Hırsız var

afonso_alves_772923

Heerenveen’de 39 maçta attığı 45 gol ile sükse yapan ve 2008 Ocak ayında 12 milyon pounda Middlesbrough‘ya transfer olan Afonso Alves, Premier lige geldiğinden beri bekleneni veremedi. Oynadığı 36 maçta sadece 10 gol atabildi.

Formsuz bir dönem geçiren Alves, bu haftaki Portsmouth maçı sırasında bir başka şanssızlık daha yaşadı. Brezilyalı forvetin evi soyuldu. 50.000 pound değerinde eşyası çalınan Afonso Alves, İngiltere’de evi soyulan 15. futbolcu oldu. Daha önce Lucas, Gerrard, Reina, Crouch, Heskey, Dudek, Kuyt, Pennant ve Agger gibi isimlerin de evlerine hırsız girmişti.

Bu kadar büyük paralar kazanıp, malikanelerde oturuyorlar. Kapıya bir güvenlik görevlisi ya da alarm koyamıyorlar mı? Nedir?

Al sana ”Müjde”

3202830105_7593d98467

Galatasaray resmi internet sitesinden bugün yapılan açıklama;

Arda Turan ve Shabani Nonda tedavilerinin ardından salon ve sahada takımdan ayrı çalıştırıldılar. Saha çalışma sırasında ağrıları devam eden Arda Turan, Sağlık Merkezi’ne alındı. Arda’nın Perşembe günü oynanacak Hamburg maçında forma giymesinin zor olduğu belirtildi.

Afedersiniz ama şimdi sıçtıkk işte…

Şampiyonlar Ligi final topu: Finale Rome

adidasfinalerome

Daha önce yazdığım Tarihte Dünya Kupası topları başlıklı posttan sonra Dünya top piyasasını takip etmek farz oldu.

Yukarıda resmini gördüğünüz Adidas Finale Rome, 27 Mayıs akşamı Roma Olimpiyat Stadı‘nda sahada olması kesinleşen ilk taraf oldu.  Muhtemel rakipleri ise Manchester United, Barcelona, Liverpool, Chelsea, Arsenal, Bayer Münih, Villareal ve Porto.

rome_finale_ball_1800
büyük resim için tıklayınız

Finale Rome’nin yüzeyi PSC-Texture™ adı verilen ve her türlü hava şartında ve yüzeyde futbolculara maksimum kontrol sunan pütürlü bir malzemeden yapılmış. İlk olarak Almanya 2006’nın topu Teamgeist‘ta uygulanan ve herhangi bir dikiş veya yapıştırma kullanılmadan, ısı ile birleştirilen 14 parçadan oluşuyor. Tasarımının en önemli parçası ise 2000 yılından beri kullanılan Şampiyonlar Ligi yıldızları. Tarih boyunca Roma ile özdeşleşmiş olan şarap kırmızısı ve altın renkli detayların yanı sıra yıldızların her birinin içinde hız, takım oyunu, güç ve adaleti simgeleyen mozaikler yer alıyor.

Biraz fazla bling bling olmuş bence ama zamane gençliği işte… 😉

Alanzinho Verenzinho

4046_20090315213039449_ts-gs16

Açıkçası dünkü maçtan önce bana sorsalar;  ”Trabzon’da 1 puana razı mısın?” diye, hiç düşünmeden ever der geçerdim. Perşembe günü Hamburg’daki 10 kişilik mücadeleden sonra bugünkü maçta fiziksel olarak yorgun bir Galatasaray bekliyordum ancak beklediğim aksine bir takım vardı sahada.

Maç öncesi kadroları görünce Lincoln’ün yedek olmasını birazcık olsun anlayabildim. Bir disiplin gösteresi ve de maçın başlaması ile saldıracak olan Trabzon’u orta sahada tutabilmek için 3 defansif ortasaha. Ama bu orta sahalardan biri Mehmet Güven olunca çok da kafam almıyor bu seçimi. Trabzon‘da ise Yattara’nın eksikliğinin yanı sıra devre arasında alınan Alanzinho ilk defa ilk 11’deydi. Kendini ispatlaması ve taraftara kendini sevdirmesi için müthiş bir fırsattı. Brezilyalı da bunu iyi değerlendirdi ve maçın 7. dakikasında nefis bir gol atarak maça başladı. Golden önce ayağının altından seken topu izleyen Sabri’yi de pas geçmeyelim!

Golün gazıyla Trabzon’un 2. ve 3. gol için geleceğini düşünürken, Galatasaray’ın imdadına Avni Aker‘in ışıkları yetişti ve Trabzon’un hızını kesti. Yeniden başlayan oyunda Galatasaray 19.dakikada golü buldu. Golden önce tartışmasız faul vardı ama Baros yine de müthiş bitirdi. Hamburg’daki maçta çok daha kolayını atamayan Nonda umarım bu golü izlemiştir. İkinci yarının ilk 10 dakikasında Galatasaray iyiydi. Daha sonra Trabzon yine baskıyı kurdu, tam sağlı sollu kornerler ile gelirken, bu sefer de 61. dakika şovu denen saçma sapan balonlar hızlarını kesti. Hemen ardından kaleci defans anlaşmazlığını Arda affetmedi ve 2. golü yediler.

