip yere sağlam bastı mı çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum.

Avrupa’nın üst düzey liglerinde mücadele eden takımlar arasında galibiyeti olmayan tek takım Denizlispor’dan 3 puan almamak çok büyük sürpriz olurdu. Aslına bakarsanız 2-1’lik galibiyet bile yeterli değildi benim için. Daha fazlasını bekliyordum. Sakatların da geri dünüşüyle daha gollü, gümbür gümbür gelen bir Galatasaray’ı önümüzdeki maçlarda görmek umuduyla…

Şampiyon Mısır

Afrika Uluslar Kupası şampiyonu finalde Gana’yı 1-0 yenen Mısır oldu. Maçın ilk yarısı Arsenal-Manchester United maçıyla ikinci yarısı ise Denizlispor-Galatasaray maçıyla çakışınca final benim için 3. planda kaldı. Ara ara kanal değiştirip bakmaya çalışsam da 90 dakika hakkında fazla yorum yapma şansım yok.

Benim için turnuvanın favorileri Fildişi Sahili ve Kamerun’du. Beklenmedik kadar kötü oynayıp elendiler. Mısır turnuva başından beri en iyi oynayan ve kupayı en çok arzulayan ekip görünümündeydi. Gana’nın özellikle Essien’i kaybettikten sonra buralara geleceğini hiç tahmin etmiyordum. Final oynamaları bile alkışa değer. Mısır 2006 ve 2008’den sonra 2010’u da kazanarak üst üste 3. Afrika şampiyonluğunu ilan etti ancak 6 ay sonra kendi kıtalarında düzenlenecek olan Dünya Kupasında yoklar…

Fenerbahçe’den halı saha style

Soğuk olur, zemin kötü olur, sarı kart cezalısı çok, uçak inemedi, Samsun’du, Kayseri’ydi derken Fenerbahçe geçen senenin kıl payı şampiyonunu evinde madara etti.

Herşeyden önce takım savaşmayı, maçı bırakmamayı sonunda öğrendi. Veya Koch‘un program ancak etki etmeye başlıyor. Selçuk ile Deniz kağıt üzerinde son derece canımı sıkıyordu ama ikisi de bugün gayet iyiydiler. Özellikle Fenerbahçe’nin attığı ilk golde ceza sahasının içinde attığı mini çalım ve Semih’e al da at pası alkışa değer. Mehmet Yıldız’ın attığı boru golde de Wederson’un kafayla indirme gerizekalılığını da pas geçmeyelim. Fenerbahçe bu maçı ilk yarıda koparırdı ama Sivas kalecisi Akın’a teşekkür etsin. Hele Özer’in uzaktan attığı bir şutu 90’dan bir çıkarışı var ki, alkışşş!

Maçın ikinci yarısında Sivas tam anlamıyla sürklase oldu. Bu devrede çok önemli olduğunu düşündüğüm iki nokta var. Birincisi Semih’in attığı ikinci goldeki Deniz’in pasını Lugano atamazdı; Guiza o topu mümkün değil öyle kontrol edemezdi ve hadi top önüne öyle sekmiş olsun, Semih’in yaptığı soğukkanlı plase 101 vuruşu ya-pa-maz-dı!

İkinci nokta ise Uğur Boral. Açık açık “Halı saha takımıma bile almam!” dediğim Uğur’a bu akşam saygı duymak lazım. Aykut Kocaman Brezilya’dan Dentinho‘yu getirmiş olsaydı ve Uğur Uğurinho’nun bu akşam attığı iki golü atmış olsaydı; şu an taraftar göbek atıyor, basın da vay vay vay!, aman aman! diye bağırıyordu. Ama bu performansla devam etmesi şart. Sevilla bir, Sivas iki… Ben futbolcunun, zeki, çevik, ahlaklı ve devamlısını severim 🙂

Şubat ayı özellikle zirvede keyifli geçeceğe benzer. Galatasaray’ın “Yollarda bulurum seni!” fikstürü işlerin enteresan bir hal almasına sebep olabilir.

Mutu yerine Cassano

Fiorentina, içinde yasaklı madde bulunan zayıflama ilacı kullanan akılsız Mutu‘nun yerini hızlı bir hamleyle Antonio Cassano ile doldurdu. Son dönemde Sampdoria’da problemli günler geçiren İtalyan forvet bugün sağlık kontrolünden geçecek ve 6 ay kiralık olarak Floransa’da olacak. Kimisi Cassano’yu çok beğenir, “Real Madrid bu adamın değerini bilemedi” der kimisi ise fazla abartıldığını o kadar da üst düzey olmadığını düşünür. Ben ise kararsızlardanım. Roma’da oynadığı futbol aklıma gelince “ne topçu arkadaş” diyesim geliyor ama diğer forma giydiği takımlarda Roma’daki performansını sergileyemediğini en azından devamlılık sağlayamadığını düşünüyorum.

Cassano hakkında benim gözümde kesin olan tek şey muzur olduğu. Çok maçtan sonra formayı şortu tribünlere atıp donla poz vermişliği vardır. Sağa sola laf atmaya bayılır. Umarım şu Roma dönemindeki formunu hatırlatan futbolu Fiorentina’da oynayıp kalıcı olur. Akılsız Mutu’yu unutturur.

