Aksi düşünülemezdi

2009-06-10_selcuk446

“Görüşmeler uzun süredir devam ediyordu. İkinci yarının ortasından bu yana anlaşma zemini arıyorduk. Bazı ufak tefek pürüzler kalmıştı. Ortak bir noktaya geldik ve anlaştık. Fenerbahçe benim hayatımın bir parçası haline gelmiş durumda. Ben de kulüp beni istediği sürece burada futbol oynamaktan yanaydım. Sonunda Fenerbahçe’de kaldım. Zaten aksi de düşünülemezdi. Fenerbahçe’nin havasını soluyan bir futbolcu, kolay kolay başka bir yerde oynayamaz diye düşünüyorum. Umarım uzun yıllar da burada devam ederim. Herkese hayırlı olsun”

Başka bir yerde zor oynardın zaten. Allah tamamına erdirsin, uzun yıllar Fenerbahçe ilk 11’inde seni görmek dileğiyle…

Sizde metrobüs yok mu?

england-andorra-fans-bann-002

İngiltere dün akşam Andorra’yı 6’ladı ama Wembley‘in tribünleri Londra metrosundaki 48 saatlik grev yüzünden boş kaldı. Ülkemizin aksine Avrupa’da metro toplu taşımanın en önemli parçası olduğu için günlük yaşamı da çok etkiliyor.

Bu arada İngiltere futbol federasyonundan yapılan açıklamada stada ulaşamayan biletli seyircilerin paralarının geri iade edileceği belirtilmiş. Vatandaşa değer vermek bu olsa gerek.

Bizdeki metro sistemi Londra kadar etkili değil ama diyelim İstanbul metrosunda grev var ve o akşam Türkiye Milli takımının maçı var. Bizim federasyon biletleri geri alır mı?

Metrobüsle gelin, otobüsle gelin, nasıl gelirseniz gelin. Satılan mal geri alınmaz!

Poltrona 36

picture-112

Bu sabah bir arkadaşımın anlattığı ve yıllar önce Brezilya’da yaşanan Poltrona 36 olayı nedir diye bir araştırayım dedim. Benden önce cezasahası.net adlı blogdaki arkadaş araştırmış ve konuyu çok güzel anlatmış. Ben konuyu kısaca özetleyeyim yazınının orjinali de buradan okuyabilirsiniz.

2004 yılında Gremio kulübü 100. yılını kutlarken sezonun son maçında Parana’ya 1-0 yenilip küme düşüyor. Maç sonrası o zamanki Başkan Yardımcısı Helio Dourado takım otobüsünün alt katında kendisini dumur eden bir manzarayla karşılaşıyor. Otobüsün en arka koltuğunda, ki 36 numaralı koltuk bu oluyor, iki futbolcuyu çırılçıplak yakalıyor. Artık ne yapıyorlarsa… Olay Brezilya’da büyük sansasyon yaratıyor ve daha sonra “Poltrona 36” yani “36 numaralı Koltuk” olayı olarak anılmaya başlanıyor. Olay sonrası futbolculardan biri futbolu bırakıyor diğeri ise apar topar Avrupa’ya kaçıyor.

İşin bir diğer ilginç yanı bu çırılçıplak yakalanan ve Gremio tarihinden büyük leke bırakan iki futbolcu da bizim yakından tanıdığımız isimler. Biri Galatasaray’ın UEFA kupasını kazandığı sezon kadrosunda bulunan ve kritik gollere imza atan Capone, diğeri ise geçtiğimiz hafta Sivasspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olan Bilica.

Boğaziçi köprüsüne Beşiktaş bayrağı

medya1

Daha geçen gün Muzo’yla konuşuyorduk, eskiden şampiyon olan takımın bayrağı Boğaz köprüsüne asılırdı sonra bu pavyonvari ışıklar geldi şampiyon olan takımın renklerini yakmaya başladılar ama Beşiktaş’ın renklerini nasıl yakabilirler ki derken dün Boğaz köprüsüne Beşiktaş bayrağı asılmış.

Galatasaray şampiyon olunca Fenerliler, Fener şampiyon olunca da Galatasaraylılar köprüye asılan bayrağı daha ilk günden kesip denize bırakırlardı. Nasıl olsa Beşiktaş’ın şampiyonluğu kimseyi rahatsız etmiyor, o bayrak yeni sezon başlayana kadar kalır artık orada.

Bu arada zamanında yaşanan bayrağı kesip denize atma muhabbetlerinden dolayı bir daha köprüye bayrak asılmayacak diye bir şey söylenmemiş miydi? Yanlış mı hatırlıyorum?

Eriksson ve Tugay mı?

eriksson_1_1024x768

Trabzonspor’da Başkan Sadri Şener, Lizbon’da bir araya geldikleri 61 yaşındaki İsveçli Teknik adam Sven Goran Eriksson’la mutlu sona çok yaklaştıklarını söylemiş;

“Beni bile heyecanlandıran bir teknik adam. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor. Şartları konuştuk ve benden 48 saat süre istedi. Bu süre yarın öğlede sona erecek. Olumlu sonuçlanacağını umut ediyorum. Umarım çok ciddi bir aksilik çıkmaz. Eriksson olursa yanında iki yardımcısını da getirecek. Bir de yanında Trabzonlu bir teknik adam istedi. Biz de kendisine hemen, bizim Tugay’ı (Tugay Kerimoğlu) önerdik. Çok heyecanlandı ve seve seve kabul etti. Tugay’la da görüştük, o da kabul etti. Yarın bu işin sonlanacağını umuyoruz. Maddi anlamdaki sorunları da büyük ölçüde giderdik. Ancak yine de son karar hocada. Eğer yarın bana telefonla olumlu bir cevap verirse Londra’ya giderek avukatının da bulunduğu ortamda bir sözleşme imzalayacağız.”