Sarı kartı olmasına rağmen sağa sola laf yetiştiren Baros kırmızıyı görmesin diye yerine oyuna alınan Yaser’in gereksiz hareketi ile kırmızı kart görmesi sayesinde Galatasaray 82. dakikada 10 kişi kaldı. Gerçi Baros’un yerine Lincoln’ü alıp top tutmasını sağlamak ve yüklenen Trabzon savunmasının arkasına top atmak varken Yaser denilen dünkü çocuğu oyuna alan Bülent hoca neyin peşindeydi merak ediyorum. Madem disiplin gösterisi yapacaksın o zaman kulübede bile oturtma Lincoln’ü. Bir anlayamadığım ancak olumlu yönden bakmaya çalıştığım konu da, hazır olmadığı fazla kilolarından belli olan Hasan Şaş’ı oyuna almasıydı. Bununla ilgili bakmak istediğim olumlu taraf ise Ergün ve Arif gibi isimlerin futbolu bırakmış olması, kulübede olsalar onları da oyuna alabilirdi heralde. Herneyse, 10 kişi kalan Galatasaray’ın üstüne oyunu yıkan Trabzon 85. dakikada Colman’ın nefis golü ile beraberliği yakaladı ve 2 takım puanları paylaştı.

İlk goldeki hakem hatası yüzünden bir çok Trabzonlu tepkili ancak 20. dakikadan sarı kartı bulunan Hüseyin’in arkadan Ümit’e ve Barış’a yaptığı iki faule ve bir elle top kontrolüne rağmen ikinci sarıdan kırmızıyı görmemesinin bir açıklaması var mı? Bir de Egemen efendi var. İlk yarının son dakikasında taç çizgisinin üzerinde Arda’ya salladığı bir tekme var, oturtamadı ama olacak iş değil! Son dakikalarda kanlar içinde kalmasına rağmen çıkana kadar sekerek bile koşmayan çalışan Arda’yı övmek için yeterli bir kelime var mıdır bilmiyorum.

Bu beraberliğin rakiplere yaradığını düşünenlere lafım; bu köprünün altından daha çok sular akar. Haftaya SivasBeşiktaş var. Son hafta bile tepedeki 4 takım birbiriyle oynuyor. Daha konuşmak için çok erken. Ama Trabzon’dan alınan bu 1 puan bile çok değerli.

Stopersiz Kadiköy’e…

810034_biglandscape

Dün akşam maç başladı, Galatasaray daha önceki UEFA maçlarında olduğu gibi ayağa pas yaparak oyuna ağırlığını koydu. Bu arada Hamburg bir kaç etkisiz kornerle gol aradı, bir de uzaktan etkili bir şutları vardı. 32. dakikada Ayhan kaptan çıktı kontradan nefis bir gol attı ve ilk yarıyı 1-0 önde kapadık. İkinci yarı başladı, Sabri’nin kanadından gelen ortada Volkan’ın ofsaytı bozmasıyla saçma sapan bir gol yedik.

Ve oyunun kopma anı; Nonda yüzde bir milyonluk golü kaçırdı, top döndü dolaştı ve takımın son stoperi Emre Aşık kırmızı kart gördü. İşte bu dakikada sahadaki ve televizyon başındaki tüm Galatasaraylılar ” Ahaa! Şimdi bittik işte” dedi. Pozisyon sarı mı kırmızı mıydı tartışılır ama artık çok geç, geçmiş olsun olan oldu bir kere.

Kırmızı kart pozisyonundaki serbest vuruşun hemen ardından bir baktık ki Balta’nın yanında Kewell var. Herkes genç Semih hazırlanırken Kewell geçici olarak orada oynuyor sandı. Ancak öyle olmadı, bugüne kadar bu forma için goller atan, asistler yapan Kewell maçın sonuna kadar stoperde hatasız oynayıp bir profesyonellik dersi daha verdi. 10 kişi kaldıktan sonra gol yemememizin gerçekten büyük şans olduğunu ve futbol tanrılarının bizimle birlikte olduğunu kabul ediyorum ancak yapılan mücadeleyi ayakta alkışlamak ve şapka çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Bu arada bir parantez Hamburg teknik direktörü Martin Jol için, Oliç gibi bir silahı ilk 11’de oynatmadığın için teşekkürler…

Son yarım saatte Çanakkale geçilmez style futbolu ile Galatasaray İstanbul’a 1-1’lik avantajlı bir skor ile geri döndü. Ancak bu avantajlı skora rağmen Ali Sami Yen‘deki maç daha da zor geçecek. Bugüne kadar UEFA kupasında deplasmanda oynadığı bütün maçlarını kazanmış bir Hamburg ile karşılaşacağız. Savunmamızın durumu zaten ortada. Benim tahminim Büyük Kaptan bir hafta boyunca genç Semih’i bu maça özel olarak hazırlayacak.

