http://youtu.be/1y1LV5CNmyM
Messi 5 yaşında…
Messi 10 yaşında…
Messi 14 yaşında…
Messi 15 yaşında…
http://youtu.be/16HUamnrOnY
Sponsor Adidas da affetmemiş, 3. kez üst üste Ballon d’or’u alan sporcusuna virali yapmış.
link 1: http://youtu.be/1y1LV5CNmyM link 2: http://youtu.be/_lAKfJ5NyFM link 3: http://youtu.be/ed-URhTS7JE link 4: http://youtu.be/CG6QSa3ASCc link 5: http://youtu.be/16HUamnrOnY
Elemanlar sakat makat ama derbide takımlarını yanlız bırakmamışlar. Taraftarla beraber deplase olmuşlar. Keyifli muhabbet.
68’de girdi, 78’de yazdı, kelimeler kifayetsiz… Henry geri döndü, hem de haftalardır hayalini kurduğumuz uzak köşeye ayak içi ince plaseyle!
Tüyleri diken diken etti, gözleri doldurdu! Çok yaşa kral! Arsenal:1 Leeds:0
Bu arada maç öncesi bir diğer Arsenal efsanesi Martin Keown’nun başına gelene bakınız:) Sen de geri dön defansı toparlarsın anasını satayım.
http://youtu.be/BFqsoraZdmU
http://youtu.be/TRGEgi7eM_g
Spikere katılıyorum; ya selam, allah allah allah.
İşlemler tamam, Henry pazartesi akşamı Leeds maçında sahada.
link: http://youtu.be/7pXknz6XBjY link 2: http://youtu.be/nItk7W6MWKs
Gitarda Arsene, davulda Roy ve ara sıra bizim Eboue’nin dansları… Mükemmel olmuş:)
2004 yılında Arsenal transferiyle Sevilla’dan ayrılan Reyes, yaklaşık 8 sene sonra altyapısında yetişip 16 yaşında A takım formasını giydiği kulübüne geri döndü. Sözleşme 3.5 senelik. Sonrası da gelir, jübileye kadar gider. Sanchez Pizjuan, Reyes’i özlemiştir.
640 sayfada bugüne kadar sponsor oldukları isimler, takımlar ve 3 şeridin yıllar önce doğan hikayesi anlatılmış. Çok özel röportajlar da var. Kitabın ismi de çok şık;
“The Story As Told By Those Who Have Lived and Are Living It“
Son podcastte kurguladığım senaryo tamı tamına gerçekleşmemiş olsa da, Demba Ba beni duymuş olacak ki, Newcastle’ın Manchester United’ı 3-0 yendiği maçta perdeyi harika bir golle açan adam oldu. Newcastle kenti bu akşam yıkılıyodur ama, yarın sabah uyandıklarında bu sezon 15. golünü atan Ba’nın Senegal forması giymek üzere Afrika Kupası’nın yolunu tuttuğunu farkedince canlar sıkılır.
Neredeyse her fırsatta beğendiğimizi dile getirdiğimiz Phil Jones için ise son derece talihsiz bir akşam oldu. Her yenilen golde radara yakalandı kendisi. Cabaye’ın serbest vuruştan attığı gole de şapka çıkarmalı bu arada.
Newcastle’ın 15 Eylül 2001’den beri Manchester United’ı ilk defa yendiğini de hatırlatmakta fayda var. Manchester United’ın yıllardır alışılagelmiş yılbaşı galibiyet serileri ve buna bağlı olarak şampiyonluk umutları darbe almışa benziyor. Sir Alex’in asabı bozuktur bu aralar… Demba Ba’yı mı alsa? 🙂
Daily Mail’in haberine göre Apple Premier League yayın haklarına merak salmış. 2013-14, 2014-15 ve 2015-16 sezonlarının canlı yayın hakları ile ilgilendikleri söyleniyor. Sadece İngiltere için bu arada. Uluslararası yayın hakları için degil. Ancak eğer anlaşırlarsa Apple için bir sonraki mantıklı adımın uluslararası yayın hakları olacağını söyleyebiliriz. Adamlar sonuçta her yerde…
Böyle bir anlaşmanın olması durumunda Apple’ın Premier Lig yayınlarına birçok yenilik getireceği kesin olsa bile, İngilizlerin Sky’ın yaptığı yayından son derece memnun olduklarını hatırlatmakta fayda var. Sky bol bol HD ve 3D yayın yapıyor, iyi yorumcularla çalışıyor vs. Ayrıca her futbol manyağı, her pub sahibi Apple TV vs. almak ve internet hatlarını kuvvetlendirmek zorunda kalırlarsa bayağı çatlak ses çıkar. Bu da Apple’ın başına ciddi bir halkla ilişkiler sorunu açabilir.
Tabii iPhone, iPad, AppleTv, iTunes sayesinde istenilen her yerden maç izlenebilecek olması kulağa hoş gelse de bu olayın gerçekleşme ihtimalini oldukça düşük buluyorum. En son Sky ve ESPN’in 3 yıl için 1.78 milyar pound ödediğini ve bir sonraki ihaleye El Cezire grubunun da girme olasılığı varken, Apple için mantıklı bir hareket olacağını düşünmüyorum. Gerçi para sıkıntıları yok ama… Apple’ın bankada 80 milyar civarında nakit parası olduğunu yeri gelmişken söyleyelim.
Ha bir de kambersiz düğün olmaz tabii. Bu işe Apple merak sarınca Google’ın da topa girmesiyle kesin gözüyle bakılıyor. Eğer bu iş Google’da kalırsa, Google TV’nin ne denli başarısız bir girişim olduğunu düşünerek İngilizlere şimdiden geçmiş olsun diyorum.