Edit: Bugün imza atması beklenen Cassano’da pürüzler var. Yarın akşama kadar görüşmeler devam edecek. Bu arada Fiorentina bugün Barcelona’dan Keirrison’u 1,5 seneliğine kiraladığını açıkladı. Keirrison sezonun ilk yarısını Benfica’da kiralık geçirmiş ancak Saviola ve Cardozo’nun gölgesinde kalmıştı.

10,5 numara iş

Ocak transfer döneminin bitmesine saatler kala Beşiktaş’ta hangi yabancıya yol verileceği hala meçhul. Başkanlık seçiminin de tam bu döneme gelmesi kararın açıklanmasını kesinlikle etkiliyor. Bugün basında gönderilecek isim olarak 10.5 numara Tabata ön plana çıkarılmış ve Mustafa Denizli’nin kararını verdiği belirtilmiş. Ancak bir problem var ki Mustafa hoca Tabata’yı göndermek istese de gönderemez çünkü bir futbolcu bir sezon içinde 3 takımın formasını giyemez. Yani tek yol sözleşmeyi dondurmak. Sezon başında 8 milyon bastırdığın futbolcuyu 5 aylığına memlekete tatile yollamak.

Bugün yapılacak seçim sonuçlarından taraftarın sevgilisi(!) Yıldırım Demirören’in yine zaferle ayrılacağını tahmin ediyorum. Umarım ben yanılırım ama öyle olacak sanki. Ve eğer Demirören yönetiminin seçim sonrası açıklayacağı ilk kararlardan biri sezon başından beri transferi hep suratına vurulan Tabata’nın sözleşmesinin dondurulduğu olursa Demirören adına yapılacak yeni besteleri ve artacak taraftar sevgisini(!) merak ediyorum.

Real Madrid seriyi bozdu

Maç öncesi Real Madrid’in senelerdir Deportivo deplasmanında kazanamadığından hatta son 6 senedir de seriye bağlamış şekilde hep kaybettiğinden bahsetmiş ve “Ronaldo’suz Real Riazor’dan çıkabilir mi?” demiştim.

Sorumun cevabı net oldu. Higuain’siz, Ronaldo’suz Real Madrid 1. dakikadan 90. dakikaya kadar üstün oynadığı maçı Granero ve Benzema(2)’nın golleriyle 3-1 kazandı. Deportivo tek golü 85. dakikada penaltıyla Riki’den. Özellikle ilk yarıdaki Real için sezon başından beri en istekli, en organize futbolunu oynadı diyebilirim. Zaten ilk iki gol de ilk yarıda geldi ki çok daha fazlası olabilirdi. Deportivo ise bu gece evde yoktu. Seriye bağlamış olmanın rehaveti kendilerini fena sarmış. 85’de gelen penaltı sonrası skorun 2-1 olması bile onları harekete geçiremedi ve 90’da Benzema son noktayı koydu. Bana göre maçın yıldızı haftalardır üzerine çok gidilen Guti. Gazı almış “Bu takımın patronu benim” der gibi top oynadı. Benzema’nın ilk golündeki dikiz aynasına bakar gibi bıraktığı topukla da “bana şapka çıkartın” dedi.

Bu gece seriyi bozan Real Madrid’in yanı sıra seriyi devam ettirenler de vardı tabii. Barcelona Sporting Gijon’u deplasmanda 1-0 yendi. Gol Pedro’dan. Tek problem Ibrahimovic’deki düşüşün devam etmesi. Aktif dinlenerek geçirilen bir 90 dakika sonrası bu hafta da puan farkı 5.

Ayıptır

Afrika Futbol Konfederasyonu Angola yolunda kafileden 3 kişinin hayatını kaybettiği bir silahlı saldırıya uğrayan ve bu sebeple Afrika Uluslar Kupasından çekilen Togo’yu 2012 ve 2014 yıllarında düzenlenecek olan Afrika Uluslar kupalarından men etmiş. Bir de üzerine 50.000 dolar para cezası vermiş.

Turnuvadan çekilmenin cezası kitapta nedir bilmem ancak Togo’nun yaşadığı olay ve turnuvadan çekilmesi olağanüstü bir durumdu. O psikolojideki futbolcuların sahada mücadele etmeleri çok zordu. Bu ceza daha çok konuşulur ve karar kesin değişmelidir. Biraz insanlık…

Ailecek klinik vaka

Az önce Atanalırspor‘da aynı konuya yorum yaptıktan sonra buraya da yazayım dedim. John Terry 2007 yılında eşini takım arkadaşı Wayne Bridge’ın kız arkadaşı Vanessa Perroncel ile aldatmış daha sonra iddiaları reddedip özel hayata müdahale ediliyor diye haberlerin yayınlanmaması için karar aldırmıştı. Uzun süredir devam eden dava sonucunda haberlerin yalan olmadığı ve yayınlanmasında bir sakınca olmadığı açıklanmış.

İngilizler şimdi Terry’nin rezilliğini tartışıyor. “Capello Milli takıma almasın, takım arkadaşlarının suratına nasıl bakacak?” deniliyor. Bence tartışmayı bırakıp bu Terry ailesini bir an önce komple incelemeye alsınlar. Babası kokain satarken annesi ise bir mağazada hırsızlık yaparken yakalanmıştı. Oğlan da hain çıktı takım arkadaşının manitayla basıldı(!)