Bugünden itibaren bu maçı unutup Pazar akşamı oynanacak olan Trabzon maçına odaklanmak lazım. Avni Aker‘den alınacak bir 3 puan lig şampiyonluğu için dev bir adım demektir…

Rövanş zamanı #2

picture-21

Şampiyonlar liginin diğer çeyrek finalistleri bu akşam belli oluyor.

Gecenin en önemli maçında Manchester United, Milano’da elinden kaçırdığı İnter’i Old Trafford‘da ağırlıyor. Haftaiçinde Ferguson’un yerine geçme hayalleri kurduğunu açıklayan Mourinho ve takımının işi oldukça zor. Milano’daki maçta kaleci Julio Cesar’a duacı olmuşlardı yoksa bugün oynayacakları maç bir formalite maçı olabilirdi. Bana kalırsa Ferguson bu maça ileri uçta Rooney, Tevez, Berbatov üçlüsüyle çıkıp, maçın başlama düdüğü ile birlikte İnter kalesine saldırabilir ve istediği skoru ilk yarıda elde edebilir. İnter üzerine çok adamla gelindiğinde şaşıran bir ekip. Bunun en güzel örneğini Atalanta deplasmanında madara olurken görmüştük zaten.

Bir diğer İngiliz ekibi Arsenal ise, ilk maçta Van Persie’nin penaltı golüyle yendiği Roma ile İtalya’da karşılaşıyor. Bu sezon gol yollarında büyük sıkıntı çeken Arsene Wenger ve gençlerinin işleri oldukça zor. Sakatlıktan kurtulan ve gollerle geri dönen Eduardo kadroda ancak yanındaki Bendtner gerçekten saç baş yoldurtan cinsten. Roma’nın ise en büyük motivasyonu, bu sezon final maçının Roma Olimpiyat stadında oynanacak olması. Bu tip eleme maçlarını iyi oynayan Roma’nın Totti, Baptista ve Vucinic üçlüsü ile maça ağırlığını koyacağını düşünüyorum.

Bu sezonun en formda ekibi Barcelona ise, Camp Nou’da Lyon ile karşılaşıyor. İlk maç 1-1 sona ermişti. Daha önce de defalarca karşılaşan iki ekibin maçları hep çok zevkli geçiyor. Her ne kadar son haftalarda biraz sıkıntı yaşasa da Barcelona kendi sahasında her zaman favori ancak Lyon takımı da boru değil. Benzema, Juninho, Toulalan, Govou gibi isimler var. Sıkıntı demişken, son 2 haftadır Lyon içinde Fransa liginde işler pek iyi gitmiyor. Haftasonunda Lille karşısında alınan 2-0’lık yenilginin ardından PSG ile aralarındaki puan farkı 1’e indi. Bu maçın çok zevkli geçeceği ve muhteşem 1-2 gol göreceğimiz kesin ama Barcelona kesin alır demek çok zor.

Bana göre gecenin en zevkli maçında Porto ile Atletico Madrid 2-2’in rövanşında Estadio do Dragao stadında karşı karşıya geliyor. Son 2 haftada önce Barca’yı 4-3 yenen ardından Real Madrid ile Bernabeu’da 1-1 berabere kalıp elinden kaçıran Atletico, bu son 2 maçta oynadığı futbolu oynarsa yenemeyeceği takım yok. Porto’nun ise sağı solu hiç belli olmuyor. Hulk, Lisandro Lopez, Lucho Gonzalez gibi müthiş etkili isimler var kadroda. Her zaman golü düşünüyorlar ve her maçlarında müthiş bir seyir keyfi veriyorlar. Kim kimi eler bilmem ama devamlı gol olur bu maçta. Zaten tur için Atletico’nun gol atması şart, Porto’nun hızlı adamları da arkadaki boşlukları affetmez.

Anfield’a hiç gelmemiş…

picture-5

Bu akşam Liverpool ile karşılaşacak olan Real Madrid’in teknik direktörü Ramos, maç öncesi yaptığı basın toplantısında Anfield‘ı biraz aşşağılamış. Daha önce hiç Anfield’a gelmediğini ancak San Siro, Nou Camp veya Bernabeu‘dan daha etkili bir stad olmadığını söylemiş.

“I’ve got absolutely no fear of what lies ahead. With all the respect in the world for Liverpool and Rafa Benitez, I’ve been a coach at some of the great stadiums in the world, either in charge of the home side or with the opposition team.

“Coincidentally I never took Spurs to Anfield so it will be my first time on the bench there. But Anfield just isn’t a bigger deal than the Bernabeu, the San Siro or the Camp Nou – and I’ve seen all those before.”

Ramos, Anfield ne San Siro’ya ne Nou Camp’a ne de Bernabeu’ya benzer…