Ben hiç inanmadım bu işe. Hadi Erikkson’u geçtim iyi para veriyorlar diye belki gelir ama Tugay daha geçenlerde hayatını Avrupa’da sürdüreceğini, Londra’da ev aldığını ve Manchester City’de göreve başlayacağını söyledi. Hani İstanbul’a gelecek olsa bir derece ama yıllardır yurt dışında yaşayan Tugay’ın Trabzon’a gelip yardımcı hocalık yapacağını hiç zannetmiyorum.

Futbolcu menajer?

14_213256_dilek490

Mehmet Demirkol‘un bugün Milliyet gazetesinde yayınlanan “Lionel Topuzinho” başlıklı yazısında iddia ettiği bir konu bana oldukça çok ters geldi. Demirkol beğenerek okuduğum bir yazardır, böyle birşeyi kaleme aldıysa ciddi anlamda duyumları da vardır. Demirkol’un yazısındaki kafamı karıştıran bölüm şöyle;

Menajerlik nedir?

1-Topuz, Fenerbahçe’yi arıyor. ‘Gelmek istiyorum, beni istiyor musunuz?’ diye soruyor.  ‘Zaten kulübünle görüşüyoruz’ diyorlar. 2-Sonra Beşiktaş’ı arıyor. Beşiktaş müthiş bir süratle davranıp imzayı attırıyor. 3-Hakan Gündoğar harika bir gazetecilik başarısıyla Topuz’un imza attıktan sonra çekilen Beşiktaş formalı fotoğrafını yayınlıyor. 4-Beşiktaş, sonra Kayseri’ye başvuruyor ve “Biz Fenerbahçe’yle anlaştık” cevabını alıyor. 5-Son olarak da eski bir Galatasaray yöneticisi “Mehmet bana doğuştan Galatasaraylıyım demişti” diyor. Tüm bunlar 2 gün içinde oluyor. Topuz’un hangi takımı tuttuğunda değilim. O formayı giyip böyle bir açıklama yapıyorsa Beşiktaşlıdır, saygı duyulmalıdır. Ama Çarşı’da Alen’in yardımcısı olsa bile bir menajer bir profesyonelin bunu yapmasına izin verir mi? Alın bu olay vasıtasıyla tartışılması gereken bir diğer durum. Türkiye’de menajerlik. Oyuncu menajerler var. Misal Fenerbahçe’de oynuyor, Galatasaray’da futbolcusu var. İkisi de büyük yıldız hem de. Çok büyük hem de. Başa bir adam koyuyorlar patron gözüküyor. Fenerbahçeli yıldız Galatasaraylı yıldızın geleceğinde söz sahibi oluyor. Menajer var. Oyuncuya daha imza atılmadan forma giydiriyor. Peki tüm bunların menajerler dahil kime ne faydası oluyor? Menajerin Türkçesi, yürütücü demek. Ama birinci anlamıyla mecazıyla değil. Peki ya Türkiye’de? Not: Tabii ki hepsinden bahsetmiyorum. 1 ya da 2 menajer var bu işi doğru yapan. Yoksa onlar da mı bıraktı? Çünkü bu işe girip 3 ay sonra “Allah müstehakınızı versin diye bırakan o kadar çok adam gibi adam var ki. Bkz. Mustafa Doğan…

Fanatik gazetesinin yaptığı araştırmaya göre de Mehmet Demirkol’un yazısında bahsettiği Fenerbahçe’de oynayan ve Galatasaray’da futbolcusu olan futbolcu menajer Emre Belözoğlu’ymuş. Galatasaraylı futbolcusu ise Arda Turan. Menajerlik şirketinin başında Ahmet Bulut gözüküyormuş. Şirketin perde arkasındaki gerçek sahipleri ise Emre Belözoğlu ile Okan Buruk’muş. Ahmet Bulut’un adına kayıtlı gözüken menajerlik şirketinin futbolcuları arasında bulunan isimler ise hayli ilginç. Fenerbahçe’ye yeni transfer edilen Bekir İrtegün, Galatasaray’ın talip olduğu ve Fenerbahçe’nin de şimdi devreye girdiği Manisa kalecisi Ufuk Ceylan, Batuhan Karadeniz, İbrahim Toraman, Hakan Balta, Rüştü Reçber vs…

Yıllardır menajer olarak tanıdığımız Ahmet Bulut’un zamanında Okan ve Emre’yi Galatasaray’dan İnter’e götürdüğünü ve aralarının çok yakın olduğunu zaten biliyoruz. Futbolcuların futbolu bıraktıktan sonra menajerlik yapması ve futbolun içinde kalması gayet doğal ancak aktif olarak futbola devam ederken başka takımlardaki futbolcuları temsil etmeleri, onları pazarlamaları bana oldukça ters geliyor.

Sonuçta bir takımın formasını terletirken bu işi ne kadar profesyonelce yapabilirsiniz ki?